Türkiye İktisâdi Girişim ve İş Ahlâkı Derneği, Anadolu ziyaretleri kapsamında gerçekleştirdiği il ziyaretlerinde, iş dünyasının nabzını tutmuş.
Görüşmelerin sonunda bir İş Ahlakı Raporu çıkarmış.
Ortaya çıkan sonuç ve öneriler şöyle sıralanıyor:
*Borç alacak ilişkisinde borca sadakat zayıfladı.
*Halk ürün reklamlarıyla sürekli aldatılıyor.
Dindarlar dünyevileşmeyi yeni bir yaşam biçimi ve din anlayışı olarak kendilerince meşrulaştırdı. (Yani Müslümanlar dünyaya daldı, ahireti unuttu)
*
Raporun öneriler kısmında da şunlar var;
kendinden zarar gelmeyeceğinden
olunan kişidir. Bu kişinin başında bulunduğu işletme,
yapılan yerdir.
Her birimiz kendimize bir ajanda oluşturalım kendisinden zarar gelmeyeceğinden
yazalım sayfa dolarsa sınıfı geçtik dolmazsa sınıfta kaldık demektir.
Bir insanın gece teheccüd kılması nafile oruç tutmasından ziyade o kişinin
söylememesi sözünde durması
bizi ilgilendirmelidir.
Bir insanda bulunması gereken vasıfların başında
üzere olması gerekiyor.
Bir ürünün elde edilmesinde
ı o ürünün organik; hijyenik veya sağlık sertifikalarına sahip olması kadar önemlidir.
Ürün etiketinde
ibaresinin yer almasını istiyoruz.
Girişimci işini müşteriyi bekleyerek değil müşteriye ulaşarak geliştirir.
İş ahlakı bakımından ahireti kazanmamız da işgörenler olarak bizim imtihanımızdır.
*
Bu rapordan çıkan sonuçları herkes üstüne alınabilir.
*
Dönemin Başbakanı
zamanında gerçekleşmiş bir olay şöyle anlatılır:
Japon eğitim uzmanları gelmiş ve ülkemizin eğitim sistemini incelemiş, Özal'ın bürokratlarının da hazır bulunduğu bir ortamda raporlarını sunmuş ve sonuç olarak şunu söylemişler:
Turgut Özal şaşırmış ve nasıl diye sormuş?
Şöyle anlatmışlar:
Biz Japonya'da okula başlayacak çocuklarımıza milli ruh şoklaması yaparız. Onları önce toplu halde
merkezlerimizi gezdirir ülkemizin gücünü gösteririz.
Sonra da bu yavrularımızı alır
e götürür, orada atom bombası atılan ve yıllardır ot dahi bitmeyen alanları gösterir deriz ki:
Eğer az önce gördüğünüz teknolojiye sahip olmak için çalışmazsanız sonunuz böyle olur.?
Özal'ın bürokratlarından biri atılır:
Ama bizim
yok ki!?
Japon uzmanın cevabı tokat gibidir:
Yeniden bir Çanakkale ruhu lazım.
Acil...
*
“İnsanın hobileri ve tutkuyla yaptığı uğraşıları, sığınacağı limanları olmalı.” diyen Nobel Edebiyat ödüllü ünlü Şilili şair Pablo Neruda bir şiirinde insanların nasıl yavaş yavaş öldüğünü şöyle anlatır;
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.
*
Şair haklı, yavaş yavaş ölüyoruz.
*
Ne diyordu Hz Muhammed (SAV);
Ramazan ayında
sorusunu bol bol sormak ümidiyle herkese hayırlı Ramazanlar.