|
"Darbe" demek bu kadar zor değil

Mısır"da olanın ne olduğu belli: açık bir darbe.

Bu olup bitene başka isimler bulma çabası; "ama"ların araya bir yerle sıkıştırılması çabası; gerekçelerin sıralanması utanılacak bir iş ve şu hızlandırılmış çağda herhalde bunu yapanlar, yazanlar, söyleyenler çok kısa süre sonra utanacaklar.

Varsa utanma kabiliyetleri tabii…

Bu acaip, yanlış, saçma ve yarın utandıracak heyecanlarını Taksim-Tahrir eşleştirmesine borçlu oldukları ortada.

Bunun bir heyecan değil hezeyan olduğunu, dediğim gibi, anlamaları uzun sürmeyecek.

Tankların, silahlı kuvvetlerin, askerin… hele ki ekonominin yarısına hükmeden; dış bağımlılığı da onyıllardır ispatlı olan bir ordunun hükmettiği harekete açıkça "darbe" denir. Türkiye"de bunun ne anlama geldiğini geçmişten çok iyi hatırlayanların sayısı hâlâ yüksek. Buna rağmen, dünyanın herhangi bir yerindeki darbeye sempati ile bakmak önce insanın kendisine ihanetinden başka anlam taşımıyor.

Bu çapta değişikliklerin uluslar arası bağlantılarını, uluslar arası çıkar ilişkilerini görmezden gelmekse insanın kendi aklına ihanettir.

Akdeniz"in Kıbrıs"tan başlayarak bütün doğusunda gelişen yeni hareketlilik içinde enerji ve doğal olarak aşırı silahlanmanın gölgesinden bağımsız okunamaz olup bitenler.

Mısır demek Filistin, İsrail, Suriye, Kuzey Afrika, Orta Afrika, Akdeniz demek aynı zamanda.

Şimdi bu kaostan nasıl çıkacaklar göreceğiz.

İnşallah Mısır halkının hayrına; bölge halklarının hayrına bir sonuca ulaşırlar en kısa zamanda.

İnşallah bu darbe ters teper.

Gelelim Tahrir"le Taksim"i karıştıranlara, benzetenlere.

Mısır"da olanın belki 27 Mayıs belki en fazla 28 Şubat olduğu ortadayken, aradaki ister 50 ister 15 yılı ne yapacağız?

Türkiye ve Mısır tarihlerinin, dinamiklerinin, birikimlerinin, tecrübelerinin bu kadar farklı olduğu ortadayken bu benzetmeler şuursuzluk değilse kötü niyettir.

Türkiye"nin en azından 28 Şubat"tan bu yana katettiği mesafenin farkında olmayan, olamayanlara söylenecek fazla söz de yok aslında.

Hepsinden vazgeçtim, Taksim"deki taleplerle Tahrir"deki talepler ve de eylemcilerin birbirlerinden devasa farklılığı da mı anlaşılmaz, görülemez farklar.

Sonuç olarak Akdeniz"in doğusu ve Ortadoğu için Mısır"daki olumsuzluk, geriye gidiş, fren önemlidir. Mısır yanında çok sayıda ülkeyi ve toplumu da olumsuz etkiler.

Bu nedenle Türkiye"nin önem ve rolünün daha da hayati hale geldiği bir süreç başlıyor.

Suriye"de yanınızda olanın Mısır"da karşınızda olabildiği karmaşık ilişkilerin, hesapların coğrafyasında Türkiye kendi yolunda kendi büyümesini kendi güçlenmesini ve kendi birliğini korumaya geliştirmeye devam etmek zorunda.

Şüphesiz itirazlar muhalif görüş ve davranışlar olacaktır.

Bunları kendi zenginliğimiz, birikimimize, tecrübemize kazanç sayıp yoluna devam etmeliyiz.

Bunun yolunun da demokratik atakların sürmesinden başka yolu olmadığını artık biliyoruz.

Böylece istikrar böylece ekonomik gelişme böylece bölgesel güç olunuyor.

Önümüzdeki seçimlerin kendi iç tartışmalarımızı büyüten, zehirleyen; komploları düşünerek onlara göre şekillenen bir sürece bizi sürüklemesine izin veremeyiz.

Bazen komplonun asıl tehlikesi, asıl başarısı sizi o komploya göre düşünmek ve hareket etmeye zorlamakla başlar.

Demokratik ve şeffaf bir ülke oldukça komplonun biri gelmiş bini gitmiş fark etmez.

Enerji ve dolayısıyla silahlanmanın arttığı hemen altımızdaki koca denizde Türkiye"nin önemi her geçen gün artacak.

Süreç belli ki Kıbrıs başta olmak üzere çok sayıda yeni dış meselenin kapımızı çalacağını gösteriyor.

Belli ki zorluklarımız artacak.

Önemli değil. Başa çıkarız. Yeter ki kendi içimizdeki tartışma ve farklılıkları kendi hayrımıza dönüştürmenin yine hep birlikte yolunu arayalım, bulalım.

11 yıl önce
"Darbe" demek bu kadar zor değil
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü