|
Türk mûsikîsi konservatuarlarının, dünyaya açtığı yeni bir müzik ufku var mı ?

Türk mûsikîsi hakkında çok şeyler yazılıp konuşulur, çok iddialı sözler sarfedilir. Özellikle cumhuriyet dönemi resmî kültür politikaları sayesinde mûsikîmizin nasıl hebâ edildiği, eğitiminin nasıl yasaklandığı ve bu yasaklara rağmen mûsikîmizin direnmeye çalışarak ayakta kalmayı nasıl başardığı anlatılır. Mûsikînin bir toplum için taşıdığı önemin farkında olan duyarlı kimseler, kendi kimliklerini ve medeniyet özelliklerini yansıtan köklü mûsikî geleneklerinin, batılılaşma uğruna böyle yokedilmeye çalışılması konusunda haklı tepkiler gösterirler ve eleştirilerini yaparlar.



Cumhuriyet döneminde, nihayet ve ancak 1976 yılında, mûsikîmizin yeni nesillere öğretilmesi amacıyla, Kültür Bakanlığı'na bağlı olarak “Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuarı” kurulur ve eğitim vermeye başlar. Böylece surlarda bir gedik açılır ve özellikle cumhuriyet sonrası, son Osmanlı mûsikîşinaslarına da yetişmiş ve onların rahle-i tedrisinden geçmiş değerli bestekâr ve icrâcıların da katkılarıyla, epey uzun bir aradan sonra mûsikîmizin eğitim ve öğretimi, resmî bir kurum altında yeniden verilmeye başlanır. Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuarı 1982 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'ne bağlanır ve bu konservatuar gençlerin yetişmesine katkı sağladığı gibi, ülkemizde Türk mûsikîsi eğitimi veren konservatuarların kurulmasının yolunu açar.



İddiamız büyüktür. Cumhuriyetin “mûsikî inkılâbı” ile hakîr görülen, unutturulmaya çalışılan mûsikî kültürümüz köklü bir geçmişe ve zengin bir kaynağa sahib olmasının yanında, Osmanlı medeniyetini ifade etmektedir ve batı müziği ile kıyas edildiğinde, batı müziğine göre daha derin anlamları muhtevîdir… koma sesleri sayesinde, batı müziğine göre daha yüksek bir ifade gücüne sahibtir. Müzikte ilk sistemci okul ve nota yazımı bizim medeniyetimizin eseridir. Makamlarımızın müthiş bir derinliği ve mânâsı vardır. Batı müziğinin bir sekizli içinde epitopu 12 eşit fakat bizim 24 eşit olmayan sesimiz vardır ve tabii ki bu ses cevherimizle batı müziğine göre daha üstünüzdür ! Bu tezleri savunur ve mûsikîmize haklı olarak sahib çıkarız. Artık, mûsikîmiz hakkında bu düşüncelerimizi bilimsel yöntemlerle isbat edebilmemizi ve bütün dünyaya anlatabilmemizi sağlayacak konservatuarlarımız da kurulmuştur. Çok şükür mûsikîmizin yolu artık açılmış, tekerlek çamurdan çıkmış, birikimlerimizi dünyaya sunmamızın vakti de gelmiştir.



Fakat bütün bu birikimimize, mûsikîmizin eğitimini sağlamamıza, yaklaşık 40 yıl önceden itibaren konservatuarlar kurmamıza rağmen, mûsikîmizin kudretini, zenginliğini, ifade gücünü henüz dünyaya anlatabilmiş, yaklaşık 40 yıldır, bin yıllık mûsikî birikimimiz üzerinde çalışmamıza, pekçok mûsikî kaynağını bugünkü dile kazandırmamıza, çok sayıda akademisyen yetiştirmemize rağmen, maalesef henüz dünyanın dikkatini çekecek bir tez, bir fikir sunabilmiş, ufuk açabilmiş, kırk yıldır bir arpa boyu yol gidebilmiş değiliz. Dünya müzik gündeminde esâmîmiz okunmuyor. Uluslararası sempozyumlar organize ediyoruz, Amerika'dan, İngiltere'den, Fransa'dan… dünyanın önemli müzik bilimcilerini davet ediyor ve biz de bu davet ettiklerimizin bir karşılığı olarak davet ediliyor (exchange), katıldığımız uluslararası sempozyumlarda, yazdığımız metinleri okuyoruz ama dünya müzik bilimine, müzik teorisine, o gücünü, zenginliğini, birikimini ve cumhuriyetin “müzik devirimi” ile haksızlığa uğradığını her fırsatta dile getirdiğimiz mûsikî kültürümüzle ilgili yeni bir tez, yeni bir fikir, yeni bir yaklaşım sunamıyoruz. Bütün bunları, olan biteni dışarıdan gözlemleyen biri olarak değil, bu başarısızlıkta kendi hissesine de bir şeyler düşen bir konservatuar mezunu ve mensubu olarak söylüyorum.



Türk mûsikîsi konservatuarlarında kendi mûsikî birikimimizin emanet edildiği kimseler olarak pekçoğumuz, mûsikî kaynaklarımızın yazıldığı Osmanlıca'yı doğru dürüst bilmiyoruz, mûsikî kaynaklarımızın yazıldığı diğer diller olan Arapça ve Farsça ile neredeyse ilgimiz yok, kendi kaynaklarımızdan beslenip yeterli bir birikim elde edememişiz.



Türk mûsikîsi eğitimi veren kurumlarda, Do'yu görse mertek sanacak, müzik bilmeyen, bir enstrumanı eline alıp çalmayı bile denememiş, sağdan soldan apartıp devşirdikleri ile kitap yazan, yarım yamalak Arapça Farsça bilgileri ile kaynak kabul edilen kitapları (aslında daha önce yapılmış tezleri devşirerek) tercüme ettiği izlenimi uyandıran ve bununla caka satan “ilim edeb ve ahlâkı”ndan yoksun müzik bilimciler kol geziyor. Batılı müzikbilimciler karşısındaki yetersizliğimiz ve ezikliğimiz her uluslararası etkinlikte görülebiliyor.



Dünyada, mûsikî alanında batıyı bile etkileyen ilk sistemci okulu kuranların, ilk sağlam nazariyat kitaplarını yazanların torunları olarak övünen bizler, bugün dünya müziğine ve müzik bilimine öncülük edecek, ufuk açacak yeni bir değer, yeni bir fikir, yeni bir eğitim modeli sunabilmiş değiliz (Dünyayı bıraktım, Türkiye'ye ne sunduğumuz ayrı bir soru işareti). Bu iş, “exchange” esaslı uluslararası sempozyum düzenlemekle, “misyon ve vizyon” belirlemekle olmuyor. Ufuk (vizyon) herkeste var… farklı ve başarılı olan, o ufka yürüyebilendir.



Kimseyi suçlamak için yazmadım bu yazıyı. Kaldı ki ben de bu yapının içindeyim. Ama maalesef Türk mûsikîsi eğitimi veren kurumlarımızın genel olarak hâl-i pür melâli budur. Kastım da şudur: Rauf Yekta'sından Kâni Karaca'sına eski kuşaklar bir kurum desteği olmaksızın yapacaklarını yapmış, mûsikî kültürümüzü dünyanın çeşitli ortam, üniversite ve konser salonlarında temsil etmişlerdir… ama “Türk mûsikîsi konservatuarı” adıyla kurumlaştıktan sonra, bu emaneti eskilerden devralan kimselerin bulunduğu bu kurumların ne yaptığı önemlidir.



Bugün Türk mûsikîsi konservatuarlarına, kendi içimizdeki sorunları halledip soruları cevapladıktan sonra, mûsikî kültürümüzün ülkemizde ve dünyada doğru tanınmasını sağlamak konusunda büyük ve önemli görevler düşmektedir. Bu görevi hep birlikte îfâ etmek gibi bir sorumluluğumuz vardır. Ait olduğumuz kültür ve medeniyet bize bu sorumluluğu yüklemiştir.


#Türk mûsikîsi
#Devlet Konservatuarı
7 yıl önce
Türk mûsikîsi konservatuarlarının, dünyaya açtığı yeni bir müzik ufku var mı ?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi