|
Sesin varoluş gerçeği
İhvân-ı Safâ, Mûsikî risâlesinde, sesin fizikî özelliklerinden ve sesin meydana gelişini anlatır. Geniş laboratuvar imkânının olmadığı bir dönemde İhvân, bu bilgilere tabiî laboratuvardaki delilleri “Akl” yoluyla değerlendirerek ulaşmıştır denilebilir. İhvân, sesin meydana gelişini, çok özet bilgilerle, şöyle açıklamaktadır: “Bütün sesler, cisimlerin havada birbirleriyle çarpışmaları sonucu meydana gelir. (Bu çarpışmalar) havanın o denli lâtif, cevherinin hafif ve cüzlerinin de süratli hareket etmesinin sonucudur. Hava, bu yapısıyla bütün cisimleri karıştırır. Cismin biri diğerine çarpınca, hava aralarından sıyrılıp çıkar, bütün yönlerde dalgalanır ve savrulur. Bu hareketinden dolayı, küresel bir şekil meydana gelir ve tıpkı cama üfürüldüğü zaman camın genişlemesi gibi, genişler. Genişledikçe, hareketi ve dalgalanması da zayıflar. Bu zayıflama, sakinleşip tamamen yok oluncaya kadar devam eder. Bu olayın cereyan ettiği mekana yakın olan insan veya hayvan kulağı, havanın da hareketiyle ses dalgalarını algılar. Ses, önce kulak deliğine girer ve oradan da dimağa ulaşır. Buradaki hava da dalgalanır, bu esnada 'kuvve-i sâmia' (işitme duyusu)', bu hareket ve değişim ile faaliyete geçer. Bil ki, her sesin diğer seslerden farklı niteleyici bir nağmesi ve rûhânî bir hey'eti vardır. Hava, cevherinin şerefinden ve unsurunun letâfetinden dolayı, her sesi hey'et ve sıfatı ile birlikte taşır, birbirine karışmaktan ve hey'etinin bozulmasından korur. Bu iş, ses işitme duyusunun en uzak noktasına ulaşıncaya ve dimağın önünde yer almış olan 'kuvve-i mutehayyile'ye varıncaya kadar devam eder. Bu durum, Azîz ve Alîm olanın takdiridir.” İhvân'ın bu tesbiti onuncu yüzyılda yaşamış bir mütefekkirler topluluğu için bir hayli ileride düşüncelerdir.

İhvan, sadece sesin meydana gelmesiyle değil, sesin şiddeti hususunda da dikkate değer düşünceler ileri sürmüşlerdir. Risâle'de bunu şöyle izah etmektedirler: “Diyoruz ki, yumuşak ve nazikçe çarpışan cisimlerin sesi olmaz. Çünkü hava, ikisi arasından azar azar sızar. Dolayısıyla, herhangi bir ses meydana getirmez. Oysa ses, ancak cisimlerin çarpışmasından meydana gelir. Bu çarpışmanın da şiddetli ve hızlı olması gerekmektedir. Çünkü bu durumda hava, ansızın fırlar ve süratli bir şekilde altı yöne dağılarak, sesi meydana getirir. Bu ses de, insan tarafından duyulur. Sert ve iri cisimlerin çarpışmaları halinde ise, sesin şiddeti daha da artar. Çünkü bu çarpışmanın dağılıp dalgalandıracağı hava, daha fazla olur. Aynı cevhere sahip olan eşit miktarda ve aynı şekilde iki ayrı cisme vurulduğunda çıkacak olan ses de eşit olacaktır. Ancak, bunlarda bir tanesinin içinin daha derin olması halinde, bundan çıkacak ses de daha fazla olacaktır. Zîrâ o, gerek içeriden ve gerekse dışarıdan, daha fazla havayla çarpışmaktadır. Yumuşak cisimlerin sesleri de daha yumuşaktır. Çünkü bu cisimlerin havayla temas eden yüzeyleri yumuşaktır. Buna bağlı olarak, sert cisimlerin hava ile temas eden satıhları sert olduğundan, çıkardıkları sesler de sert seslerdir. Kaplar, kadeh ve kupalar gibi yüzeyleri sert ve içi derin olan cisimlere vurulduğunda, tınısı bir müddet devam eden sesler elde edilir. Çünkü bu cisimlerin içindeki hava dalgalanmakta ve sürekli olarak cismin çeperlerine çarpmaktadır. Tınlama, hareket halindeki havanın hareketinin durmasına kadar devam eder. Derinliği fazla olan cisimlerin sesleri de, derinlik miktarları ile orantılı olarak fazla olacaktır. Çünkü gerek içeriden ve gerekse dışarıdan, daha fazla hava ile çarpışmaktadır bu cisimler. Meselâ uzun borazanları ele alalım. Uzun borazanların sesleri, içlerinde dalgalanan hava, nispeten uzun bir mesâfede dalgalandığı ve uzun mesafede âletin çeperlerine çarptığı için, daha fazladır. Aynı şekilde ciğerleri iri, gırtlakları uzun, gaga ve çeneleri geniş olan hayvanların sesleri de güçlü ve şiddetlidir. Çünkü bu hayvanlar, teneffüs yoluyla ciğerlerine depoladıkları bol miktardaki havayı, hızlı ve şiddetli bir şekilde dışarıya çıkarabilmektedirler.”

Bu açıklamalarından da anlaşılacağı gibi İhvân-ı Safâ, seslerin şiddetli olmasını, ses çıkaran cismin şiddetine, o cisimle hava arasındaki çatışmanın sertliğine ve havanın altı yönde dalgalanmasının fazlalığına bağlamaktadır. İlginç olan, sesin varlığı ve meydana gelişi hususunda batıda hiçbir çalışma ve düşünce ürünü yokken, Müslüman mütefekkirlerin ses deneyleri yapacakları bir laboratuar ortamı olmaksızın, fizik bilimine de uygun fikirler üretebilmeleridir.
#İhvan
#ses
#Mûsikî
#Sesin varoluş gerçeği
٪d سنوات قبل
Sesin varoluş gerçeği
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi