|
Hava, toprak ve güneş zengin fakir ayrımı yapmıyor

Dünya Bankası, IMF yetkilileri ile ekonomiden sorumlu bakanlarımız aynı şeyi söylüyorlar; Türkiye bu yıl tahminlerin üstünde büyüyecek.

Çift haneli büyümeden bahsediyorlar.

Peki, bunun iki rakamlı fakirleşmeye veya genelde Türk milletine yansıması nasıl olacak?

Türkiye''de makro ekonomik göstergelerdeki büyüme rakamları çift sayılara ulaşırken bu gelişmeden herkes eşit olarak faydalanacak mı?

Meselenin özü burada.

Maalesef oranlar aynı olsa da zenginleşme aynı olmayacak.

Her Türk vatandaşı milli gelir hesabına göre aynı oranda zenginleşecek ancak reel olarak zenginleşme, bazılarının cebinde desteyle bazılarının birkaç tomar kağıt para bazılarının da cüzdanında madeni para şeklinde gözükecek.

Mesela Türkiye''nin bu yıl büyüme rakamı kaça çıkarsa çıksın işsizlerde bu oran sıfır olacak

Bunu bir örnekle şöyle açalım;

ABD''nin kişi başına düşen milli geliri 40 bin dolar.

AB''nin 30 bin dolar.

Türkiye''nin ise 8500 dolar.

Toplam olarak üçünde de bir yılda yüzde bir büyüme olduğunu varsayalım.

Nasıl bir zenginleşme meydana gelir?

Şöyle;

Üçünün büyüme oranı aynı olduğunda, yani yüzde bir büyüdüklerinde ABD vatandaşlarına ortalama kişi başı 400 dolar hisse düşerken, aynı büyüme oranı ile AB vatandaşı 300 dolar, Türk vatandaşı ise 85 dolar daha fazla gelir sahibi olur.

Oran aynı ama yansıması farklı.

Çıkan sonuç nedir?

Bizim ABD ve AB vatandaşı ile aynı ölçüde zenginleşmemiz için her yıl AB''den 3.5 kat, ABD''den ise 4.5 kat fazla büyümek zorundayız.

Türkiye''de herkes yılda 8500 dolar kazanıyor mu?

Hayır, böyle bir şey yok.

Bu miktar kişi başına düşen milli gelirin ortalaması.

ABD ve AB ülkelerinde de böyle.

Her ABD''li veya AB''li bu kadar zengin değil.

ABD''de de bazı Türk vatandaşları gibi 8500 dolar geliri olan da var, 40 bin dolar olan da.

Bizde de öyle değil mi?

ABD vatandaşı gibi yılda 40 bin dolar geliri olanlar olduğu gibi en geri kalmış Afrika ülkelerindeki insanlar gibi yaşayanlar da var.

Peki sorun nedir?

Sorun gelir dağılımında?

Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pulun verildiği ekonomik düzende.

21. yüzyılda ekmek bulamayanlarla uzaya yolculuk yapmak için milyar dolar harcayan insanlar aynı zaman diliminde yaşıyor.

Sorun nerede?

Sorun, dershane parasını ödeyemediği için hapishaneye düşen anne ile kahrından intihar eden evladın hikayesinde gizli.

Sorun, 6 milyon işsiz, 16 milyon işsizlik korkusu yaşayan çalışanların olduğu bir ülkede milyoner sayısının hızla artmasında.

Zaten Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu''nun (BDDK) Şubat ayı verilerini alt alta yazıp okuyun sorunun nerede olduğunu hemen anlarsınız.

TÜİK''in son ''Yaşam Memnuniyeti Araştırması 2009'' verilerine göre vatandaşların yüzde 36''sı geliriyle ''zor'', yüzde 16,9''u ise ''çok zor'' geçindiğini ifade etmiş.

Kazancıyla ihtiyaçlarını ''orta düzeyde'' karşıladığını belirtenlerin oranı yüzde 35,5 iken, hane halklarının sadece yüzde 10''u ''kolay'' geçindiğini dile getirmiş.

BDDK''nın verilerine göre de Türkiye''nin milyoner sayısı krize rağmen artmış.

Ocak ayında 28 bin olan milyoner sayısımız Şubat''ta 29 bine çıkarken milyonerlerin sahip olduğu toplam mevduat ise 8 milyar 736 milyon TL artışla 212 milyar 963 milyon TL olmuş.

500 milyar TL''lik toplam mevduatta ise milyonerlerin payı yüzde 42.6.

Mevduat hesabı sayısı da 67 milyon 337 bini yurtiçi, 401 bini yurtdışı olmak üzere toplam 67 milyon 738 bin.

Hayırlı pazarlar.

İnsan, yüzü kızaran ve yüz kızartıcı işler yapan tek canlıdır. Mark Twain
14 yıl önce
Hava, toprak ve güneş zengin fakir ayrımı yapmıyor
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi