|
Avrupa"dan uzaklaşarak Avrupa"ya yaklaşmak!..

Yazıyı yazmaya başladığımda, Türkiye''nin kaderinin, geleceğinin belirlenmesinde tam bir kilometre taşı rolü oynayacak Helsinki Zirvesi henüz başlamamıştı. Türkiye''nin AB''ye aday ülke olmasına karar verilecek Helsinki Zirvesi''nde Türkiye''nin üyeliği aleyhinde bir karar verilmesi pek beklenmiyor.

AB''de Türkiye''nin üyeliğe adaylığı aleyhinde karar çıkması, şu an Yunanistan''ın son ana bırakmayı, dolayısıyla gerilimi artırmayı tercih ettiği o, tarihi kararına bağlı yalnızca. Yunanistan''ın dışındaki tüm diğer AB ülkelerinin bu konuda şu ya da bu şekillerde de olsa Türkiye''nin üyeliğe adaylığını destekledikleri artık biliniyor.

Bu konuda bir takım pürüzler vardı. Türkiye''nin AB''ye üye olmayı hak etmediği; gerekli kriterleri ve şartları mutlaka yerine getirmesi gerektiği vs. şeklinde dillendirilen olumsuz bir hava estiriliyordu bugüne dek.

Ancak, Amerikan yönetiminin doğrudan Türkiye''nin AB üyeliğini desteklemesi, hatta bu konuda AB ülkelerine açık özellikle de gizli, kapalı kapılar ardında empoze edici baskılar yapması, bir anda AB ülkelerinin Türkiye''ye karşı olumsuz olan tavırlarını değiştirmelerine yetti.

Tüm bunlar Türkiye''nin her bakımdan Avrupa''ya doğru yol aldığının göstergesi olabilir mi?

Bu soruya tam olarak "evet" veya "hayır" şeklinde kolay cevaplar verebilmek pek kolay değil.

Bir kere, Türkiye''nin ekonomik ve siyasi açıdan Avrupa''nın Türkiye''den istediği koşulları, kriterleri en fazla çiğnediği bir zaman diliminde AB, Amerika''nın baskısıyla, Türkiye''ye yeşil ışık yakıyor!

Evet, Türkiye''yi bugüne kadar "demokrasin sakat", "kurumların çağdaş değil", "insan hakları rekorun çok kötü" diyerek reddeden Avrupa Birliği, bugün tam da demokrasinin ve parlamentonun vesayet altında olduğu; siyasetin işlevsizleştiği, tüketildiği; ekonominin son on yılların en kötü performansını gösterdiği bir zaman diliminde Türkiye''ye yeşil ışık yakıyor. Olacak iş değil!

Yunanistan, şu ana kadar belli bir zamandan bu yana Türkiye''nin adaylığına karşı takındığı olumlu tavrı değiştirse bile, artık bir yol ayrımına gelindiği ve bugün olmasa "yarın" Türkiye''nin AB üyeliğinin kesinleşeceği anlaşılıyor.

Burada bir bit yeniği var!

Kanımca yapılmak istenen şey şu: Avrupa''nın da, ABD''nin de bugüne kadar hakkında olumsuz hiç bir şey söylemedikleri 28 Şubat projesi, hedeflediği şeyleri çoklukla gerçekleştirdi: Demokrasi hadım edildi. Parlamento "kontrol altına alındı." En temel insan hakları, düşünce, inanç ve eğitim hakları ihlallerine; onbinlerce insanın son derece saçma gerekçelerle hayatlarının söndürülmesine gösterilen tepkiler "etkisiz hale getirildi."

ABD''nin de, Avrupa''nın da en fazla dillerine doladıkları bu en temel konularda bile, seslerini çıkarmamaları çok dikkat çekici. Ama Türkiye''de bu konulara nedense hiç kimse dikkat çekme gereği duymuyor.

Sorun şu: 28 Şubat projesinin oturmaya başladığı; toplumun müslümanlıkla ilişki kurabilmesinin yollarının minimize edildiği bir zaman diliminde, Türkiye''nin AB üyeliğine sıcak bakılabiliyor. Anlaşılan Avrupa, Türkiye''yi Avrupa''lı değerlerden uzaklaştığı ölçüde ve oranda Avrupalıya yakın bulurlar. İyi de neden?


24 yıl önce
Avrupa"dan uzaklaşarak Avrupa"ya yaklaşmak!..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset