“Çok gezen mi bilir çok okuyan mı” tarzında meşhur bir tartışma konumuz vardır.
Hangisinin daha çok bildiği konusuna girmeyiz de bilmeyiz de.
Yalnız çok bilgi ve deneyimin gezene ve okuyana göre değiştiğini biliriz.
Yani her şey insan da bitiyor.
*
İnsanoğlu alışkanlıklara çok çabuk esir olur.
Çünkü alışkanlıklarda hissedilir bir güven vardır, risk yoktur ama kazanç da yoktur.
Alışkanlıklar insana farklı bir yol arama ihtiyacı hissettirmez.
Körlükten kurtulamadığın için seçtiğin yoldan başka bir yol olmadığını sanırsın.
*
Oysa renkler nasıl
ibaret değilse, hayat da tek pencereli değildir.
Çok katlı apartman gibidir hayat.
Ve her pencereden farklı bir dünya görünür.
Hep aynı pencereden bakmaya devam edersen hep aynı şeyleri görürsün.
Üretemezsin, yenilenemezsin, bir müddet sonra da bunlara ihtiyaç bile duymazsın.
*
Gelelim konumuza.
Bir şirketin CEO'su trafikte su satan çocuktan ne öğrenebilir?
Çok şey.
İstanbul'da sokakta su satan kız çocuğundan etkilenen şirket sahibi onu deneyimlerini anlatması için şirkete davet etmiş.
Cimri.com CEO'su Serkan Koç sokakta su satarken görmüş ve ondan alacağı dersler olduğunu düşünmüş.
hesabından paylaştığı yazısında aldığı dersi şöyle anlatıyor:
“Gülru'nun cadde'de su satmaya başladığı gün işe başlamışım. Gülru'yu cadde üstüne koyduğu suları satarken görüp bir kaç su aldım.
Camdan bakarken Gülru'nun sürekli aynı motivasyonla
kırmızı ışıkta su satmasına tanık oldum.
Sapık gibi görünmemek için Ezgi ismindeki çalışma arkadaşımdan ofise davet etmesini rica ettim.
*
Gülru geldi ve anlatmaya başladı:
Biz 4 kardeşiz. Babamın tekstil işinden kalan penyeleri Metro'da satıyorduk. Kendimize
sloganını bulmuştuk.
(Hedef kitlesinin anladığı dilden konuşmuş)
Midye satan biri su satıyordu. O 1 hafta tatile gidince su satmaya başladık. Sonra midyeci geldi ve bizi kovdu.
O Metro koridorunda satıyordu.
Aklıma girişe gitmek geldi. Böylece hem çıkanlara hem de girenlere ilk biz satış yapıyorduk.
Bunu gören Midyeci yeğeni ve 1 arkadaşını çağırıp onların sattığı yerde su sattırmaya ve Gülru'lara sataştırmaya başlamış.
2 kardeşi penye'ye dönmüşler. Gülru Atatürk Caddesi Kozyatağı girişinde evlerine yakın yerde su satmaya başlamış.
dediğimde öncelikle güvenlik,
dedi ama en önemlisi su ısınmasın diye ablası sürekli su tedariki sağlıyormuş.
Caddede satarken yayalar çok su almıyormuş ama arabada olanların uzun süre sıcaktan bunaldığını düşünerek arabalara satmaya başlamış.
Zaman içinde ki, 2 haftada 'hangi araba su alır? suratında yorgunluk olan mı alır yoksa sakin olan mı alır'a göre gideceği arabayı önceliklendirerek daha fazla satış yapmaya başlamış.
Cuma günü çok önemliymiş. Cuma namazından sonra herkes ya yardım amaçlı ya da cuma namazı sonrası susuz kaldıkları için su alıyormuş.
O yüzden bu saatte çok çalışıp tüm gün sattığımı 1 saatte satıyorum diyor.
*
Gülru'ya bunları yazıp hazırlar bize pazartesi anlatır mısın dedim. “Bilgisayar vardı ama kırıldı tamirde kağıda yazsam olur mu” dedi. “Tabi” dedim.
“İnsanlar büyüyünce deneyimlerinden dolayı maalesef çaresizlik üzerlerine yapışıyor.
Sen yılmadan önündeki engelleri aşmışsın, bunları görüp biz de senin gibi olmaya çalışabiliriz” dedim.
“Ayrıca deneyim satmak daha değerlidir. Sen bunu bize anlatınca tüm günde kazandığından çok fazla parayı kazanabiliyorsun” dedim.
Neyse ki ikna oldu.
Çok uzatmayayım. Gülru bize geldi ve deneyimlerini aktardı.
Gülru'ya ekip olarak bir notebook hediye ettik.
Bence değerliydi. Ne dersiniz?
*
İstanbul'da ders alınacak Gülrü gibi aklını ve bedenini çalıştırarak alışkanlık zincirini kırıp para kazanan ( Ya da kazanmak zorunda olan) o kadar çok küçük büyük çalışan var ki.