|

İşgalci-istilacı ideolojiler

Yeni Şafak
04:00 - 27/06/2016 Pazartesi
Güncelleme: 06:37 - 27/06/2016 Pazartesi
Yeni Şafak
Atasoy Müftüoğlu


Batılı tarihsel, siyasal, kültürel tecrübeye ait olguları tanımlamak üzere icat edilen, hayata geçirilen ve kullanılan kavramların/kurumların, bu kavram ve kurumlara ideolojik bir misyon yükleyerek, İslam dünyası toplumlarına ihraç edilmesi, sömürgeci dayatmadan başka bir şey olamaz. Herhangi bir İslam toplumunun Batılılaştırılması, ya da bu İslam toplumunun kendi iradesiyle Batılılaşmayı seçmesi, kendi inanç, kültür/medeniyet dünyasını terkederek, ihtida etmesi anlamı taşır. Bu nedenledir ki, içerisinde yaşadığımız toplumda da görülebileceği üzere, Müslümanlar, kendilerini, İslami kavram ve kurumlarla değil, seküler/kapitalist/neoliberal kavram ve kurumlarla temsil ediyor.


Dışarıdan bir gücün belirlediği sınırlar içerisine kapatıldığımız, işgalci/istilacı ideolojilerle mücadele etmek, ideolojik istilaya direnmek yerine, bu ideolojilerle bütünleştiğimiz, özdeşleştiğimiz için, bu suretle de, istilacı ideolojileri yerleşik/yerli ideolojilere dönüştürdüğümüz için, aziz ve mükerrem İslam'ı duygu alanına kapatıyor, hayata, tarihe, siyasete kendi kavram ve kurumlarımızla katılamıyoruz. Bunun içindir ki, neoliberal/seküler/kapitalist düzen/sistem norkmal/doğal karşılanırken, İslami bir düzen/sistem seçeneği anormal, olağandışı bir seçenek olarak değerlendiriliyor.


Aziz ve mükerrem İslamın, hayatın kalbinden, hayatın kıyısına sürüldüğü, sürgün edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Ütopik rüyalar ve mistik saçmalıklar sebebiyle bu sarsıcı gerçeği görmüyor, hiç mi hiç sarsılmıyoruz. Hayatın kıyısında İslam, batıni/tasavvufi/hikemi spekülasyonlarla, öykülerle, esatirü'l-evvelinle hayatını sürdürmeye çalışıyor.



ACI GERÇEĞİ GÖRMEK ZORUNDAYIZ


Hayatın kıyısında yaşayan Müslümanlar, medyanın talepleri doğrultusunda bir yaklaşım sergileyerek dikkati çekmeye çalışıyor. Medyanın talepleri tayin edici olunca, din pazarı medyatikleşince, medyatik bir figür halinde din'i starlar ortaya çıkıyor, adeta bir star enflasyonu yaşanıyor. Hayatımız büyük ölçüde medyatik ve ekonomik mantığın etkisi altına giriyor.


Hepimizin, Müslümanlar olarak farkında ve bilincinde olmamız gereken çok acı bir gerçek var: Bugün, aziz İslam'ın gerçek hayatta varoluşsal (ontolojik) bir önceliği kalmamıştır. Bu durum, Müslümanların düşünsel, kültürel, entelektüel, ahlaki iktidarlarını, iradelerini kaybettiklerini gösterir. Bugünün dünyasında İslam, ideolojik düşman muamelesi görüyor. Bugünün dünyasında, hayatın merkezinde sayısal değerler, sayısal ölçütler, sayısal yöntemler var. İslami hareketler, sayısal değerler yöntemler adına, İslami değerler ve yöntemlerden feragat edebiliyor. İslamın gerçek dünyada varoluşsal bir önceliğe, belirleyiciliğe sahip olması gerektiğine ilişkin inançlarımızı, umutlarımızı ve uğraşlarımızı terkettiğimiz için, batıni yorumlara, ilişkilere, tezahürlere, folklöre, keramet ve menkıbelere öncelik veriyoruz. Panteist gelenekler bugün bir kez daha moda, lüks bir moda haline gelmiş ya da getirilmiştir. Pek çok toplumda bugün, dini hayat ve kitleler tasavvuf-tarikatler aracılığıyla, daha kolay yönlendiriliyor, daha kolay kontrol edilebiliyor. Kapitalistler, seküleristler, neolirelaller, batıni yorumlara, akımlara, etkinliklere, pratiklere katılarak, katkıda bulunarak, kendilerini rahatlatıyor, bizler de Müslümanlardanız demek suretiyle, kendi kendilerini aklama imkanına sahip oludklarına inanıyor.


İstilacı/işgalci/sömürgeci ideolojik yapıların, geleneklerin, düşüncenin, kültürün ve siyasetin batıni-panteist bir “din" algısıyla ilgili her hangi bir sorunu bulunmuyor.



ÖNGÖRÜ ZAAFIMIZ VAR


Gerçek hayat, gerçek tarih ve gerçek dünya etrafında nitelikli bir farkındalığa sahip olmadığımız için, İslam dünyası toplumları olarak, İslam dünyasındaki siyasal hareketler olarak, senaryosunu tam olarak anlamadığımız her oyunda, bir şekilde rol alabiliyoruz. Bu durum, aynı zamanda, öngörü zaaflarıyla da malül bulunduğumuza işaret eder.


Batıni eğilimler, akımlar, yapılanmalar mistik aşkı, ilhamı, coşku, cezbe ve vecdi, bilgi'nin yerine koyuyor. Bu tür ilgiler, yaklaşımlar ve pratikler, İslam'ı büyük ölçüde marjinalleştiriyor. Bu tür ilgiler, pratikler sebebiyle gerçek gündeme yabancılaşıyoruz. Bu tür ilgiler, yaklaşımlar ve pratikler, insani yeteneklerimizin gelişmesine, Müslüman aklın özgürleşmesine izin vermediği için romantik yerliciliğin sınırları dışına çıkamıyor, dönüştürücü bir etkiye sahip olmayan, kamusal alanda hiç bir yankısı olmayan, kimi kez olumsuz yankıları olan, siyasal bilince/dönüşüme katkıda bulunmayan bir dili ve söylemi tüketmeye devam ediyoruz. Gerçek gündeme, gerçek ilgi ve dikkate yabancılaştığımız için mezhep aidiyeti, din aidiyetinin yerine geçiyor, mezhep siyaseti yaygınlaşıyor, belirleyici hale geliyor. Siyasal pragmatizm adına, mezhep siyaseti üretiliyor, yaşatılıyor, Jeostratejik bölgesel hakimiyet mücadeleleri de, mezhepçi eğilimler temelinde şekilleniyor, Etnik asabiyet ya da mezhep asabiyeti temelinde sürdürülen her ötekileştirme niyeti/girişimi ve uygulaması ırkçı mülahazalardan kaynaklanır. Kendilerini üstün, diğerlerini aşağı olarak tanımlamaya, değerlendirmeye çalışan her zihniyet sömürgecilikle malül bir zihniyettir.


#İslam dünyası
#Batı
#Kapitalistler
8 yıl önce