Bu gericiliğin insanlığa maliyetini görmek isteyenler gidip Kudüs’te İsrail’in işgal altında tuttuğu bölgelere baksın.
Hz. İbrahim’in, eşi Sara’nın, oğlu İshak ve refikasının, Hz Yusuf’un mezarlarının bulunduğu insanlık mirası
şehrini ne hale soktuğuna bir baksın. 1994 yılında bir Siyonist tıp doktoru teröristin Cuma namazı esnasında camiye girerek namaz kılmakta olan cemaati otomatik silahlarla tarayarak 29 kişinin ölümüne yüzün üstünde insanın yaralanmasına yol açtıktan sonra, İsrail bu olayı bahane ederek saldırgan Siyonist terörizmini cezalandıracağına camiyi ve bulunduğu bütün mahalleyi işgal ederek mahalle sakinlerinin kendi evlerine birkaç kontrol noktasından geçerek ulaşabilecekleri bir açık hava hapishanesine dönüştürmüş. Kontrol noktası dediğiniz de en sıkı korunan cezaevlerine girerken kullanılan turnikelerle ve bu noktada bulunan Siyonist görevlilerin küstah, aşağılayıcı keyfi muamelelerinden oluşuyor. Bıktırarak bu halkın vazgeçmesini, çekip gitmesini sağlamak murat. Bu sahneyi yaşayıp da İsrail ve onun üzerinden çağdaş uygarlığa lanet okumamanız mümkün değil. Çünkü bu insanlık dışı muameleye fırsat verip yataklık eden bizzat sözümona bu çağdaş uygarlık.