Ankara'daki hain terör saldırısı futbolu arka plana atsa da; hayatın daha güçlü, daha diri, daha kenetlenmiş ve birlik olunmuş şekilde devam etme gereğinden ötürü; dün iki takım sahaya çıktı, biz de klavyenin başına geçtik.

Trabzonspor, bir süredir sahada kalitesini gösteremiyor, Beşiktaş'ta da maçları kazanmasına rağmen son dönemde bir düşüş söz konusu. Ancak siyah-beyazlılar, dün kötünün de kötüsü bir haldeydi. Oğuzhan'ın oynamasına Beşiktaşlılar sevinmiş olabilir ancak dün sahada 'gerçek Oğuzhan'ı göremedik. Sakatlığının da etkisiyle tam kapasitede değildi.

İlk ve en net tehlikeyi Trabzonspor, Yusuf Erdoğan ile bulsa da Beşiktaş, genel performansa bakıldığında Trabzonspor'a oranla kazanmaya daha yakın görüntü çizdi. İlk yarıda hakem Bülent Yıldırım'ın iki skandal hatası skora etki etti. Mustafa Yumlu'nun ceza sahası içinde elle müdahalesi, Marcelo'nun Çaykur Rizespor maçında açtığı eli kadar 'net bir penaltı.'

Cavanda'nın bile isteye attığı geri pasında Esteban, müthiş bir cesaret örneği göstererek topu elle aldı; hakem Bülent Yıldırım ve yardımcıları, 'Esteban topu eliyle alıyorsa bir bildiği vardır' diye düşündü herhalde ki 'Devam' dedi.

İki takımın orta sahası da dün yol geçen hanıydı. Topu ayağına alan tıngır mıngır rakip kaleye doğru yöneldi. Özellikle ikinci yarıda Trabzonspor savunmasındaki bireysel hatalar, Beşiktaş'a gol için çantada keklik fırsatlar sundu. Ancak Beşiktaş'ın o 'Barcelonavari' ayakları, prangalar vurulmuş gibiydi. Adresi bulmayan paslar, gole gitmek yerine işi dolandıran yanlış tercihler... Dünkü Trabzonspor karşısında daha iyi bir Beşiktaş olsa, maç çok daha rahat kazanılabilecek potansiyeldeydi. Beşiktaş kötüydü, ancak Trabzonspor daha kötüydü; galibiyet de ancak bu sayede gelebildi.

Mustafa Yumlu'nun savunma, Esteban'ın da Onur'u kıskandıran kale performansı bordo-mavilileri diri tuttu. Zaten kırılganlığı bir gole bakan Trabzonspor'un gardı Gomez'in golüyle iyice düştü; Olcay'ın ikinci golü de gecenin kapanışıydı.