Türkiye'nin jeo-stratejik konumu itibariyle bir bölge ülkesi olduğunu kabul edersek, komşu ülkeler kategorisine Suriye, Irak, İran, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Bulgaristan ve Yunanistan'la birlikte, Rusya Federasyonu, Ukrayna, Romanya, Moldova (denize çıkışı olmasa da), Libya, Mısır, İsrail ve Lübnan'ı da dahil etmek gerekir.
ticaretinin, kültürel ve siyasi ilişkilerinin yarıdan fazlasını komşularıyla hallederken, bizim komşularımızla ekonomik ve ticari ilişkilerimiz yok denecek kadar az.
Siyasi olarak birçoğu ile düşmanız.
komşuları ile toplam ticareti içindeki payı yüzde 50,9.
yüzde 37,91.
yüzde 31,2.
Türkiye'nin komşu ülkelerle ticaretinin toplam ticareti içindeki oranı yüzde 20 bile değil.
*
Neden böyle dersek daha gerilere gitmemiz gerekir.
Son günlerde yoğun olarak tartışılan Lozan Antlaşması Türk Cumhuriyeti'nin başlangıcı olurken Osmanlı devletinin de tarihe karışması anlamını taşıyordu.
Hatta sadece Osmanlı imparatorluğu'nun değil, Osmanlı anlayışının tarihe karışması dersek daha doğru tanımlamış oluruz.
Neden?
“Lozan Muahedesi'nden sonra, İngiltere Avam Kamarası'nda, 'Türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?' diye yükselen itirazlara, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Gürzon'un verdiği 'İşte, asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklar” cevabı bu hınzırlığın belgesi.
Osmanlı'nın son yüzyılından bu yana toplumsal enerji hatlarımıza (din ve dil kardeşliği) bıçak atılıyor, koparılmaya çalışılıyor.
Balkanlar koparılmış, Türk Cumhuriyetleri Komünist Rusya'ya peşkeş çekilmiş, Araplar düşman edilmiş.
Anadolu topraklarına hapsedilen Osmanlı bakiyesinin dışarıdan gelecek (Din-dil kardeşliği) enerji hatları kesilmiş.
Bu yetmiş mi?
Hayır.
İçeride de birileri dinsizliği laiklik olarak tanımlayıp toplumun enerijsini tüketmiş.
*
Bir apartmanda oturuyorsunuz ve bütün komşularınızla ilişkileriniz soğuk, bazılarıyla da kavgalı.
İkincisi sağlık sorunu yaşadığınızda size yardım edecek kimse yoktur. Üçüncüsü acil bir gıda ihtiyacınızı bile dışarıdan karşılamak zorundasınızdır.
*
Evinize gelen enerji hatlarının anahtarı olan şalter, evinizin dışındaysa ve sizin de düşmanlarınız varsa, istediğiniz kadar enerji zengini olun daima tehlikedesinizdir.
Enerji hatlarınızı koruyamazsanız, enerji kaçağına engel olamazsınız, her türlü sabote girişimine maruz kalırsınız ve
*
Kardeşlik, dostluk ve aynı topraklarda bir arada yaşama enerjiisinde kayıp ve kaçak oranı yüksek ise önce bu kaçakların sebebini ve yerini bulup tamir etmeniz, enerjinin kaçtığı delikleri kapamanız gerekir.
Aksi halde “
misali enerjimizi boşa harcamış oluruz.
Paralarımız da gider emeğimiz de.
*
Hem içeriden hem dışarıdan.
Bir toplumun nükleer enerjisi birlik beraberlik ruhudur.
Bunu açığa çıkarırsak toplumsal enerji hatlarımız çalışır.
O zaman topraklarımızda petrolü de buluruz, doğalgazı da.
Bu enerji hatlarımızın neler olduğunu bilmezsek, onları koruyamazsak, ne Rusya'dan gelecek Türk Akımı, ne topraklarımızdan çıkan petrol ve doğalgaz bizi zenginleştirmeyecektir.
Çünkü enerjimiz boşa akacaktır.
*
Dün Aşura Günü'ydü.
Yani toplumsal enerji hatlarının kopmasının en acı faturasını ödediğimiz gün.
O günden beri hatlarda kaçak var ve sürekli sabote ediliyor.
Hatları bağlamaya kalkan çarpılıyor.