|

İç güvenlik sisteminde yeniden yapılanma

Yeni Şafak
04:00 - 4/07/2016 Pazartesi
Güncelleme: 02:22 - 4/07/2016 Pazartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Doç. Dr. Ulvi Saran - Vali


Devletin başlıca varlık nedenlerinden biri olan vatandaşların mal ve can güvenliklerini sağlama ve kamu düzenini koruma işlevini üstlenen iç güvenlik sistemi aynı zamanda siyasi ve idari yapının düzenli işleyişinin ve istikrarının vazgeçilmez bir unsuru. Türkiye'de bir çok alanda olduğu gibi iç güvenlik alanında da yeniden yapılanma ihtiyacı kendini hissettirmeye başlamış bulunuyor.



KAMU GÜVENLİĞİNİN YENİ BOYUTLARI VE DEĞİŞEN GÜVENLİK SİSTEMİ


Kamu düzeni ve güvenliğinin dayandığı temel paradigma, soğuk savaş döneminin getirdiği iki kutuplu dünya düzeninin ve sınırların ortadan kalktığı küreselleşme sürecinde ülkelerin kapalı siyasi ve ekonomik yapılar olmaktan çıkıp tüm dünyaya açılmaları ve küresel etkileşimin parçası haline gelmeleriyle esaslı bir değişime uğramış bulunuyor.


İki kutuplu dünya düzeninde ülkelerin iç güvenlik doktrinleri dayanaklarını ulus devlet ideolojisinden ve bununla bağlantılı toplumsal ve siyasal hayatı tehdit eden potansiyel risklerden alıyordu. Ulus devlet esaslı güvenlik anlayışının başlıca öncelikleri, kapalı sınırlar içinde ülkenin varlığının ve bütünlüğünün korunması, toplumsal hayatın ve siyasal düzenin resmi ideolojinin temel esaslarıyla uyumlu bir biçimde sürdürülmesi ve vatandaşların mal ve can güvenliklerinin sağlanmasıdır. Oysa küreselleşme sürecinde sınırların ortadan kalkması ve devlet sistemlerinin siyasal katılıklarının azalmasıyla birlikte güvenliğin ideolojik niteliği zayıflamış; toplumsal, kültürel ve ekonomik etkileşim ve bütünleşmelerin yaygınlaşmasıyla çok daha farklı ve karmaşık boyutlar kazanmıştır.



İÇ GÜVENLİKTE ASKERİ NİTELİK VE ETKİLER


İç güvenlik, niteliği itibariyle sivil bir hizmet alanıdır. Demokratik yapı ve mekanizmalar ve seçimle işbaşına gelen hükümetler eliyle temsil edilen siyasi iradeye bağlı olarak yürütülür. Dolayısıyla iç güvenlik, sivil yapı ve örgütlerin bünyesinde ve sivil güvenlik personeliyle yerine getirilmesi gereken bir kamu hizmetidir. Oysa Türkiye'de iç güvenlik sisteminin üzerinde 2000'li yıllara kadar askeri otoritenin kontrol ve hakimiyeti hiç eksik olmamıştır.


Askeri birliklerin iç güvenlik olaylarında görev almaları İl İdaresi kanunu'na göre ancak valilerin çağrısı üzerine ve sivil güvenlik güçlerinin olayları bastırmak için yeterli olmadığı durumlarda söz konusu olabilir. Ancak esas görevi dış savunma olan silahlı kuvvetlerin zaman zaman bir çağrı olmadığı halde durumdan vazife çıkararak iç güvenlik olaylarına müdahale etmesi ve bu kapsamda demokratik yapı ve süreçler üzerinde hakimiyet kurması fiili durumlara göre şekil alan bir özelliktir. Bunda Türkiye'de demokratik süreçlerle işbaşına gelen iktidarların varlıklarını askeri vesayet altında sürdürmelerinin yanında, ülkenin sık sık siyasi ve ekonomik krizlerle boğuşmasının ve uzun süren koalisyonlarla yönetilmesinin de rolü vardır.


İç güvenlik sisteminin yapılanma ve işleyişi üzerindeki askeri vesayet ya darbe ve olağanüstü hal dönemlerinde olduğu gibi askerler ve sıkıyönetim kadroları eliyle ya da normal zamanlarda güvenlik sistemi üzerindeki gözetim ve denetimi askeri birimlere veren EMASYA Protokolü gibi idari düzenlemelerle sürdürülmüştür. Sistem üzerinde 2010 yılına kadar azalarak da olsa süren askeri vesayetin gölgesi 2010 yılında EMASYA Protokolü'nün yürürlükten kaldırılmasıyla birlikte sona erdirilmiştir. Ancak söz konusu protokolün kaldırılması eski anlayışın bir daha geri dönmeyeceği anlamına gelmemelidir.



İÇ GÜVENLİK SİSTEMİNİN YAPI VE İŞLEYİŞİ


Türkiye'de iç güvenlik sistemi örgütlenme yönünden dağınık ve parçalı, bağlılık ve görev ilişkisi yönünden sorunludur. Güvenlik sisteminin işlevsel ayakları olan istihbarat, operasyon ve askeri nitelikteki hizmetlerin her biri farklı idari ve hiyerarşik yapıların bünyesinde, farklı idari ve siyasi otoritelere bağlı olarak yürütülmektedir. Bu kapsamda istihbarat hizmetleri MİT Müsteşarlığı tarafından Başbakanlığa bağlı olarak, operasyonel hizmetler Emniyet ve Jandarma tarafından İçişleri Bakanlığı'na bağlı olarak ve zaman zaman askeri birliklerce üstlenilen güvenlik hizmetleri Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olarak yürütülüyor.


Güvenlik hizmetlerinin işlevsel bölünme esasına göre örgütlenmiş ve uzmanlaşmış yapılar tarafından yürütülmesi doğru bir yaklaşımdır. Ancak farklı hizmetlerin, farklı yetki ve sorumluluk çerçevelerinde, farklı bağlılık ilişkileri ve hiyerarşik yapılar bünyesinde olsalar da güvenlik sisteminin genel amaçları, makro politikaları ve uzun vadeli stratejileri doğrultusunda yürütülmeleri esas olmalıdır. Sistemi oluşturan kurumlar arasında örgütsel uyum, hedef ve strateji birliği ve uygulamada koordinasyon ve denetim bütünlüğü olmaması halinde yetki kargaşasına, görev karışıklıklarına, görev çatışmalarına ya da görev tekrarlarına yol açılması kaçınılmazdır. Bu çerçevede, terör başta olmak üzere önemli güvenlik olaylarıyla ilgili taktik adımların atılmasında veya bilgi ve istihbarat paylaşımında yaşanan sorunların gösterdiği gibi, bazı görevler birden fazla kuruluş ya da birim tarafından yerine getirilirken, bazılarının ortada kalması veya gerektiği gibi yerine getirilememesi söz konusu olabilmektedir.


Kırsal alanda iç güvenlik hizmeti yürütmekle görevli icrai bir kuruluş olan Jandarma'nın İçişleri Bakanlığı'na bağlılığı sadece görevsel olup bu kuruluş personel, kadro ve lojistik yönünden Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı olarak faaliyet göstermektedir. Temelde iç güvenliğin çatısı altında görev yapan jandarma örgütünün atama, sicil, disiplin ve denetim yönünden askeri yapıya bağlı olması ayrıca iç güvenlik hizmetinin sivil yapılanma mantığına ters düşen bir durumdur.


Mevcut yapının örgütlenme ve işleyişi küreselleşen dünyada ülkeleri etkisi altına alan uluslararası kaynaklı terör, yeni toplumsal hareketler, siber savaş tehlikesi, ekonomik dalgalanmalar, sosyal medya güdümlü toplumsal hareketler, yaygın sokak olayları gibi yeni tehdit kaynaklarından doğan riskler karşısında çoğu defa yetersiz kalmaktadır.


Son yıllarda Gezi olayları, Kobani direnişi, kentlerdeki yaygın sokak hareketleri gibi somut örgütlenmeleri ve liderleri bulunmayan, ne zaman ortaya çıkacakları ve ne yönde gelişme gösterecekleri kestirilemeyen güvenlik olaylarının geleneksel örgütlenme ve işleyiş yapısı ve geleneksel araç ve yöntemlerle bastırılabilmesi çok güçtür. Öte yandan ülkenin enerji, ulaşım, sağlık gibi kritik altyapılarına internet üzerinden yönelebilecek siber saldırılara karşı geleneksel fiziki koruma yöntemleri dışında, bilişim tabanlı sistemlerle ve siber savunma yöntemleriyle karşılık verilmesi zorunluluk taşımaktadır.



STRATEJİ VE POLİTİKA OLUŞTURMA BOYUTU


Türkiye'de güvenlik sistemi uygulama ve operasyon esaslı bir işleyiş yapısına sahip olup uzun vadeli ihtiyaç ve beklentileri karşılayabilmesi ve değişime ayak uydurabilmesi için gerekli vizyon ve strateji boyutu eksik bulunmaktadır. Bu eksiklik bugünün sorunu değildir. Sistemin kuruluşundan bu yana var olan, yaşananları sadece eylem boyutuyla ele alıp değerlendirmeyi, sorunların çözümünü ortaya çıkardıkları sonuçlarla sınırlı olarak düşünmeyi esas alan bir yaklaşımı ifade etmektedir.


Güvenlik sistemi içinde kapsamlı ve uzun vadeli öngörülerle hareket eden ve sistemin sorunlarını stratejik bakış açısıyla ele alan bir örgüt ya da birim 2010 yılına, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın kuruluşuna kadar var olmamıştır. Güvenlik hizmetlerinin farklı boyutlarıyla ilgili alt düzeyde politika oluşturma ve strateji geliştirme işlevleri istihbarat, operasyon ve askeri hizmetleri yerine getiren kuruluşlar bünyesinde kısmen yerine getirilmiş olsa da bunlar sadece ilgili birimlerin kendi görev alanlarıyla sınırlı, bölük pörçük faaliyetler olarak kalmış; sistemin tümünü kuşatacak niteliğe kavuşamamıştır.


Sorunları doğuran nedenlerin ortadan kaldırılmasına yönelik çabalardan çok sorunların ortaya çıkardığı etkilerle boğuşmak, önleyici olmaktan çok tepkisel bir tutum sergilemek strateji ve planlama eksikliğinin doğal sonucudur. Bu tür bir örgütlenme ve işleyiş yapısının olumsuz sonuçları, terör başta olmak üzere genel asayişle ilgili suç oluşumuna kaynaklık eden, özellikle PKK terörünü besleyen köklü sebeplerin ortadan kaldırılamaması ve dolayısıyla sorunlara kalıcı çözümler bulunamamasıyla kendisini gösteriyor.


Güvenlik sisteminin, bilgi çağı ve küreselleşme dinamiklerinin ve teknolojideki gelişmelerin ortaya çıkardığı yeni hizmet ihtiyaçlarını karşılayacak; öte yandan ekonomik güvenlik, iletişim güvenliği, siber güvenlik, sınır aşan olaylar gibi yeni tehdit alanlarıyla ilgili güvenlik risklerini kuşatacak şekilde düzenlenmesi gerekiyor.


Güvenlik sistemini oluşturan farklı işlev alanlarının tümünü kapsayacak ve bunları yerine getiren birimleri bünyesinde toplayacak bütüncül bir çatı koordinasyon yapılanmasına ihtiyaç var. Ancak, genel düzeyde politika ve strateji geliştirme görevini yerine getirecek bu yapının sistemin ayaklarını oluşturan birimlerin dışında ve üzerinde olması, ayrıca idari ve hiyerarşik açıdan devletin en üst siyasi irade ve karar merciine bağlı olması kaçınılmaz gözüküyor. Ayrıca bu kurumun politika ve strateji oluşturabilmesi için güvenlik sisteminin istihbarat ve operasyon birimlerinden kendisine düzenli olarak stratejik nitelikte bilgi ve veri akışının sağlanması, bu kapsamdaki uygulamaların kendi bünyesinde izlenmesi ve koordine edilmesi gerekiyor. Bu amaçla kurulan ancak uygulamada rolü ve etkisi büyük ölçüde zayıflatılan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın, idari bağlılık ve örgütlenme yapısı ile yetki ve sorumluluk çerçevesi yönünden kendisine verilen görevleri yerine getirebilecek şekilde yeniden düzenlenmesi söz konusu ihtiyacı karşılamada pratik bir çözüm olarak düşünülebilir.


Öte yandan Türkiye'de güvenlik örgütlerinin bilimsel ve teknolojik yenilikleri ve gelişen ihtiyaçları yakından izleyerek istihbarat ve operasyon başta olmak üzere üstlendikleri hizmetleri bilgi sistem altyapısı üzerinden yürütebilecekleri işleyiş süreçlerini, karar destek sistemlerini ve teknik kapasiteyi bir an önce oluşturmaları gerekmektedir.


#İç güvenlik
#Kamu düzeni
#Türkiye
8 yıl önce