“Kültür” sözcüğünü özenle ve özellikle tırnak içine alarak kullanıyorum. Çünkü kültürü de yok eden bir “kültür”den sözediyorum.
Kültür, en netameli kavramlardan biri: “Kültürel” ise kültür'den de netameli.
“Kültürel”, her şeyin kültürleştirilmesi demek: Siyasetin kültürleştirilmesi, ekonominin kültürleştirilmesi, dinin kültürleştirilmesi, cinsiyetin kültürleştirilmesi...
Özlü bir deyişle, bir şeyin kültürelleşmesi, “gösteren” / yani neyse o olma özelliğini yitirmesi, “gösterilen”e /yani olması istenen'e, gösterilmek istenen'e dönüştürülmesi demek.
, yok ettiği bir dünya.
“Gösteren”, bir “şey”in neyse o olarak varolması demek.
. Bir şeyin kendisini neyse o olarak sunması değil, bir şeyin nasıl görülmek isteniyorsa öyle sunulması demek.
Siyasetten örnek vereyim:
, Türkiye'nin cumhurbaşkanı. Tayyip Erdoğan'ın “
” olarak sunulması, “
”nın başka bir şeye dönüştürülmesidir. Burada kültürel'in hegemonyasına ve gerçeği deforme ederek yeni, sahte bir gerçek icat etmesine tanık oluyoruz: Sembollerin gerçeğin yerine geçmesine, estetize edici, ayartıcı / “pornografik” yöntemlerle gerçeği yutmasına yani.
Benzer bir deforme etme işlemini
,
ya da toplumun önünde olan herkes için yapıyor işte bu
Şiddet diyorum; çünkü kültür/el/leşme, sembollerin gerçeğin yerine geçmesine yol açıyor.
Semboller üzerinden üretilen “kurmaca, icat edilmiş yapay gerçek”, gerçeğin yerine geçiyor. Gerçeği buharlaştırıyor. Daha da vahimi şu: Sanal / sembolik gerçek, gerçekten daha gerçek oluyor.
,
demişti.
Yakıcı gerçek şu artık:
Toplarla, silahlarla değil; toplara, silahlara dönüşen sembollerle, imajlarla, hız ve haz üzerinden, ayartan, uyuşturan, insanlığın sorunlarına duyarsızlaştıran, hayattan kaçıran bir dille işliyor
İnsan, aklıyla
: Arzularıyla, hazlarıyla, ayartılarak, ayartılmak için can atarak
sadece.
yaşıyor insanlık:
bir evreye geçtiğini ilan eden
, insanlığa, “aklını kullanmaya cesaret et!” diye haykırmıştı.
Ama artık akıl, sırra kadem basmış durumda. Akıl çağı'nın yerinde yeller esiyor: İnsanın çocuksuluk çağına geri döndüğü, arzularının, hazlarının, egosunun esiri, kölesi olduğu dromokrasi çağında yaşıyoruz.
O yüzden medya, kültür, spor ve eğlence endüstrisinin temel işlevi,
Postmodern neo-liberal yoz, sığ ve bayağı kültür; film, müzik, spor, eğlence, televizyon ve internetin kurmaca sanal dünyasında bu ayartıcı mitler, semboller ve imajlarla insanları küre ölçeğinde kültürel şiddet bombardımana tabi tutuyor.
Çağımızın bilge adamlarından
, “
,
bu paradoksal hâlini enfes bir şekilde şöyle özetliyordu:
Tükettikçe tükenen insanın tüketmeyi özgürlük sanması, haz ve keyif alınan ayartıcı u/yutucu bir köleleşme biçiminin ortasına yuvarlanması, aslında!
Bu hayatî meseleyi yarınki yazıda bambaşka bir yere getirerek sürdürmek istiyorum.
, tam da bu nedenle hadislere, Hz. Peygambere (sav), mezheplere niçin saldırıldığını ve
olduğunu göstermeye çalışacağım.