|
Hatırlanmak istenmeyen bir yıl

Neyden, hangi yıldan bahsettiğimi söylememe gerek bile yok.



2016 bitsin, gitsin ve bir daha hatırlamayalım istiyoruz hepimiz.



Tarihçiler tuhaftır, bizim keskin cetvellerle ayırmayı tercih ettiğimiz süreçleri daha farklı işaretlerler gerçi.



O yüzden 2016 sadece kendi başına değil 2015'ten getirdiği yükle bu kadar ağır olmalı.



Sadece 365 günden değil, geçen yıldan arta kalanıyla bir “büyük yıl”dan bahsetmeliyiz.



İyi de önümüzdeki cumartesi gecesi geri sayımla miladi takvimle 1 Ocak 2017'yi gösterince sayaç bitmiş olacak mı?



Bilmiyorum.



Yoksa 2015'te başlayıp 2016'nın tamamını kaplayıp 2017'de de sürecek olan bir şeyle mi karşı karşıyayız?



Bunu ne belirleyecek?



Yaşadıklarımız mı, yapacaklarımız mı?



Muhtemelen ikisi birden. İkisinin ortalaması belirleyecek 2016 bitti mi bitmedi mi?



Başımıza gelenler bir faktörse yapacaklarımız bir başka faktör.



Yapacaklarımızı yılın son yazısında tartışırız nasipse.



Şimdi, bir an önce gözümüzün önünden kaybolmasın, gitsin, hatırlamayalım dediğimiz yılın hesaplaşması içindeyiz. Öyle çirkef bir yıl ki son ayında bile on gün içinde Beşiktaş, kayseri patlamaları, Büyükelçinin öldürülmesi ve El Bab'da 16 şehitle kesiyor yolumuzu.



Nefeslerimizi tuttuk, bitsin geçsin diye bekliyoruz.



Az kaldı.



Sadece beş gün hepi topu.



Gitsin ve bir daha kendini hatırlatmasın, kendini aratmasın inşallah diye dua ediyoruz.



Bu kadar ağır, karanlık, sıkıntılı olanı muhtemelen yaşayanlar içinde başka bir yılla kıyaslayacak kimse yoktur.



Kaç patlama yaşandı, kaç kahpe saldırı oldu sayılamayacak, internete girip listesini buraya taşıyamayacak kadar uzun olduğunu biliyoruz.



15 Temmuz gibi akla hayale gelmeyecek bir facianın kıyısından dönmüş olmak o gece yaşananları unutturmadı hala.



15 Temmuz sonrası darbenin püskürtülmesi gibi tarihteki ilk örnek olması kadar büyük başarının yanında derli toplu soğukkanlı bir hasar tespit raporu da çıkarılmış değil henüz.



Evet, henüz bunun için erken belki. İçinde yaşarken ne olup bittiğini anlamak, doğru algılamak, teşhisi eksiksiz ve doğru şekilde koymak çok kolay değil. Ama bunun da yavaş yavaş yapılması gerekiyor ki ne yaşadık, ne yaşıyoruz, ne yaşayacağız birbirine anlamlı şekilde birbirine bağlanabilsin.



Sadece bu değil tabii ki şu ara derdimizin bir büyüğü de sınırlarımızın ötesinde olanlar ve onların içerideki yansımaları.



Aradan geçen bunca yıl sonunda Suriye'de gelinen nokta, Irak'taki muhtemel gelişmeler, ABD seçimleri sonrası ve AB'nin gidişatı ile Uzakdoğu, Pasifik'in yeni pozisyonunu soğukkanlı şekilde masaya yatırıp Anadolu coğrafyasının bütün bu kaos içindeki karmaşada nasıl bir yol haritası çizebileceğini, seçeneklerini de belirlememiz 2016'nın bitip bitmediğini söyleyecek.



Biz elimizden geleni yapacağız.



İki ayaklı bu durumun bir ayağı bu.



Diğerinde neler olabileceğini biraz bizim bu taraftaki bacak biraz bize rağmen dünyanın geri kalanı belirleyecek.



Fal da baksak istatistiklere analizlere verilere de baksak öyle kolay bir bahar görünmüyor.



Öyle ama nihayetinde bunlar da bitecek.



İnsanoğlunun yaratılışında iyiye güzle doğruya eğilimi her zaman daha baskın.



Bu karmaşadan sadece biz değil bütün insanlık da daha iyi daha doğru daha güzele ulaşmak için yürüyüşünü sürdürecek tarih içinde.



Kötünün kötülüğün karanlığın kanın acının hükümran olması akla mantığa geçmiş tecrübelere kalbe vicdana uygun değil.



Gidişat bu yönde olacaksa, ki olacak, o zaman biz ne yapmalıyız, nasipse şu hatırlamak istemediğimiz 2016'nın son yazısında görüşmek üzere.


#15 Temmuz
#2016 yılı
#Suriye
7 yıl önce
Hatırlanmak istenmeyen bir yıl
Aptal Yeni Dünya
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!