Martin Luther'in dediği gibi, 'Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız.'
Dünkü ajanslarda haberin başlığı şöyleydi: Akdeniz'de 2 bot daha battı 250 göçmen kayıp.
Bu yılın ilk 4 ayında Avrupa'ya geçme hayaliyle
'den şişme botlar ve insan kaçakçılarının tekneleriyle geçmeye çalışırken sulara gömülen bin 89 hayat vardı.
Şimdi bunlara 250 daha eklendi.
***
Göçmen, sığınmacı, mülteci deyince vicdanımızı biraz daha susturabiliyoruz.
25 kişilik şişme botlarla ölümün neredeyse garanti olduğu yolculuklar sürerken, dikkat ederseniz ölenlere insan demiyoruz artık.
Genelde göçmen diyoruz.
Adı üstünde
,
Göçecek tabi ki.
Göçmen kuşlar gibi.
***
İsmi göçmen, sığınmacı ya da mülteci olunca onlara
yakıştırılıyor.
İsimler perde olunca onların
.
İsimler, daha doğrusu isimlendirmeler önemli.
Beyinde anahtar görevi görüyor.
Mesela Ahmet dediğin zaman, Mehmetleri hatırlamıyorsun.
Ahmet isminde tanıdıkların aklına geliyor.
denince akla şiddet, kan ve ölüm gelirken,
deyince, sevgi, merhamet, yardımlaşma geliyor.
***
Avrupa'nın
bunu çok iyi bilip çok da iyi kullanıyorlar.
Batının vahşi üyeleri
öldürürken ne diyorlar; Barış için geldik.
Avrupa'nın barışsever halkları da;
diyor; barış için öldürebilirsiniz!
Savaş için geldik deseler kırıntı kadar kalan
rahatsız olacak.
Avrupa'nın
de itiraz edecek.
İsmini değiştirince sıkıntı bitiyor.
***
Dünyadaki
bütün ülkelerin savunma adı verdikleri bütçeleri var.
Hatta bunun sanayisi de var:
Savunma deyince akla ne gelir?
Dışarıdan gelebilecek bir tehlikeye karşı kendi can ve namusunu korumak için önlem almak.
Peki savunma sanayi ne üretiyor?
Silah, bomba, füze, tank, top.
Öldürme sanayi deseler herkes rahatsız olacak.
İsmi savunma sanayi olunca kimsenin sesi çıkmıyor.
***
Düşünün ki bir apartmanda oturuyorsunuz ve komşunuzla kavgalısınız.
Ve komşunuzdan gelecek bir saldırı ihtimaline karşı sürekli evinize
gibi aletler alıyorsunuz.
Komşunuzda bunu görüyor ve o da sizin saldırı ihtimaline karşı aynı şekilde
tıpkı sizi gibi silah ve bıçaklara harcıyor.
Sizi gören alt ve üstü komşularınız da sizin bu silahlanmanızdan tedirgin oluyor ve “Ne olur ne olmaz, bunların silahları bir gün bana da yönelebilir, komşumlar kavga durumuna gelirsen elim sağlam olsun” diyor ve o da silahlanmaya başlıyor.
Ve durum gittikçe yayılıyor.
Apartmanda herkes
başlıyor.
Apartmandaki bu durum yan ve karşı apartman sakinlerini de tedirgin edince onlar da kendilerini korumak için silahlanmaya başlıyorlar.
***
Halbuki silahlanmaya harcanan para gerçekten
bugün ne Akdeniz'de insanlık boğulur.
Ne Afrika'da açlıktan ölünür.
Ne de bütün ülkelerde yoksulluk diye bir şey kalır.
Ekmek bir lira, silah kaç para?
Tanka topa tüfeğe, savaş uçaklarına, güdümlü güdümsüz bombalara, nükleer silahlar harcanan paralar, ekonomiye, sağlığa, eğitime ve sosyal yatırımlara dönüşse dünyanın çehresi değişir.
Üzülen tek silah tüccarları olur.
Onlar da üzülsün.
***
yaşanan her trajedide ya da yüzlerce ölümün yaşandığı terör olaylarında unutuyoruz hep dünyada yaşadığımızı.
Ve dünyanın
olduğunu.
Zalimlerle masumların aynı mekanda yaşamak zorunda olduğunu.
Biz ne dersek diyelim, ne kadar umutlanırsak umutlanalım.
Nasıl bir dünya hayal edersek edelim.
Galiba adam haklı çıkacak.
Muhtemelen bir arada yaşamayı öğrenemeyeceğiz ve