|
Mızıkâ-yı Humayun’dan mûsikî inkılâbına

Kesin Batılılaşma mı, ya da Osmanlı gerilemesinin önlenemez hızı karşısında bazı kurumlarda kontrollü olarak Batı normlarını benimsemek zorunda kalmış olmak mı, tam bir şey söylenemese de müziğin II. Mahmud batılılaşması süreci içerisinde önemli bir unsur olduğunu ifade edebiliriz diye düşünüyorum. II. Mahmud batılılaşmacılığının, cumhuriyet batılılaşmacılığından daha masum yanları vardır, hiç değilse II. Mahmud döneminde Osmanlı'nın yaşadığı siyasal ve askerî krizler sonucunda batılı bazı kurumları Osmanlı'ya adapte etmenin kaçınılmaz olduğu düşünülebilir, ama önce Çanakkale'de ve ardından “Kurtuluş Savaşı”nda Batı'nın emperyalist güçlerine iyi bir ders verdikten sonra, kurtuluşu mağlub ettiğiniz (ya da mağlub ettiğinizi zannettiğiniz ya da mağlub ettiğinize dâir propaganda yaparak milletin gözünü boyadığınız) bu devletlerin sistemlerinde aramak, yeni cumhuriyeti de mağlub ettiğiniz emperyalist Batı'nın hukukundan sanatına birebir kopya ederek kurmak hem kurtuluş savaşının anlamını zedelemekte hem de aklı selimin kafasında bir sürü soru işareti oluşturmaktadır.



Platon'un “müziğini değiştirirseniz, sitenin duvarları yıkılır” sözünü hatırlayacak olursak, eski siyasal, sosyal ve kültürel yapıyı ortadan kaldırıp yeni bir yapı inşâ etmek için müziği değiştirmek önemlidir. Müzik, cumhuriyetin “temelsiz inşaatı”nın önemli harçlarından biri olmuştur ve Türk modernleşmesinin veya Batılılaşmasının okunabildiği en önemli alanlardan biridir. Fakat bu “müzik devrimi” adı verilen safsata ne kadar tutmuştur, o ayrı bir tartışma konusudur. Çünkü benzemeye ve benzetilmeye çalışılan veya taklid edilen Batı müziğinin kendi varoluş süreci içinde yüzlerce yıllık bir tarihi vardır. Türkiye'de yapılan ve tamamen batı müziğini taklid etmek üzerine kurulu müzik devrimi, bilâkis kendi köklü müziğini reddettiği için, benimsediği yeni müziğin bu ülkede tarihsel bir geçmişi, kökü yoktur. Müzik devrimini yapanların, bunu düşünemeyecek kadar akılsız olmadıkları aşikârdır. Eğer düşündülerse, o halde ortada sorgulanması gereken başka bilmediğimiz ayrıntılar var demektir. Düşünün bir kere; cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra “mûsikî inkılâbını (devrimini)” yapanlar hem aslında Türk mûsikîsini çok seviyor hatta bazı eserleri özellikle beğenip dinleyecek kadar da bilgililer, hem de Cemal Reşit Rey'i on dakikada bir arayıp “mûsikî inkılâbı nasıl gidiyor ?” diye sıkıştırarak, “mûsikî inkılâbı”nı bizzat takib ediyorlar, hatta bir müddet sonra yerli, geleneksel ve bu topraklarda filizlenip gelişmiş muazzam köklü bir mûsikîyi batılılaşmak adına yasaklıyorlar. Bu biraz tuhaf gelmiyor mu ?



II: Mahmud döneminde Mızıkâ-yı Humâyûn'un kurulması, Osmanlı mûsikîsine cumhuriyetin müzik devrimleri kadar zarar vermemiştir diye düşünüyorum. Çünkü II. Mahmud, geleneksel Osmanlı mûsikîsini yasaklamamıştır, yine bu mûsikî kültürü daha önceki zamanlarda olduğu gibi kendisine yaşayacak bir zemin ve mekân bulmuştur. Dede Efendi'nin Uncuzâde'nin evinde yetiştiğini unutmamak gerekir. Bir mûsikî hocasının evi, II. Mahmud zamanından önce de kabiliyetli bir mûsikî talebesinin yetiştiği en iyi mekânlardandı yine de. Mûsikî tarihinde evlerde yetişmiş pekçok mûsikîşinas ismi sayılabilir ki bugün bile ev, hoca-öğrenci ilişkisinin (bir tür meşk) devam ettiği en uygun müzik eğitim mekânıdır. Evde mûsikî eğitiminin, Mızıkâ-yı Humayûn'un kurulmasıyla birlikte son Osmanlı döneminde bir mûsikî eğitim tarzı haline geldiğini söylemek, düpedüz cehalettir diye düşünüyorum. Bu bir yana, II. Mahmud batılılaşmacılığı, hiç değilse yerli ve geleneksel değerleri bütünüyle hayatın dışına itmeyen, bilâkis Batı'nın değerleri ile tanıştırıp kaynaştırarak yeni bir değer üretilmesine katkı sağlamış bir batılılaşmadır ki buna tam bir “batılılaşma” diyesim de gelmiyor. Eleştiririz veya destekleriz, ama sonuçta II. Mahmud batılılaşmacılığının da çok önemli mûsikîşinasların yetişmesine zemin hazırladığını söyleyebiliriz. Şahsen Tanbûrî Cemil Bey ve Hacı Arif Bey gibi isimlerin, bu sürecin birer sonucu olduğunu düşünüyorum.



II. Mahmud'un Mızıkâ-yı Humâyûn'u kurup üstelik başına İtalyan Donizetti'yi getirmesi, cumhuriyetin müzik devrimi yanında çok masum kalır. II. Mahmud dönemi, kendi mûsikîsini hiç değilse yasaklamamıştır ki bu bile II. Mahmud döneminin geleneksel Osmanlı müziğine yaklaşımı ile cumhuriyet döneminin geleneksel Osmanlı müziğine yaklaşımı arasındaki en önemli farklardan biridir, çünkü yasaklamak ve yasaklamakla birlikte onun öğretildiği mekânları da kapatmak, yasaklanan şeyin aynı zamanda yok edilmesinin hedeflendiği anlamına gelir. Ayrıca ne Mızıkâ-yı Humâyûn'un kurulması ve ne de batı müziğinin İstanbul'a girmesi, müziğin Osmanlı/II. Mahmud modernleşmesinin bir göstergesi olarak algılanmasına izin vermez. Ama cumhuriyetin “müzik inkılâbı” tam anlamıyla “Türk modernleşmesi”nin bir göstergesidir. Çünkü artık resmî ve gayrıresmî bütün alanlarda, (cenaze defnine kadar) batı müziği çalınmaktadır, batı müziğini öğrenip bu ülkede bir batılı müzik misyoneri gibi batı müziğini öğretsinler diye bazı gençler devletin parasıyla bu dönemde batıya müzik eğitimi için gönderilmişlerdir. Dahası, geleneksel Osmanlı mûsikîsi her anlamda, dinlemeden icrâ etmeye, öğrenmeye varana kadar yasaklanmıştır.



Acı ve anlaşılmaz olan şeylerden biri de bence şudur: Hem batının büyük emperyalist güçlerini Kurtuluş Savaşı'nda topsuz tüfeksiz ve tekme tokat yenip ülkemizden kovduğumuzu ve ülkemizi bağımsızlığına kavuşturduğumuzu söylüyoruz, hem de Kurtuluş Savaşı'nda ülkesini kâfirin çizmesine ezdirmemek için şehit düşenlerimizin kanı bile henüz kurumadan, o kovaladığımız batı emperyalizminin kültür (müzik, resim, heykel, sahne sanatları ve diğer batılı sanatlar) siyaset, alfabe (harf), kılık-kıyafet, eğitim, eğlenme biçimi başta olmak üzere bütün “toplumu etkileyici ve kısa sürede değiştirici” emperyalizmin öncü unsurlarını üstelik kânun gücüyle kendimiz “paşa paşa” yerleştiriyoruz, uymayanları da cezalandırıyoruz.




#Batılılaşma
#Osmanlı
#Kurtuluş Savaşı
#Emperyalizm
7 yıl önce
Mızıkâ-yı Humayun’dan mûsikî inkılâbına
DEM Parti ile DEM Partililer… CHP’nin asıl zihniyetine dikkat!
Cumhurbaşkanlığı Sistemi ne getiriyor?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar