|

Bilim kutupta olsa gideriz

Cumhurbaşkanlığı himayesinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde kurulacak Türkiye Bilimsel Araştırma Üssü için Antarktika’ya yolculuk yapan 9 kişilik ekip, geçtiğimiz haftalarda yurda döndü. Zorlu yolculuğun hikayesini dinlediğimiz ekibin lideri Burcu Özsoy, “Türk bayrağını taşıyor olmamız ve bize verilen misyonun büyüklüğü her zaman yüksek motivasyonla çalışmamıza sebep oldu” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 23/04/2017 Pazar
Güncelleme: 08:03 - 23/04/2017 Pazar
Yeni Şafak
​Bilim kutupta olsa gideriz
​Bilim kutupta olsa gideriz

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kutup Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (PolReC) koordinasyonunda, 4 farklı üniversiteden 9 kişilik Türk Antarktik Seferi Ekibi, geçtiğimiz günlerde yurda döndü. Şubat’ın sonunda çıktıkları yolculuğu Nisan başında tamamlayan ekip, kimi zaman zorlu hava koşullarıyla, kimi zamansa ölümcül fok balıklarıyla yüzleşti. Ancak bölgede kurulacak Türk üssü için fizibilite çalışmalarını yürütmeye devam ettiler. Ekip, bu süre zarfında kıtada tam 4 bin kilometre yol katetti ve 2 milyon metrekarelik alan ölçümü gerçekleştirerek ön fizibilite çalışmalarını tamamladı. Aralık ayında çıkılacak ikinci sefer sonunda bölgedeki ilk Türk üssünün yeri belirlenmiş olacak. 12-13 Nisan’da İTÜ’de düzenlenen Kutup (Arktik ve Antarktik) Bilim Programı Çalıştayı’nda keşfin ekip lideri Doç Dr. Burcu Özsoy ve diğer 4 araştırmacıyla bir araya geldik ve bu önemli yolculuğu kendilerinden dinledik. Daha önceden haritada belirledikleri noktalarda inceleme yapmak için duraklamak istediklerini, ancak kıtadaki şiddetli rüzgar nedeniyle zaman zaman gemiyi demirlemekte zorlandıklarını söyleyen Özsoy, “Mümkün olduğu kadar fazla bilim dalına hizmet verecek bir üs kurmayı amaçlıyoruz” diyor.

VERİLER BİLİM DÜNYASINA KATKI SAĞLAYACAK

Yolculukları boyunca dünya bilim literatürüne katkı sağlayacak bilimsel çalışmalar yürüttüklerini belirten Burcu Özsoy, “Coğrafi bilgi sistemleri, tektonik çalışmalar, lojistik, deniz bilimleri, kirlilik, deniz canlıları, deniz buz gözlemleri alanlarında bilim insanlarımız araştırma yaptılar. Sefer boyunca toplanan verileri en kısa sürede kaliteli bilimsel yayınlara dönüştürürerek bilim dünyasına katkı sağlamayı planlıyoruz. Bu seferlerin devamlılığı sayesinde ülkemizin Antarktika kıtası üzerinde söz hakkı olan bir konuma geleceğini ümit ediyoruz. Bu yüzden sefer boyunca ölçüm yaptığımız alanların kirletilip kirletilmediğini ve oradaki biyolojik yapıyı öğrenmek için çalışmalar yürüttük. Biz her ne kadar keşif için gitmiş olsak da bu yapılan çalışmaların bile bilim dünyasındaki değeri çok büyük. Bu çalıştayın sebebi de Türkiye’de bilim insanlarının dahil edilmesiyle bir bilim programının oluşturulması. Mümkün olduğu kadar fazla bilim dalına hizmet verecek bir üs kurmayı amaçlıyoruz. Bu yüzden belirlenen alanın bir çok bilime fayda edecek bir yerde olması bizim için çok önemli” ifadelerini kullanıyor.


Misyonumuz hala diri

Özsoy, Türkiye’nin bir yıla 2 sefer sığdırmasının bilim dünyasında büyük önem taşıdığını söylüyor. İlki 2006 yılında olmak üzere, daha önce 2 kez uluslararası işbirlikli Antarktika bilimsel seferine katıldığını kaydeden Özsoy, “Bu son sefer esnasında kendi kültürümüzden olan araştırmacılar ile birlikte iyi bir takım ruhu yakalayabildik. Koşulları bildiğimiz için pek fazla zorluk yaşamadan seferi tamamladık. Kimi zaman soğuktan el ve ayak hissi kaybettiğimiz oldu. Bazen rüzgar yüzünden gemimizi demirleyemedik ancak motivasyonumuzu hiçbir şekilde kaybetmedik. Aynı zamanda Türk bayrağını taşıyor olmamız ve bize verilen misyonun büyüklüğü de bizim her zaman yüksek motivasyonlu çalışmamıza sebep oldu” diyor.


BUZULLARIN ARASINDAN SUALTI VAHASINA

Grup üyelerinden Burak Karacık’ın görevi olası üs yeri için kirliliği araştırmak ve üssün kirletici etkilerini gözlemleyebilmekmiş. Deniz bilimleri hakkında uzman olan Karacık, buzulların arasında zorlu bir dalış da gerçekleştirmiş. Zira kendisinin dalış yaptığı yerde 2004 yılında İngiliz bir araştırmacı dalgıç, bir fok tarafından denizin dibine çekilmiş ve hayatını kaybetmiş. Her şeye rağmen bunu göze aldığını söyleyen Karacık, “Suyun altı vaha gibiydi. Su üstünde ne kadar az canlı varsa altında bir o kadar fazla canlı vardı. Zaten dalış boyunca gemimizin kaptanı beni zokyakla takip edip güvenliğimi sağladı. Tek sorun su sıcaklığının düşük olmasıydı. Aşağıda çok uzun süre kalamıyordum. Isıtıcılarla bile yarım saatten fazla dayanamadım. Ama fazlasıyla değdi” şeklinde konuşuyor.

Kuşlar hep bizimleydi

Sinan Yirmibeşoğlu ise denizci kaptan olarak ekibin içindeymiş. Daha önce Atlantik ve Hint Okyanusu’nda bulunmuş ancak Antarktika’daki ilk tecrübesiymiş. Yirmibeşoğlu, gemideki görevini ve unutamadığı anlarını şöyle anlatıyor: “Ben yolculuk boyunca denizcilik gözlemleri, buz dağları konumu, basınç değişimleri gibi meteorolojik verileri toplayıp değerlendirdim. En düşük hissedilen sıcaklık -20 dereceydi. Gemi içi sıcaklığımız 15 dereceydi ama geceleri daha soğuk oluyordu. Çünkü o şartlarda yakıt ikmali yapamayacağımız için belli dönemler jenaratörü kapatıyorduk. Uyku dönemlerinde sıcaklık 7 dereceye düşebiliyordu ve bu da zorlu koşullardan bir tanesiydi. Bunların yanında yeni deniz hayvanlarını görmek çok heyecan vericiydi. Penguenlerin hızlı yüzebilmesi, fok ve balina çeşitleri, kuşların insana alışkın olmadığı için sürekli yanımıza gelmeleri beni çok şaşırttı.”

Ekip desteğiyle başardık

Seferin üyelerinden bir diğeri ise Ayşe Giz Gülnerman Gengeç. İlk kez böyle bir sefere çıktığını belirten Gengeç, “Gemi şartları alışkın olmayan insanlar için zorlayıcı koşulları tabiki barındırıyor. Ama ekibin desteği sayesinde başarılı bir süreç geçirdik. Dalgalarda ya da hızlı rüzgarlarda çok sallanmadan ötürü unutamayacağım saatler yaşadım. Ama birkaç gün sonra bu ortama alışıyorsunuz. Aslında alışmamızda sürekli karaya çıkıp çalışmalar yapmamızın da faydası oldu. Benim görevim coğrafi bilgi sistemleri ve ölçme konularında çalışmaktı. Çoğunlukla arazide ölçüm, ofis kısmında da mekansal değerlendirmeler gerçekleştirdim” şeklinde konuşuyor.


ZAMAN KAVRAMI SÜREKLİ DEĞİŞİYOR

Özgün Oktar gemideki diğer kaptan araştırmacıymış. Bu seferin 2. Antarktika yolculuğu olduğunu belirten Oktar, “Antarktika’nın neresinde bulunursanız en kolay ulaşımı sağlarsınız? Bu bizim için önemli bir soruydu. Bunu farklı açılardan değerlendirdik. Grup içinde sefer boyunca rota üzerinde deniz buzu ve meteorolojik gözlemler, seyre elverişlilik ve lojistik açılardan bütün bölgeyi değerlendirdik. Sefer rotasının belirlenmesinde aktif rol aldım. Sefere başladığımız gün hava sabah 4 gibi aydınlanıp akşam 10’da kararıyordu. Son günlerdeyse 7 gibi aydınlanırken akşam 6’da kararıyordu. Bu hızlı değişime şahit olmak inanılmazdı” diyor.

#Cumhurbaşkanlığı
#Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
#Antartika
7 yıl önce