Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten sonra, at üzerinde, çevresinde vezirler, komutanlar olmak üzere büyük bir merasimle şehre girmiş; Ayasofya'ya doğru ağır ağır ilerliyormuş.
Onu selamlamak üzere yolun iki tarafına dizilmiş yeniçeriler arasında yer almış olan din bilginleri ve mollalar:
, diye kutlama yapıyorlarmış.
Fatih bu kutlamaya kılıcını kınından çıkarıp havaya kaldırarak söyle karşılık vermiş:
Eyvallah mollalar, amma şu kılıcın payını da unutmayın!
İşe ikinci yarıdan başladığımız için geri kaldık, zenginleşemedik, yoksullaştık ve Batı dünyasına el açtık.
İstanbul Amerikan Koleji eski Müdürü ve Princeton Üniversitesi Türk Dili Tarihi ve Profesörü
Princeton Türk Kütüphanesi için yazacağı bir eserle ilgili olarak incelemelerde bulunmak üzere Ardahan'a gitmiş.
Profesör, Amerika'ya döndükten sonra
'nın
adlı eserini, Osmanlıca metni ve İngilizce tercümesiyle birlikte bastırıp Ardahan Kaymakamı Hüseyin Rağıp Uğural'a göndermiş.
O tarihte Kars milletvekili Akif Eyidoğan bu kitabı görünce alıp okumuş ve yöneticiler için son derece ilgi çekici ve faydalı bulduğunu ifade ederek, eserin bugünkü dile çevrilip basılmasını tavsiye etmiş.
Ve eser sadeleştirilerek Türkçe olarak basılmış.
18.yüzyıl devlet adamlarından Defterdâr Sarı Mehmed Paşa (1655-1717) tarafından yazılan
isimli eser, 1935'te W. L. Wright tarafından
başlığı altında İngilizce'ye tercüme edilerek Amerika'da yayımlanmış.
Sonra H. Rağıb Uğural tarafından sadeleştirilerek
yılında Kültür Bakanlığı tarafından neşredilmiş.
Biz ne zaman keşfetmişiz?
Eseri Amerika'da yayınlayan adam bize kitabı hediye olarak gönderince.
Sarı Mehmed Paşa'nın bu eserini keşfeden Amerikalı eğitimci kitabı neden tercüme ettiğini de şöyle açıklıyor:
Eski ve modern milletlerin tarihlerini inceleyerek, bunların gerileme, bozulma ve yok olma sebeplerini öğrenmek.
sorusunun cevabını arayanlara ufak bir katkı sağladıktan sonra gelelim kitaba.
Defterdar Mehmed Paşa'nın,
isimli eserinden biraz alıntı yapalım:
Her yaşlı ve genç tarafından anlaşılmıştır ki bu aldatıcı dünya kalıcı olmayıp, devamına ve yerinde durmasına itibar edilmemelidir.
Allah emanetleri ehil olanlara vermenizi emrediyor...” (Nisa, 4/54)
Halk size Allah'ın emânetidir.
Halka karşı, idârecilerin başlıca görevleri;
ve Allah'ın bütün kullarının güven ve rahatını sağlamaktır.
Dirlik ve düzenini korumaktır.
Halkın durumunu iyileştirmektir.
Bozukluk ve zulümleri gidermeye çalışmaktır.
İdareciler sahip oldukları makamları; servet toplamak ve hazinelere sahip olma vasıtası kılmasın.
Memleketin gidişatında kendini gösteren
ve
çare bulsun. Yapılan hizmetlerin karşılığında da,
kendilerine yeteceğini düşünsün.
Sonradan geleceklerin kendilerinden
olarak bahsetmeleri onlara
Geçmişlerin sözlerine ve tecrübelerine dayanarak halka ait malların sebepsiz yere hazineye aktarılması, devletin yok olmasına yol açar.
olup
ve
düşünüp Allah'ın kahredici gazabından çekinmek gerektir.
Zira mal toplama ve saklama, sahibini dünyada huzursuz ve hesap gününde de sorulacak soruları cevaplandırmada güçsüz kılar.
Sahibine azap çektirir ve onu pişman eder.
der.
Yer kalmadı. Burada keselim. Çarşambaya devam ederiz inşallah.