|
Neler kaçırıyoruz

Evet, bir kısmımızın dış etkilere karşı daha zayıf dolayısıyla gerçeklerden uzaklaşarak maniplasyonlara kapılma durumu var; camiaya güvenip siyasette, ekonomide veya bürokraside pozisyon almak gibi. Ama büyük bir kesimimiz de, gerçeklere daha yakın olmasına rağmen, risk yönetimi açısından kişisel algı ve güven sorunu yaşıyor. Yakın durduğu gerçeğe dönük pozisyon almaktan kaçınıyor.

Piyasalar ve yatırım açısından baktığınızda iki algının da sorunlu olduğu ve sonuç itibari ile birincisi ülkeye zarar verirken ikincisi ülkenin ortaya koyduğu ekonomik performanstan, gelişmeden yararlanamadığı ortaya çıkıyor. Oluşturulan günlük korku ve heyecan geleceğimizi rasyonel şekilde oluşturmamızı engelliyor.

Biz küçük resme bakarken, günlük hengâmenin içinde neler kaçırıyoruz ona bakalım.

Seçim öncesi, sınırlı iyileşmenin seçim sonrası daha belirgin hale dönüşeceğini belirmiştik. Görünen o ki, piyasalar açısından beklentilerden daha fazla ve daha hızlı bir iyileşme bütün enstrümanlar açısından var.

Piyasalarda, seçimlerin ve öncesinde yaşananların etkisi ile oluşan sorunlu siyasi ortamın ekonomiye olan etkisinin toparlanmaya başladığını ve bu gelişmelerin faiz oranlarında düşme beklentisi oluşturduğunu görüyoruz.

Bırakın 17 Aralık sonrası ile mukayeseyi, daha hemen seçimlerden öncesi ile seçimlerden sonrası arasında, Türk Lirası Dolar"a, Euro"ya karşı ciddi oranda değer kazandı. Borsa tarafında ciddi ve beklentilerin üzerinde iyileşmeler yaşandı.

Dış ekonomik gelişmelere baktığımızda, Avrupa Merkez Bankasından yapılan açıklamalara göre yeni bir parasal genişleme politikası içine girileceği, Japonya"da yeni bir likidite arttırıcı paketin açıklanacağı, bunun yanında Çin"in de özellikle küçük işletmelere yönelik bir destek paketini devreye sokacağına dair gelişmeler var. ABD"den gelen açıklamalara bakacak olursak, FED başkanı Yellen zaman zaman farklı açıklamalar yapsa da, son açıklamasında, faiz artırımı konusunda daha ağır davranacaklarına dair yaklaşımı küresel ekonomideki beklentileri değiştirdi.

Şimdi yeni bir durum ile karşı karşıyayız. Bundan bir sene kadar önce gelişmekte olan piyasalar açısından sorun olan likidite konusunun, dış kaynak sorunu oluşturan fon akımlarının yeni likidite politikaları çerçevesinde tekrar eski günlere döneceği beklentisini arttırdı. Bu, fon akımlarının yeniden hızlanmasına ve eski risk iştahının yeniden oluşmasına neden olabilir.

Bu gelişmelere rağmen, FED"in faiz artırımı konusunun piyasalar üzerinde bir kılıç gibi durduğu, iç piyasada bizim önümüzde bir cumhurbaşkanlığı seçimi olduğu gerçeklerini göz ardı etmeden değerlendirmeler yapmalıyız.

Dolayısıyla faiz konusuna gelecek olursak; iç ve dış gelişmeler çerçevesinde, Başbakanın gündeme taşıdığı faiz indirimi konusunda Merkez Bankasının atması gereken bir adım var mı, sorusuna verilecek cevap, öncelikle daha ihtiyatlı olmak gerektiğidir.

Nedeni şu; Merkez Bankası, daha çok kısa zaman önce bir adım attı. Önce piyasalara üç milyar dolarla müdahale etti, bunun bir fayda sağlamaması üzerine, kısa zaman sonra faizi şok bir oranla arttırdı. Bu adımlar piyasalarda, en azından seçim sonrasını görelim, algısını yerleştirdi. Şimdi, Merkez Bankasının attığı adımın, yerel seçimler açısından oluşan riski bertaraf ettiği gerçeğini göz ardı etmeden, dış ve iç piyasalarda oluşan yeni paradigmalar çerçevesinde yeniden değerlendirmesi gerekiyor.

10 yıl önce
Neler kaçırıyoruz
Kül yanar mı?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!