Toplumsal hayatın en alt katında yaşayanların ekonomik durumlarını iyileştirmek ve onların hayata tutunmasını sağlamak amacıyla devlet tarafından yıllardır uygulanan bir yeşil kart sistemi vardı.

Ancak bu sistemdeki suistimaller örtülemez hale gelip, vicdanları rahatsız eder boyuta ulaşınca mevcut hükümet yerinde bir kararla Yeşil kart sistemine neşter attı ve kaldırmaya karar verdi.

Onun yerine yeni bir sistem kurdu.

Ücretsiz sağlık sisteminden yararlanması gereken asıl kesimi tespit etmek için gelir testi yapmaya karar verdi.

Türkiye"de her 5 kişiden biri de ücretsiz sağlık hizmeti almak ya da ödeyeceği prim miktarını öğrenmek için gelir testi yaptırdı.

Gelir testi araştırmasıyla uygulamaya konan sistem, hükümetin yoksullara verdiği desteğin ciddi olarak artması anlamına gelirken aynı zamanda Türkiye"deki bitmeyen yoksulluğun fotoğrafını ortaya koyması açısından da çarpıcı oldu.

15 milyon 282 bin 11 kişi gelir testi yaptırdı.

Bunların 4"te üçünün kişi başına aylık gelirinin brüt asgari ücretin altında olduğu tespit edildi.

Yeşil kart kapsamında yaklaşık 9,5 milyon kişi ücretsiz sağlık hizmeti alırken gelir testi uygulamasının ardından bu sayı 11 milyona çıktı.

*

Bir yanda kronik yoksulluğun sosyal desteklerle çözülmeye çalışıldığı bir ülke, diğer yandan da Avrupa"nın genç nüfusuna ve coğrafi ve ekonomik potansiyeline imrendiği bir ülkeyiz.

Deloitte"un, Amerika Birleşik Devletleri Rekabet Konseyi işbirliğiyle hazırladığı "''Küresel Üretim Rekabet Gücü İndeksi 2013"'' raporuna göre, beş yıl içinde Avrupa"da Almanya"dan sonra en rekabetçi ikinci üretim üssü olacağız.

Rekabet Gücü sıralamasında Türkiye, Fransa ve İtalya gibi ülkeleri geride bırakarak 20"nci sıraya oturmuş durumda.

Beş yıl içerisinde İngiltere, Polonya ve Çek Cumhuriyeti"ni geride bırakarak dünya sıralamasında 16"ncı sıraya hatta Avrupa"da ikinci sıraya yerleşeceğiz.

Yarın Türkiye"de Başbakan Yardımcısı Ali Babacan"la görüşecek olan Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı Lord Mayor, Türkiye"nin potansiyelini şu sözlerle anlatıyor; "''Türkiye dünya sahnesinde her zamankinden önemli bir rol oynuyor. Dinamik, girişimci genç bir nüfus ve iş gücü var. Aynı zamanda stratejik, ekonomik, politik olarak büyük öneme sahip bir bölgede yer alarak doğu ve batı arasında bir köprü vazifesi görüyor."''

Dün Türkiye"yi doğulu bir ülke olarak görüp küçümseyen Avrupa bugün yükselen bir Türkiye"nin eteğine yapışarak küresel ekonomideki konumunu muhafaza etmeye çalışıyor.

*

Yoksulluğu ve terörü bitirme işine odaklanan bir iş dünyası, siyaset ve bürokrat üçlüsü olmadan da bu esaretten kurtulamayacağız.

Beğensek de beğenmesek de İmralı müzakerelerindeki süreç belli bir noktaya geldi.

Yarın Nevruz kutlamalarında İmralı tarafından yapılacak çağrı ile bu süreçten bir barış çıkma ihtimali herkesin umudu.

Muhalefet, İmralı"yla masaya oturanın hükümet değil, devlet olduğunu gizlemeye çalışsa da halk bunun farkında.

CHP"nin ve MHP"nin de bugün iktidar olması durumunda aynı şeyi yapacağını adı gibi biliyor.

Siyasi ve ekonomik terörden canı yanan bu toplum, bu halk Türküyle Kürdüyle barış için, kanın durması için, bölgesel yatırımların artması için, iş ve aş için baldıran zehrini içmeye razı.

*

Terörü bitirmek için bugün gelinen noktayı sağlıklı değerlendirmek için Türküyle, Kürdüyle aynı cephede omuz omuza savaşırken buğday çorbası, hoşaf ve kuru ekmeği paylaşan o Çanakkale ruhunu hatırlamak gerekiyor.

Çanakkale"de zengini yoksulu, Türkü, Kürdü ne bulursa onu paylaştı.

Yoksulluk vardı, yoksulluğu, buğday çorbası vardı buğday çorbasını, hoşaf vardı hoşafı, kuru ekmek vardı kuru ekmeği paylaştı.

Bugün zenginlik var ama yine yoksulluk, yine buğday çorbası, yine hoşaf yine kuru ekmek paylaşılıyor.

Demek ki "Çanakkale geçilmiş"!

Türkiye ciddi olarak bugün ekonomik alanda gelir dağılımı, siyasi alanda ise baldıran zehri testinden geçiyor.