|
Âheng, “Lâ İlâhe İllallah” demektir
Varlık âleminin âhengini, armoninin babası kabul edilen Bach'ın, daha sonra da Mozart ve Beethoven'in armoni ve kontrpuanları ile karşılaştırmak, bütünü anlamak bakımından çok yetersiz olsa da, bu gelişmiş armoni ve kontrpuanları yanyana oturmuş iki bestecinin birlikte üretmediği bilinen bir gerçekliktir. Her besteci kendi eserini muhakkak kendisi yazar. İki deha düzeyindeki bestecinin bir eseri birlikte bestelemeleri mümkün değildir, çünkü bu iki dâhî kurallarla sınırlandırılamaz ve ikisi de birbirinden farklı şeyler yapmak isteyince anlaşmazlık olacaktır. Böyle olunca da mükemmel bir müzik eserinin ortaya çıkması imkânsızlaşacaktır. Eğer Tocatta varsa, Çello süitler varsa ve bu eserlerde müthiş armoni ve kontrpuan uygulamaları varsa, bir Bach var demektir… Eğer Alla Turca varsa, birbirinden güzel piyano konçertoları ve bu eserlerin müthiş melodi ve armoni dokusu varsa bir Mozart var demektir. Ayışığı Sonatı, Beşinci Senfoni, Dokuzuncu Senfoni gibi müthiş besteler ve bunların yine müthiş melodi ve armoni yapıları varsa muhakkak bir Beethoven var demektir. Nevâ Kâr varsa bir Itrî, Ferahfezâ âyini varsa bir Dede Efendi var demektir. Mona Lisa tablosu varsa, bir Leonardo var demektir. Bir Süleymaniye Camii, Selimiye Camii gibi taşların âhengini gösteren mimârî eserler varsa, bir Mimar Sinan var demektir. Bunlar şeksiz şüphesiz kabul edilir de, kâinatın en küçük ayrıntısına kadar muhteşem ve âhengli yaratılmasının ancak eşi benzeri ve ortağı bulunmayan bir yaratıcı (Allah) tarafından yaratıldığında şüpheye düşülür. Bu bakımdan müzisyenlerin Allah'ın varlığına ve birliğine inanmaları kolay olmalıdır. Çünkü kendi varlıkları ve bir eser besteleme biçimlerini düşünerek Allah'a inanmaları mümkündür. Fakat böyle olmaz. Sahip kılındıkları “eser besteleme kabiliyetleri”ne bakarak kendilerini tanrılaştırırlar. Halbuki kendileri, Allah'ın varlığı ve birliği konusunda kendilerine verilmiş en yakın, en kolay anlayabilecekleri delildir.

Batı dillerinden geçen armoni kelimesi, “uyum” anlamına gelmektedir. Âheng kelimesi bence “armoni”ye göre daha geniş kapsamlıdır. Armoni kelimesi, müzikteki kullanılışından da hareketle, insan tarafından yapılan bilimsel bir uygulamayı ihtivâ eder. Âheng, yaratıcı tarafından bütün varlık âleminde çok hassas hesaplarla gerçekleştirilen bir mükemmel yaratma işidir ve ilâhîdir diye düşünürüm. Meselâ batı müziğinde armoni kurallarına göre dissonans (uyumsuz) bazı aralıklar, Osmanlı müziğinin âheng sisteminde pekâlâ konsonans (uyumlu) olabilir. Dikey (vertical) hareketin uyumsuzlukları yatay (horizontal) harekette uyumlu hâle gelebilir. Nedense âhengi armoni kelimesine göre daha geniş kapsamlı bulurum. Belki de batı müziğinde armoninin insan eliyle ve deneme-yanılma ile gerçekleştirilebilen bir şey olması, beni böyle düşünmeye sevketmiş olabilir ama sonuçta âheng deyince aklıma bütün varlık âlemindeki uyum gelmektedir. Büyük İslâm âlimi, düşünür, matematikçi, fizikçi ve astronomi bilgini İbn Heysem, Makâle fî Keyfiyyet er-Raşad'da: “Kâinat bütün değişmelerine rağmen bir düzen ve bütün ayrıntılarına rağmen bir âheng içindedir” diyerek âhengin öneminden bahseder. Pythagoras, kâinatın âheng olduğunu belirtir ve kâinattaki âhengi mûsikîdeki âheng ile izah eder. Antik Yunan'da müzik ile ilgili düşüncelerin merkezinde “âheng” vardır. Sadece Antik Yunan'da değil, İslâm müzikçileri ve kadim düşünce sistemlerinin müziğe yaklaşım ve izahları hep âheng merkezlidir.

Müzikten hareketle, bütün varlık âleminde en küçük bir çelişki, eksiklik ya da hataya yer vermeden ve çok ince hesaplarla bu muhteşem âhengi vâretmek, bütün kâinatın ve varlık âleminin, muazzam ilim sahibi, eşi, benzeri, ortağı bulunmayan tek bir yaratıcının varlığının yani “lâ ilâhe illallah”ın kozmik anlamda ispatıdır. Allah, Rahman Sûresi'nde; “Güneş ve Ay bir hesab iledir” buyurarak bu ince hesap hakkında bilgi verir. Güneş ve Ay, en yakınımızda, gözümüzle görebildiğimiz varlıklar olduğu için, kâinatta vârolan bütün gezegenlerin de bir hesab ile yaratılmış olduğunu öğretir. Hiçbir varlığın kendi kendini yaratması mümkün değildir. Zaten kendisi de “yaratılmış” olan tabiatın da yaratması mümkün değildir. Bir an öyle olduğunu varsaysak bile, varlığın her birinin farklı formlarda yaratılmış olması, onların tasarlanarak yaratıldığını gösterir. Tabiatta ise “tasarlama”, “hesaplama” ve “âhengli yaratma” kudreti yoktur. Başımızı gökyüzüne kaldırdığımızda görebildiğimiz bu muhteşem âheng, adeta “lâ ilâhe illallah” kelime-i tevhidini zikretmektedir. Zaten âyette de beyan buyurulduğu gibi “bütün yaradılmışlar, kendi lisanları ile Allah'ı zikretmektedirler”. Uçsuz bucaksız varlık âleminde bütün varlığı birbirleriyle âhengli yaratmak, ortağı olmayan ve ilmiyle her şeyi kuşatmış bir yaratıcının varlığını adeta gözümüze sokarak göstermektedir. Allah Kur'ân-ı Kerim'in Mülk Sûresi'nde; “Yedi göğü tabakalar halinde yaratan O'dur. Rahman'ın bu uyarmasında bir âhengsizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin ? Sonra gözünü iki kez daha döndür bak. Göz aradığı kusuru bulmaktan umudu keserek yorgun ve bitkin bir halde sana döner” buyurarak varlık âlemini nasıl düzen ve aheng içinde yarattığını anlatmaktadır.

Kâinattaki âheng, “Lâ İlâhe İllallah”ın açık göstergesidir. Müzikteki âheng, Pythagoras'ın dediği gibi kâinattaki âhengin yansımasıdır. Müziği gerçek anlamda anlayan, kâinatı ve bütün varlık âlemini anlar. Bunları anlayan da, Allah'ı bilir. Müzik, doğru ve hakkını vererek kullanan için Allah'tan uzaklaştırıcı değil, Allah'a yaklaştırıcı bir vesîle olabilir.
#âheng
#Müzikteki âheng
#kâinattaki âhengi
9 yıl önce
default-profile-img
Âheng, “Lâ İlâhe İllallah” demektir
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti