|
Zurnanın son deliği !

Nitelikli bir kültür sanat etkinliği düzenlemek ve gerçekleştirmek kolay iş değil. Önce bu etkinliğin gerçekten nitelikli olduğunu, ortalıkta dolaşan veya bir kurumun kültür sanat yöneticisi “oldurulmuş” ve bundan ötürü kendini gerçekten kültür-sanat ehli zanneden muhterem zevâta kabul ettirmek gerekiyor. Genellikle kabul ettirilemiyor, çünkü bu zevat, kültür sanat işlerini herkesten iyi bildikleri(ni) ve “üst düzey bir kültür sanat zevki”ne sahib oldukları(nı zannettikleri) için, öyle her projeye de kolay kolay “evet” demiyorlar ! Daha proje kendilerine anlatılmaya başlandığı an projesini anlatanın sözünü kesip, ya “biz bu projeyi zaten düşündük, programımızda var” veya “bu proje halka hitab eden bir proje gibi görünmüyor” veya “siz proje dosyasını bırakın, biz inceleyip size döneceğiz” diyerek görgüsüzlüklerini sergiliyorlar ve tabii asla dönmüyorlar. Nitelikli kültür sanat projelerine dudak büküp beğenmeyen bu pek “seçkin” kültür sanat yöneticileri veya adamlarının gerçekleştirdiği etkinliklere bakıyorsunuz, son derece sıradan ve kabul etmedikleri projelerin yanına bile yaklaşacak nitelikte değil ! Fakat sorumlu kişi veya kişilerin kararı böyle olunca maalesef yapacak bir şey de kalmıyor.



Ama bu memlekette “işini bilen”, tilkiye şapka çıkartacak kadar kurnaz ve şeytanı mesleğinden soğutacak kadar becerikli ve sanatçılıkları sadece enstrumanını çalmaktan ibaret öyle sanatçı bozuntuları var ki, sıradan projelerini gerçekleştirmeyi başarıyorlar ve bu projelerini seriye bağlatırcasına her yıl düzenli olarak gerçekleştirdikleri gibi, devletin kurumlarından, “yukarılardaki sıkı ilişkileri” sayesinde destek de koparabiliyorlar. Peki neler yapıyorlar bu aynı zamanda yüzsüz sanatçı bozuntuları (bağışlayınız yüzsüz diyorum, çünkü bu kişilerin yüzsüzlüklerine şâhidlik etmişimdir) ? Önce bir yolunu bulup “yukarılara” sıçrıyorlar. Sonra orada tutunmayı başarıyorlar. Sonra sıçradıkları o yerde kendilerini herkesin tanımasını sağlayacak “halkla ilişkiler” faaliyetlerini de gerçekleştirdikten sonra, kapılar kendilerine açılıyor ve yavaş yavaş kurumlara dalıp orada yüksek kaşelerle sanatlarını icrâ ediyorlar. Birbirini tekrar eden ve hiçbir özelliği olmayan sıradan televizyon programları yapıyorlar, konser salonlarını babalarının tapulu malı gibi kullanıyorlar, bir-iki sıradan festival fikri üretip bu festivali allayıp pulladıktan sonra, yukarılardaki “sihirli ve etkili telefon” ile başlıyorlar devletin kurumlarından bu sıradan festivalleri için sponsorluk sağmaya ! Nereden baksanız en fazla 300-400 bin liraya mâlolacak bir festivale, on-onbeş kurumun ellişer yüzer desteği ile milyon lirayı aşan bir destek sağlanıyor, maliyetler kısılıyor ve böylece ciddî bir meblağ cebe indiriliyor ! Bunu adına “söğüşlemek” de diyebiliriz. Zaten bu sanatçı bozuntularının derdi sanat icrâ etmek değil, tâbir câiz ise bir tür “marketing” faaliyeti ile söğüşlemek ! Kurum yöneticilerinin, sihirli ve etkili telefonun talebine itiraz etme şansları yok, çünkü ederlerse işlerini kaybedebileceklerini veya isimlerinin yanına bir çentik atılacağını biliyorlar.



Bu ülkenin kültür sanat üretiminin üst düzeyde olması gerekir. Çünkü bu ülke, muhteşem Osmanlı kültür ve medeniyet tecrübesine sahib bir ülkedir. Kültür sanat üretiminin daha yüksek düzeyde olması için kültür sanatın ve sanatçıların daha fazla desteklenmesi gerekmektedir. Türkiye, bir-iki tane doymak bilmez sanatçı bozuntusunun, bir yerlere yaranarak, ilişkilerini sağlamlaştırarak tezgâhını kurup işleteceği ve devlet kurumlarını söğüşleyeceği bir ülke değildir ve olmamalıdır, bunu yapanlara fırsat verilmemelidir. Devlet ve kurumları, bütün kültür sanat ehline eşit mesafede olmalı, destekleyeceği projenin değerini veya değersizliğini anlayabilmeli, bir veya birkaç sanatçı geçinen açgözlü, yüzsüz ve muhteris adamı kollayıp gözetmemeli, nitelikli kültür sanat adamlarına ve ürünlerine de sahib çıkmalıdır. “Etkili telefonlar”, bu kişiler için de kullanılmalıdır.



Kurumlarımız kültür sanatı desteklemek konusunda arkası ve referansı kuvvetli, işini sihirli ve etkili telefonlarla halleden bir-iki kişiyi gözetmemeli, bütün nitelikli kültür sanat ehline ve ürünlerine eşit mesafede olmalıdır. Böylece bu kurumların desteği sayesinde sadece bir çeşit ve her yıl tekrar eden sıradan festivaller yerine, daha değerli, nitelikli ve yüksek düzeyde kültür sanat faaliyetleri gerçekleştirilebilecektir.



Bu güzel ve kültür zengini ülkenin kültür sanat hayatı ve kültür sanat geleceği yukarıda saydığım özelliklere sahip kimselere bırakılmamalıdır. Bu ülkenin ulusal ve uluslararası düzeyde çok başarılı ve üstelik tok gözlü, “sanatçıları” vardır. Yüzsüz, kifayetsiz, doyumsuz ve kendi ticâri kazancını düşünmekten başka bir şey yapmayan sanatçı bozuntularına devletin ve kurumlarının imkânları sunulurken, bu ülkenin değerli kültür sanat adamlarına “zurnanın son deliği” muamelesi yapılmamalıdır.


#Osmanlı kültürü
#Sanat
8 yıl önce
Zurnanın son deliği !
Esnafın destanı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?