|
Cenevre’den bir barış çıkar mı?
BM Suriye Özel Temsilcisi Stefan de Mistura geçtiğimiz günlerde Cenevre'deki görüşmelerde daha fazla mesafe alınması gerektiğini ifade ederek görüşmelere 25 Şubat'a kadar ara verildiğini duyurdu. Açıkçası bu beklenen bir gelişmeydi çünkü rejim güçleri, Rus ordusunun da desteğiyle sahada sivillere yönelik katliamlarına devam ederken muhalifleri masada tutmak zorlaşıyordu.

Suriye'deki iç savaşı sona erdirmek amacıyla Cenevre'de müzakerelerin yeniden başlamasına dair uzlaşı 2015 yılının Eylül-Ekim ayında gerçekleşmişti. ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları Cenevre'de gerçekleştirilecek müzakerelerin başarıya ulaşabilmesi için 2016 ile birlikte tüm tarafları kapsayan bir ateşkes çağrısının gerçekleştirilmesi konusunda da mutabık kalmış gözüküyordu. BM tarafından kayıtsız şartsız uyulması gerekecek bir ateşkes anlaşması çağrısı beklentisinin yoğunlaşması Suriye'deki krizi daha da derinleştirmişti.

Müzakere masasına daha güçlü gelmek için rejim güçleri ve Rusya soykırım çapında katliamlar gerçekleştirdi. Bununla birlikte etkili bir ateşkes çağrısı Cenevre'de sürecin başladığı şu günlerde hala gelmiş değil. Dahası Rusya'ya bağlı hava kuvvetlerinin Suriye'nin kuzeyinde yoğunlaştırdığı operasyonlar ile onbinlerce kişilik yeni bir mülteci akını Türkiye sınırlarına yönelmiş bulunuyor. Şartlar bu noktaya gelmişken ABD Dışişleri Bakanı Kerry'nin hâlâ Rusya'nın bir ateşkes anlaşması için olumlu olduğunu açıklamasını hangi kavramla açıklayabiliriz, emin değilim.

Bu çerçevede NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in Rusya'yı sorumlu davranmaya davet etmesi ve Rusya'nın Suriye'deki operasyonlarının barış görüşmelerini başarısızlığa uğratmayı amaçladığını ifade etmesinin altı çizilmeli. Muhalif grupların büyük bir bölümü diplomatik süreçlerin işlemesi için masaya gelmesine rağmen rejim güçleri ve Rusya kuvvetlerinin Suriye içerisinde kanlı operasyonları sürdürmesi barışı istemeyen, bu savaştan nemalanan aktörlerin kimler olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor.

6 ay sürmesi beklenen Cenevre Görüşmelerinin bir kez daha başarısızlığa uğrama ihtimali Suriye'deki trajedinin ağırlaşmasını beraberinde getirecektir. Dahası, bu insanlık trajedisi karşısında uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasından kendisini sorumlu tutan BM de dahil uluslararası toplumun tüm aktörleri derin bir meşruiyet krizi yaşamaya başlayabilir. Bu tehlikeyi farkeden BM Suriye Özel Temsilcisi Stefan de Mistura Cenevre'den mutlaka bir uzlaşı çıkması gerektiğinin altını çiziyor. Ancak Rusya ve Suriye rejiminin bu sorumluluğun ağırlığının farkında olduklarını söylemek oldukça güç.

Görüşmelerin kesintiye uğramasının ardından Rusya ve Suriye rejiminden gelen açıklamalar gerçeği gizlemeyi, en basit şekliyle algı yönlendirmeyi hedefliyor. Barışın sağlanabilmesi için Türkiye ve Ürdün'ün mültecilere sınır kapılarını kapamaları gerektiğini söyleyen Rusya yönetimi ve Esed rejiminin barıştan ne anladığı konusunda en ufak bir tereddüdümüz yok. Esed rejiminin Kürt bölgesindeki temsilcisi PYD'nin de barışa nasıl yaklaştığını Cenevre görüşmelerine davet edilmediklerinde yaptıkları “Suriye'de BM dahil kimden gelirse gelsin bir ateşkes çağrısına artık uymayacaklarını” açıklamasıyla daha net biçimde görme olanağına sahip olduk.

Güncel durumda Suriye'de beliren Rusya-Esed rejimi-PYD-İran ittifakını ABD'nin mevcut yönetiminin ne zaman farkedeceğini, eli kanlı bir terör örgütü olan PYD'ye “barış güvercini” muamelesi yapmaktan ne zaman vazgeçeceklerini kestirmek güç.

Cenevre süreci henüz çok başında ve Rusya ile Suriye rejimine bağlı güçlerin katliamları ile başarısız olma riskiyle karşı karşıya. Cenevre'nin başarılı olabilmesi içinse BM'nin Rusya'yı engelleyebilmesi, Suriye'yi doğrudan işgalden vazgeçirmesi gerekiyor. Bu konuda ne kadar başarı elde edilebilirse Cenevre'de de o kadar mesafe katedilebilir.
#cenevre
#pyd
#suriye
8 yıl önce
Cenevre’den bir barış çıkar mı?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak