|
"Medeniyet ve Değişim" sempozyumunda müziği konuşmak ve müzik üzerinden medeniyet okumaları yapmak

Geçtiğimiz hafta İSAR Vakfı"nın (İstanbul Araştırma ve Eğitim Vakfı) "Medeniyet ve Değişim" başlıklı uluslararası bir sempozyumu vardı. Başlık oldukça dikkat çekici ve medeniyet tartışmaları için iyi bir bilgi paylaşım zemini oluşturacak türden bir sempozyumdu bence ve özellikle genç katılımcıların fikirlerinin ortaya çıkması ve yaklaşımlarının öğrenilmesi bakımından da oldukça önemli bir sempozyum olduğunu düşünüyorum. Nâçizâne, görebildiğim ve anlayabildiğim kadarıyla genç kuşakların üzerinde yoğunlaşarak çalışmaları hâlinde geleceğe taşıyacakları çok önemli yaklaşımları var. Hele sempozyumda tanıştığım bazı gençler vardı ki, birikimlerine, yaklaşımlarına gerçekten hayran oldum ve bu durum yüreğimi epey ferahlattı. (Tanıştığım gençlerden biri olan Mustafa Runyun"u aklımın bir köşesine kaydettim, tıpkı New York"tayken tanıştığımız Selim Karlıtekin"i kaydettiğim gibi. Böyle birkaç tane yaşlarının üzerine çıkmayı başarabilmiş gencimiz var ki koruma altına alınmaları gerekiyor bence). İzini kaybettiğimiz kadîm bilginin ve bilgeliğin peşinde koşan genç birilerine rastlamak, insanı umutlandırıyor. Kesin olan şu ki, genç akademisyenler akademinin donukluğunu aşma gayreti içindeler ve yeni fikirlerle bizim kuşağı –galiba- aşmış durumdalar ya da en azından aşma yolundalar.

Bu sempozyumda bana da "Medeniyetin Değişimi, Müziğin Değişimi" başlıklı bir tebliğ sunmak nasîb oldu. Kendimi bildim bileli medeniyet ve müzik arasındaki ilişkiye kafa yordum ve kendimce müzik üzerinden medeniyet okumaları veya analizleri yapmaya çalıştım ve bana büyük bir keyif veren bu okuma yöntemini devam ettiriyorum. Bilim ve Sanat Vakfı"nda da yıllardır aynı başlıkla dersler yapıyoruz. Nâçizâne hem Batı müziği hem de Türk mûsikîsi eğitimini ve bu iki müzik kültürünün teorisiyle beraber enstrümanlarının da eğitimini almış olmak bana bu okumayı ve analizleri yapabilme konusunda epey yardımcı oluyor. Üstelik bu alan oldukça yeni bir alan ve –biraz iddialı olacak ama-sadece Türkiye"de değil, belki de dünyada müzik üzerinden medeniyet okuma ve analizleri sadece burada yapılıyor diyebilirim. Çünkü gerek Batı"da gerek Doğu"da bütün konservatuar ve müzik akademilerinde farklı kültürlerin müzikleri araştırılmaktadır ama iki müzik kültürünü mukâyese ederek felsefi bir yaklaşımla analiz yöntemi yok. ( Bizim Türkiye"deki Türk müziği konservatuarlarında mukayeseli müzik tarihi başlığı altında bir ders vardı ama öğrencilere bu iki farklı müzik tarihlerini öğretmeden mukayeseye kalkışmak da doğru bir yöntem değil bence. Önce neyin ne olduğunu anlatmak ve ondan sonra bunları kıyaslamak daha doğru değil midir ?). İslâm medeniyeti ile Batı/Hıristiyan medeniyeti arasında eşyanın ve müziğin anlamı açısından büyük farklılıklar var. Bunu bir entelektüel okuma biçimi hâline getirmek ve tabii bu okumaları hakkını vererek gerçekleştirmek, bizim ilhâmını batıdan alan intelligentsiya/entelijansiya (sözümona aydınlar topluluğu) için oldukça yeni bir alan. Ayrıca oldukça sığ ve kendini tekrar edip duran, üretemeyen, geçmişin mirasını farenin kocaman bir kaşar parçasını durmadan kemirmesini andırır şekilde kemirir gibi kemirip bununla beslenen ve kendi varlıklarını, kullanıp durdukları bu eski değerlere yaslanarak ortaya koyabilen sözde müzikçilerin arasından sıyrılıp, onların o dedikodularla, fitne fesadla, kibirle, açgözlülükle, para hırsıyla dönen dünyalarından uzaklaşarak yeni bir alan açmış oluyorsunuz, bu da güzel. Ama asıl güzel ve doğru olan, sanırım hiçbir yerden alıp çalmadan, bir ayağınızı bu medeniyet zeminine basarak, bilginizin merkezine Allah"ı ve Kur"an"ı koymaya çalışarak, Hz. Mevlânâ"nın öğretisi doğrultusunda bir ayağınızı ait olduğunuz yere basıp diğer ayağınızla pergel misâli olabildiğince geniş bir alana yayılarak, kibirlenmeden ve ilmin gerçek sahibinin Allah olduğunu samimiyetle düşünerek ve buna tam anlamıyla inanarak birşeyler üretebilmek olsa gerek. Böyle yapınca, kendi referanslarınızın bir yenilenme için pekâlâ yeterli olabileceğini de görüp anlıyorsunuz. (Bu, asla başka medeniyetlerin bilgi ve birikimlerinden istifâde edilmeyeceği anlamına gelmemelidir. Başka medeniyetlerin ürettiği bilgi ve birikimden yararlanmak, elbette o medeniyetin zenginliğini artırıcı bir unsur olabilir ki bu yararlanma tabii ve doğru bir biçimde yapılırsa. Nitekim İslâm medeniyeti, hiçbir komplekse kapılmadan bunu yapmış ve yükselmiştir diye düşünüyorum.) Kurtuluşu; bilmeden, tanımadan, anlamadan hatta sırf bu alanda ne kadar da bilgili olduğunuzu alttan alta hissettirmeye çalıştığınız batılı referanslardan da çıkıp, gözünüzü ait olduğunuz medeniyetin değerlerine dikiyorsunuz. Ait olduğumuz medeniyet, aslında güzel, doğru ve fıtrata uygun olan her şeyi kabullenen ve onu geliştirmeyi adeta prensip edinmiş bir medeniyet.

Sempozyumun benim için çok öğretici olduğunu samimiyetle ifâde etmeliyim. Katıldığım hiçbir sempozyumda tebliğimi kâğıttan okumamıştım. Az daha bu sempozyumda, önceden zar zor hazırladığım bir metni okumak üzereydim, ancak sempozyum mekânına geldiğimde yazdığım sayfaları bıraktım ve orada aklıma geleni konuştum. Çok şükür, daha tabii oldu dinleyicilerle de bazı şeyleri paylaştık, çok güzel sorular sordular. Hele genç kardeşim Mustafa, batı müziğinde vertical (dikey) hareket ve bu hareketin bir medeniyeti yansıtmada ve anlamadaki önemi ve Hıristiyanlığın muharref kutsalındaki bâzı sembollerle nasıl örtüştüğü üzerine ileri sürdüğüm görüşlerle ilgili olarak sorduğu soruyla adeta ufkumu açtı. Bunlar güzel şeyler gerçekten ve inanıyorum ki mûsikî yakın bir gelecekte, bugün onu temsil ettiğini zanneden ama aslında ondan hiçbir şey anlamayan ve bu gidişle anlaması da mümkün olmayan, işigücü dedikodu ve entrika olan, hasbelkulis, nüfuzlu tanıdıklarının telefonları ve selâmları ile bir yerlere gelip işgal ettikleri koltukları kendi egolarını tatmin için kullanan ve bu işgal ettikleri koltukların kazandırdıkları ünvanlar ile müzik üzerinden ticaret yapan hatta piyasada "tüccar" lâkâbıyla anılan, Osmanlı mûsikîsi için çalışıyor görüntüsü veren mâlûmâtfüruşların, sağda solda sarfettikleri sözleri mûsikîmizin kurtuluş reçetesi gibi sunan cühelânın ellerinden kurtulacak ve hakikî mecrâına doğru yönelecek. Çünkü İslâm"dan ve Kur"an"dan beslenen yüksek bir medeniyetin sesi olan bu mûsikî, Allah"ın bu medeniyete bir lûtfudur ve ancak o medeniyetin dilinden anlayan samimî insanların ellerinde yükselecek ve ihyâ olacaktır. Hakikî mûsikî, Allah"ı ve Kur"an"ı hayatının ve bilgisinin merkezine koymayı başarabilmiş, mûsikîyi bir eğlence aracı olarak değil, onu Allah"ın bir lûtfu, bir nimeti olarak kabul edip hüsn-i isti"mâl eyleyenlerin elinde hakettiği yeri bulacak ve mûsikî bu insanların elinde inşallah yeniden Yaradan"ı ve hikmeti telâffuz eder hâle gelecektir. Belki biz göremeyeceğiz ama, inşallah görenler olacaktır.

Bu yazıyı yazmaktaki amacım, ülkemizde mûsikîyi yeniden düşünmek ve onu hakettiği mecrâya yönlendirebilmek için gerçekten samimi çabaların olduğunu anlatabilmek için yazılmış bir yazıdır. Bazı okuyucuların, neler düşündüklerini biliyorum. Hayır, öyle değil ! "Kör, kendi gibi bilirmiş" sözünü hatırlatıyor ve yoluma devam ediyorum.

11 yıl önce
"Medeniyet ve Değişim" sempozyumunda müziği konuşmak ve müzik üzerinden medeniyet okumaları yapmak
Sadece puan kaybı değil
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir