“Âdetlere, alışkanlıklara esir olmamanızı tavsiye ederim.
Nefsinize ne kadar hâkim olursanız, o kadar hür yaşarsınız.”
***
Sen onlara hâkim ol.
Hayatı geldiği gibi kabul eyle. Yoksa bir sıkıntıya düştüğünde daralır, telâşa kapılır, hicran duyarsın. 'Ah şöyle olsaydı, ah böyle olsaydı' dersin.”
***
“Hayatta şöyle bir kanun var: İnsanoğlu nimet elinden gitmeden, nimetin kadrini bilmez… Âzâlarımız baştan başa nimet.
Aldığımız nefesler, nimetlerin nimeti!
Biri aldığımız nefese, biri de verdiğimiz nefese…
Nefes almasak, yaşayamayız; aldığımız nefesi dışarı çıkaramasak boğulur, ölürüz…”
***
“İnsanlar cemiyetlerde; şerefle, itimatla, isimle yaşar. Ardından konuşulunca manen kaybı olur, şahsiyeti zarar görür.
Başımıza gelen felâketler, bütün gafletimizden geliyor.
***
unutmaz; minnet altında kalır; insanoğlunu ona iyilik ederek, kendinize bağlayabilir, esir edebilirsiniz.
***
“Peygamber Efendimiz, komşu evden daha mühimdir,
buyururlar.”
***
Manzaranın, denizin, camiin, iklimin, suyun güzeli orada olduğu gibi, insanların güzeli de oradadır, okuyuşun güzeli de, hâfızların güzeli de oradadır…”
***
“ (…) Kişinin kalbinde yaşattığı niyeti, insanlara gösterdiği amelinden daha kıymetlidir, daha hayırlıdır.”
İyi bir aile ve muhit içinde yetişen, terbiye olan çocuklardan pek az kötü insan çıkar.
Eskiden herkes, asırlar boyu aile lâkapları ile anılırdı.
Soyadı kanunu çıktığında, ne yazık ki, bu gibi tarihî isimlerin alınması yasak edildi. Mânâsız kelimeler isimlerin sonuna eklendi.
***
Hadîs-i Şerifin başında Efendimiz, 'Rabbim bana dokuz ahlâkla ahlâklanmamı emrediyor; ey ümmetim ben de size emrediyorum.' buyurmuştur.
“Bir: Yalnız başına kaldığında Allah'tan korkacaksın.
İki: Daima adaletle davranacak, hakkı söyleyeceksin… Bu çok zordur.
Üç: Gerek zengin, gerek fakir, bolluk veya darlık hâlinde, iktisattan ayrılmayacaksın. İsraf yok.
Dört: Zulmedeni affedeceksin.
Beş: Gelmeyene gideceksin.
Altı: Vermeyene vereceksin.
Yedi: Konuşman zikir olacak.
Sekiz: Susman tefekkür olacak.
Dokuz: Bakışın ibret almak için olacak.
***
(…) Çocuklarınızı da çirkin sözler kullanmamaya alıştırın; dilin terbiyesi böyle başlar.
Dil yaman bir hırsızdır, söz dinlemeyen bir âsidir.
***
“Kitap, okunmak ve amel olunmak; bir reçete ise tatbik edilmek için yazılır.
Kütüphaneler dolusu kitap veya dolaplar dolusu reçete olsa, kullanmadıktan, başkasına verip faydalandırmadıktan sonra neye yarar?”
***
“Hayat bir medresedir. Ne öğrenirseniz burada öğrenirsiniz. Gafil olmak yok. Kâinat kitabını gözlerimizle okuyacağız.”
***
“İnsanoğlu nimetlerin kadrini zevalinden sonra bilir…”
***
Devamlı olarak kendi kendini tenkit edecek, kontrol edeceksin.
Başkalarından önce, sen kendi yaptıklarını, kendi yaşayışını tenkit edeceksin…”
***
“Mühim olan, okunan kitapları, yaşanan bir hayat hâline getirmektir.
İnsan, âlim oluyor da, âmil olamıyor. Bildiğini hayatına tatbik edemiyor…
Yani hayatın, kemâle doğru yükselip giden bir merdiven olsun…”
***
“Sözde öyle bir sihir vardır ki, sizi büyüler, aklınızı başınızdan alır.”
***
(Siyaset dünyasında) “
Özü sözü bir, aynı dâvâyı paylaşan, kara gün dostu kadrolara ihtiyaç var.
Fertler, tek, tek Meclis'te eriyor…”
***
***
Mirasyedi, nimetin kadrini bilmez.
Zengin çocuğu, zenginliğine şükretmez.
Hamal çocuğu, ırgat çocuğu, dul ana çocuğu, nimetin kadrini bilir, şükreder…”
***
“Eğer dâhiler, medreselerde, mekteplerde yetişselerdi, aynı medresede okuyan çocukların hep dâhi olmaları lâzım gelirdi.
Öyle olmuyor.
***
Son yıllarda okuduğum en muhteşem kitaplardan birisi oldu “
.
3 Şubat 2002 tarihinde vefat eden Ali Ulvi Kurucu'yu, 15. yıldönümünde rahmetle anıyoruz.