|

Referandum sonucunu kim belirleyecek?

Siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan eşitsizlik labirentinde, Erdoğan tıkanmış tüm yolları açarak sistem dışına itilenleri merkeze çekebilmiştir. Bugün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halktan aldığı meşruiyet ve desteğin anlam veremeyenlerin göz ardı ettiği husus, bu kesimin kendi kazanımlarının garantörü olarak Erdoğan’ı sahiplenmesidir.

Yeni Şafak
04:00 - 15/02/2017 Çarşamba
Güncelleme: 11:50 - 15/02/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Yrd. Doç. Nergis Dama - Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi


Türkiye'de, “Cumhurbaşkanlığı Sistemi" olarak adlandırılan sistem değişikliği için referandum süreci başladı. Referandum, aynı zamanda seçim, yani yarış demek. Dolayısıyla, referandum öncesinde anket sonuçları her seçim öncesinde olduğu gibi, yine havada uçuşuyor. Referandumun, araştırmacılar tarafından avantajlı yanı, genel veya yerel seçim sonuçlarında olduğu gibi çok fazla seçeneğin olmaması. 2 seçenek var, “Evet", “Hayır". İki cevaplı bir seçimde tahminlerin daha tutarlı olması beklenir, buna rağmen Türkiye'de seçmen davranışlarını açıklarken çoğu zaman başarısız olunması, net tahminler yapılmasını önlüyor.



Referandumdan “Evet" çıkma ihtimalinin yüksek olması yönünde ortak bir kabul varken, geçmiş deneyimlere bakılarak yine de farklı belirleyici değişkenlerin olduğu da tahminler arasında. Bu değişkenler 3K olarak gruplandırılmış. Kürtleri, kadınları ve kararsızları ifade eden 3K grubunun oyunun renginin, Türkiye'de sistem değişikliği üzerinde etkisi olacağı iddia edilirken, bir yandan da asıl belirleyici değişkenin MHP seçmeni olacağı ifade ediliyor.



Aslında, birçok seçim sonuçları, bize seçmen davranışını etkileyen ve yönlendiren olayların, kabullerin veya şartların olduğunu gösterdi.1999 genel seçiminde Ecevit'in başkanlığındaki Demokratik Sol Parti'nin birinci parti olması terörist başı Öcalan'ın Türkiye'ye iade edilmesinden ayrı düşünülemez. Tıpkı, aynı seçimde MHP'nin başörtüsü yasağına karşı takındığı tavrın MHP'nin TBMM'ye ikinci parti olarak girmesindeki etkisinin göz ardı edilemeyeceği gibi. Aynı şekilde, 3 Kasım 2002 genel seçiminde iktidarda olan üç partinin Meclis dışında kalması, Türkiye'nin yaşadığı en zorlu ekonomik dönemde halkın, DSP, MHP ve Anavatan Partisi'ni sorumlu görmesinden kaynaklanmıştı.



ERDOĞAN, SEÇİM DENKLEMİNİN EN GÜÇLÜ BAĞIMSIZ DEĞİŞKENİ


Ancak, 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin başarısını, seçmenin iktidar partilerine duydukları güvensizlikle açıklamak da yeterli olmaz. İktidar olmadığı halde Doğru Yol Partisi ve Saadet Partisi de Meclis dışında kalmıştı o dönem. AK Parti'nin 2002'de başlayan seçim başarısındaki en etkili aktörün Recep Tayyip Erdoğan olduğu, zaman içerisinde gerçekleştirilen tüm genel ve yerel seçimler ile referandumlarda görülmüştür. 22 Temmuz 2007 genel seçiminde kullanılan yaklaşık 36 milyon oy içerinde, 16 milyonu aşkın oy alan AK Parti'ye oy veren seçmenin davranışını belirleyen başlıca faktör, Erdoğan'ı hedef alan Cumhuriyet mitingleridir. Cumhuriyet mitinglerinde kullanılan dil, afiş ve sloganlar, yıllarca siyasi, ekonomik ve sosyal sistemden dışlanan çoğunluğun tercihini, AK Parti'ye yönlendirmiştir. Bu noktada Erdoğan'ın kendine güvenen, geri adım atmayan, yaranmaya çalışmayan, dik ve kararlı duruşu, sistemde ötekileştirilen çoğunluğa güç ve ümit vermiştir.



AK Parti'nin 12 Haziran 2011'deki genel seçim başarısı ise, Erdoğan liderliğinde Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrarın sağlandığı yönündeki ortak kabulden kaynaklanmaktadır. Alt ve orta gelir grubundakilerin, yıllarca uzak tutulduğu sistem içerisinde görünür olmaya başlaması, yetki ve sorumluluk alması, ötekileştirilen, hakir görülen kesimin gelecek umudunu Erdoğan'la özdeşleştirmelerine neden olmuştur. Erdoğan için kullanılan “Muhtar Bile Olamaz" sloganının, sosyo-ekonomik statü bağlamında ayrımcı bir ifadeye karşılık gelmesi, Erdoğan'ın halk tarafından sahiplenilmesinin gerekçesini oluşturmaktadır. Ancak, 3 Kasım 2002'de başlayan seçimlerin belirleyici aktörünün Erdoğan olduğu gerçeği, 2013 yılından sonra gerçek manasıyla yaşanmıştır. 17-25 Aralık darbe girişiminde asıl hedefin Erdoğan olması, 30 Mart 2014 yerel seçiminde halkın seçimini belediye bazlı değil Erdoğan merkeze alınarak yapılmasını sağlamıştır.



SİSTEMDEN UZAK TUTULANLAR


Ağustos 2014'de Cumhurbaşkanlığı seçimini de kazanan Erdoğan'ın, ilk kez başkanı olarak girmediği AK Parti, 7 Haziran 2015 genel seçiminde tek başına iktidar olamadı. Birinci parti olmasına rağmen tek başına iktidar olmaması ve bu sonucun ilk kez Erdoğan'ın seçime girmemesiyle gerçekleşmesi, AK Parti'nin başarısını belirleyen asıl aktör olarak Erdoğan'ı öne çıkarmaktadır. Türkiye'de AK Parti'nin başarısının Erdoğan'la gerçekleşmesi, aynı zamanda muhalefet partilerinde Erdoğan gibi bir figürün eksik kalmasıyla da ilgilidir. 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesinde büyük rol oynayan halkın demokrasiyi, seçilmiş hükümeti sahiplenmesiyle birlikte, sahiplenilen ve savunulan değer Erdoğan olmuştur. Erdoğan'ın darbe girişiminin olduğu gece “Ben milletimin üzerinde başka bir güç tanımadım" sözü, halkın neden Erdoğan'la kendini özdeşleştirdiğinin cevabını vermektedir.



Erdoğan, 2002'den bu yana, Türkiye'de siyasi, ekonomik ve sosyal dinamiklerin gelişmesinde ve ilerlemesinde etkin bir rol oynamıştır. Fakat, Erdoğan'ı halk nezdinde güçlü kılan, uzun yıllar eğitim, sağlık, savunma, ticaret, yönetim, medya, vb. gibi alanlardan dışlanan, ayrımcılığa uğrayan, hakir görülen, aşağılanan kesimin Erdoğan'ı rol model almasıdır. Darbe dahil olmak üzere, her türlü müdahaleye karşı koyabilmiş, kendine güvenli ve kararlı bir profil çizen Erdoğan, sosyo-ekonomik statü bağlamında makbul görülmeyen kesimin rol modeli olmuştur. Referandum sonucunu belirleyecek olan aktör de, kendisine Erdoğan'ı örnek alan, kazanımlarının sigortası olarak Erdoğan'ı gören kesim olacaktır.



Siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan eşitsizlik labirentinde, Erdoğan tıkanmış tüm yolları açarak sistem dışına itilenleri merkeze çekebilmiştir. Bugün, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halktan aldığı meşruiyet ve desteğin anlam veremeyenlerin göz ardı ettiği husus, bu kesimin kendi kazanımlarının garantörü olarak Erdoğan'ı sahiplenmesidir. “Tek adam"lığa yükledikleri “baskı, otorite" gibi kavramlarla kendilerine göre yaptıkları çıkarsamalarında, eksik kalan büyük bir çoğunluğun sistemde eşit ve adaletli bir şekilde var olmasını sağlayacak ve ayrımcılığa uğramasını engelleyecek “tek adam" figürü Erdoğan'a karşılık gelmektedir. Bu bağlamda, “tek adam" tartışmasını yürütürken, büyük bir çoğunluğun siyasi, ekonomik ve sosyal haklarını koruyacak Erdoğan'dan başka bir liderin olmadığı gerçeği yok sayılmaktadır. Bu durum, yani Erdoğan'dan başka sistem dışında tutulanları sahiplenmeyenlerin cevaplaması gereken “neden Erdoğan'dan başka kimse yok?" sorusudur. Çünkü bu başarısızlık “tek adam" sloganıyla örtülemeyecek kadar büyük.



#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Cumhurbaşkanlığı sistemi
#AK Parti
7 yıl önce