|
Müzisyen tabiatı…

Müzisyen, zamana ayarlıdır. Bunu genel olarak sanatçı için söylemek daha doğru olurdu ama benim işim müzik düşünmek olduğu için müzisyenler özelinde ve müzisyen örneğinden hareket ediyorum. Zaman düzenli ise müzisyen de düzenli, zaman düzensiz ve karmaşık ise müzisyen de düzensiz ve karmaşıktır. (Bu durum bütün sanatçılar için geçerlidir). Zaman karmaşıklaşıp bir kaosa dönünce küçük kâinat (mikrokosmos) olan müzisyenin iç dünyası da karmaşıklaşıp bir nevî' mikrokaos oluveriyor. Çünkü müzisyen, kosmosa uygunluk arzeder ve kosmos da Pythagoras'ın ifadesiyle âhengdir. Müzisyenin tabiatı kozmik âhenge uygun olmasaydı, âheng sanatı olan müziği nasıl yapabilirdi ?



Allah'ın yeryüzüne halife olarak gönderdiği insan, yeryüzünün de âhengini bozuyor. İyi, güzel ve doğru şeyler ne yazık ki kötülükleri, savaşları, kan dökmeleri durduramıyor. Gerçi insan yeryüzüne gönderildiği andan itibaren, Hz. Adem'in oğlu Kabil ile birlikte kan dökmeye başlamış. Melekler “yeryüzünde kan dökecek bir nesil mi yaratacaksın ?” derken aslında mühim bir gerçekliği de dile getirmişler.



Yeryüzündeki karışıklık, savaşlar, kötülükler, kan dökmeler, insan nüfusunun artmasıyla birlikte artıyor diye düşünmek belki mümkün ama, kötülük ve kötülükten şikâyet her zaman var. İnsanlığın tarihi, iyiliklerden çok sanki kötülüklerin de tarihi. Kâbil'e kardeşini öldürten duygu ile bugün kardeşi kardeşe kırdıran duygu arasında ne fark olabilir ?



Mîlâddan önce altı ve yedinci yüzyıllarda henüz bir-iki yaşındaki Pythagoras'ı çevrenin kötülüklerinden korumak isteyen anne babası bir din adamından şöyle yardım isterler: “Efendim, kötülükler arttı, ahlâksızlık diz boyu, insanlar birbirini acımasızca öldürüyor. Hiç değilse yavrumuz bu kötülüklerin içinde büyümesin. Lütfen çocuğumuzu bu kötülüklerden nasıl kurtaracağımıza dâir bize bir yol gösterin”. Tarih mîlâddan önce altı veya yedinci yüzyıllar ve anne babanın endişeleri böyle. Öyle anlaşılıyor ki insanlık aşağı yukarı hep aynı ve değişen pek fazla bir şey yok !



Ülkelerin ve dünya nüfusunun az olduğu, ortalığın bu kadar karışmadığı, varlığın ve insanın ilâhî ayarının bu kadar bozulmadığı eski zaman müzisyenlerine bir bakalım. Yeryüzünde âheng şimdiye nazaran daha fazla yerinde iken, galiba müzisyenin iç âhengi de yerinde imiş. Ya da şöyle mi demek daha doğru olur ? Asr Sûresi'nde de beyan buyurulduğu gibi insan (Allah “insan” diyor, sanatçı ayrımı yapmıyor) aslında hüsrandadır. Onu bu hüsran durumundan ancak Allah'a iman etmesi, bu doğrultuda salih amel işlemesi, hakkı ve sabrı tavsiye etmesi kurtarıyor. O halde insan Allah'a iman etmekten, salih amel işlemekten, hakkı ve sabrı tavsiye etmekten uzaklaştığı her zaman hüsrandadır ve hem kendi iç âhengi, hem de meydana getirdiği toplumun âhengi bozuluyor demektir. Sanatçı veya müzisyen de bu “insan” tanımının kapsamında olduğuna göre onun için de farkeden bir şey yok demektir. Yani bir insan olarak müzisyen Allah'a iman ettiği, takva elbisesini giyindiği andan itibaren o iç âleminin âhengini de yeniden sağlamış oluyor. Çünkü bir müzisyen için Allah'a iman etmek demek, ilahi diapozon ile kendine yeniden bir akord çekmek demek. Allah'tan uzaklaştıkça ilahi akordu ve iç âleminin âhengi bozulan insan veya müzisyen, şeytanın akordsuzluğuna ve kaosuna kendini kaptırıp gidiyor.



Kendisine ahsen-i takvim ayarı ve akordu çekilmiş insan Allah'tan uzaklaşıp esfele safilîn'e indikçe, esfele safilîn'in kaosu içine düşüyor. Kısaca müzisyen, kendi iç alemindeki aheng (mikrokosmos) ile dış dünyanın kaosu arasında sarkaç misali sallanıp duruyor. Bu da zamane müzisyenini kişiliksizleştiriyor, oynak hale getiriyor.



Zamane müzisyeni karar perdesini kaybetmiş, bir türlü bulamıyor.


#Mikrokosmos
#Müzisyen
8 yıl önce
Müzisyen tabiatı…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi