|

Vekalet savaşları ve 15 Temmuz darbe girişimi

15 Temmuz’da gerçekleştirilmeye çalışılan ve başarısız kalan darbe girişimi, Türkiye’ye yönelik, hibrid vekalet savaşının parçalarından biriydi. Bu saldırıya karşı her türlü tedbir alınmaya devam edilmeli.

Yeni Şafak
04:00 - 18/07/2016 Pazartesi
Güncelleme: 15:16 - 18/07/2016 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Ediz Ekinci

Bölgesel Güvenlik Uzmanı


Fransa Kralı'nın savunma bakanı Talleyrand 1789 Fransız İhtilali'nde çatışmalar başlayınca pencereyi açar ve “yaşasın kazandık" diye sevinç naraları atar, bunu duyan sekreteri “efendim biz hangi taraftanız" diye sorduğunda, Talleyrand'ın verdiği “onu çatışmalar bitince söyleyeceğim" cevabı adaletin ve hakkın şahsi hırslar nedeniyle nasıl yalnız bırakılabileceğine çarpıcı bir örnek.


İnsanlık, 1. Dünya Savaşı'yla yüksek yoğunluklu çatışmanın insani, siyasi, ekonomik maliyetlerinin ne olduğunu gördü, buna rağmen 2. Dünya Savaşı'nın çıkışına engel olamadı, ya da olmadı. Çünkü savaşı çıkaranlar için her zaman kaçacakları, korunacakları yerler vardı. Ama atom bombasının ve ondan sonraki teknolojilerin her kim olursa olsun kaçacak yer kalmadığını ortaya koyması karar vericileri derinden etkilemiş olsa gerek 2'nci Dünya Savaşı'nın hemen akabinde çıkan Kore savaşında artık bir lider ve onun takipçileri devletler orta yoğunlukta bir çatışma seviyesinde karar kıldılar. Görünürde iki devletin savaşında taraflara neredeyse sınırsız takviye ve destek sağladılar, aynı zamanda çatışmanın küresel boyuta taşmasını önlemiş oldular. Bu yoğunluktaki devletlerarası mücadele de tedrici bir şekilde süreç içinde sönümlendi en son Irak-İran savaşıyla. Arkasından düşük yoğunluklu çatışma dönemi başladı. Bu çatışma düzeyinde devletler kendi hedeflerini ele etmek için sınıraşan suç örgütleri, terörizm dahil türlü yeni yöntemleri daha ucuz maliyetle, suç isnat edilmeden, kendi toplumlarına izahata gerek duymadan barış ortamı içinde kullanmaya başladılar. Ve daha sonra bu mücadele sürecine moral ve ahlak değerlerini ayaklar altına alan yeni yöntemler ilave ettiler. Hibrit harp ya da tehdit kavramı böylece günlük mücadele kullanımına girdi. Artık kitlesel toplu göçler, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, siyahi insanların kışkırtılması, ucuz iş gücü oyunbazlıkları, kadın-erkek ailevi ve toplumsal rollerin tek tipleştirilmesi ve onlarcası bu mücadelenin araçları haline geldi. Askeri darbeler de bu mücadelenin bir aracı olarak fikir olarak eski olmakla birlikte yeni maksatlar ve tekniklerle hasım olarak görülen devletlere yöneltilen bir araç olarak kullanımda. Artık vekâlet savaşları dönemi.



CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN LİDERLİĞİ


15 Temmuz 2016 akşamının karanlığı Türkiye tarihinin karanlığı olarak tüm benliğimize kazındı artık. Uğruna can vermeye yemin ettiği kendi halkına ve beraber aynı siperlerde şehadet şerbetini içmeye ant içtiği silah arkadaşına karşı silah kullanmaktan çekinmeyen bir sırtlan sürüsünün hükümeti devirmeye kalkışması başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tartışmasız liderliği, hükümetin en başından beri sımsıkı duruşu, aziz milletin feraset ve kararlılığı, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatımız'ın vatan sevgisi ve yetenekleri sayesinde olabilecek en kısa sürede ve belki de en az can kaybıyla artık sönümlenmek üzere. Şehitlere Yüce Allah'tan rahmet..



Gördüğümüz şuydu; Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'un dahi bir beyanatında Paralel Devlet Yapılanması-PDY terör örgütüyle mücadelenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmasa yürütülemeyeceğini ifade etmesi de birçok kafa karışıklığını berraklaştırmaya yetmemiş belli ki. Bu mücadelenin değerini azaltmaya çalışanlar, hafifletmeye çabalayanlar, kendi habis şahsi çıkarları uğruna kullanarak mücadele zeminini sulandıranlara karşı tahammül kalmamıştır.



DENGE POLİTİKASINDAN VAZGEÇMİŞ BİR TÜRKİYE VAR


Bu hain darbe girişimini de vekalet savaşları penceresinden görmek için elimizde her türlü argüman ve delil var. Sadece iç politik çekişmenin bir ürünü olarak görmek uluslararası siyasi ve güvenlik ortamının resmini ortaya koymak için asla yeterli değil, hatta yön saptırıcı. Bu ihanetin ete kemiğe büründürülmesinin arakasındaki yalın gerçek şudur; etki ve ilgi sahasında artık denge politikalarından vazgeçmiş bir Türkiye var. İşte temel çıkış noktası bu. Osmanlı Devleti ilk kez 1798'de Mısır'ı işgal eden Fransa'ya karşı İngiltere ve Rusya'nın desteğini alarak denge politikası uygulamaya başlamıştı. 1856'daki Kırım Savaşı'ndan sonra denge politikasını temel politika olarak benimsedi. Ta ki AK Parti iktidarı bölgesel ve küresel sorumluluk almaya ve 1798 öncesine dönmeye karar verene kadar. Bu değerlendirmeyi yapan sadece bizler değiliz. 2005 yılında ABD'nin önde gelen özel istihbarat şirketlerinden birinin kurucusu da benzer bir değerlendirme yapmıştı. Osmanlı'dan sonra çöken jeopolitik çukuru sadece siz doldurabileceksiniz ve ne yazık ki siz bunun farkında değilsiniz diye ifade etmişti.



Türkiye'nin benimsediği yeni aktif ve sorumluluk alan politikasını araç-amaç uyumsuzluğu gerekçesiyle eleştirilenlere de verilecek sağlam cevaplar var; Osmanlı'nın miras bıraktığı coğrafyada o küresel güçlerin bir milyon dolara yaptığını Türkiye bir dolara yapıyor, sadece Müslüman toplumlar değil diğer din mensubu toplumlar için de geçerli, bunu söyleyelim yeter.


Başarısız darbe girişimi sonrası çok dikkat edilmesi gereken bir başka ve eşzamanlı saldırı devam ediyor; ülkenin ve toplumun üzerinde amansız bir psikolojik harp kampanyası sürdürülüyor. Devlet ve hükümetin bu hayati konuda acil ve kapsamlı bir şekilde vakit kaybetmeden, hem taaruzi hem de savunmaya yönelik harekete geçmesini bir vatan sevdalısı olarak tüm benliğimizle diliyoruz.


#Fransa
#15 Temmuz
#Darbe
8 yıl önce