|
Tunus darbesi

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, önce Başbakan Hişam el-Meşişi’yi, ardından Adalet ve Savunma Bakanlarını görevden aldı. Seçilmiş Meclis’in yetkilerini donduran Cumhurbaşkanı Said seçilmiş milletvekillerinin dokunulmazlık haklarını da askıyı aldı. Said Anayasa’ya uygun davrandığını iddia etse de bu bir “darbe”. Nitekim Meclis Başkanı Raşid el-Gannuşi ve vekillerin Meclis’e girme girişimleri de güvenlik güçleri tarafından zor kullanılarak engellendi.

Kays Said’in Anayasa’ya dayanmayan bir “güç gaspı”na yöneldiği açıkça görülüyor. Said, ekonomik koşulların kötüleştiği gerekçesiyle hükümete yönelik protesto gösterilerini güç gaspı için en uygun an olarak gördü. Aslında yaşananlar sürpriz değil. İngiltere’de yayınlanan “Middle East Eye(Ortadoğu’nun Gözü)” adlı haber sitesi Mayıs ayı sonlarında Kays Said’in darbe hazırlığı yaptığına dair bir plânı yayınlamıştı. Kartaca Sarayı planın varlığını reddetmişti. Tunus’ta yaşananlar “Middle East Eye” sitesinde yer alan bilgileri teyit edecek şekilde gelişti.

Tunus “Arap Kışı”na döndürülen “Arap Baharı”nın ilk kıvılcımının çaktığı ülkeydi. Tunuslu bir seyyar satıcının kendisini ateşe vermesiyle başlayan halk isyanı Zeynelabidin Bin Ali yönetimindeki dikta rejiminin devrilmesiyle nihayet bulmuştu. “Arap Baharı”nın son kalesi olan Tunus, Cumhurbaşkanı Kays Said’in darbesiyle yeni bir krize savruldu. Tunus’taki darbe en çok Birleşik Arap Emirlikleri’ni, Suudi Arabistan’ı ve İsrail’i mutlu etti. Bu ülkeler Arap dünyasında demokrasinin sivil toplum nezdinde güçlenmesinden en fazla endişe duyan ülkeler. Keza Mısır’daki General Sisi darbesine destek verenler de bu rejimler oldu.

Cumhurbaşkanı Said, Meclis tarafından kurulması kabul edilen yeni Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinin seçimini de engellemişti. Said’in Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasına inatla ayak diremesi yönetim yetkilerini tümüyle kendi şahsında toplama eğiliminin işaretiydi. Öyle anlaşılıyor ki Kays Said, kendi yetkilerini sınırlayacak, işlemlerinin Anayasa’ya uygunluğunu denetleyecek bir Anayasa Mahkemesi’nin yolunun üzerinde bulunmasını istemiyor.

Said Meclis’in yetkilerini dondurmak yerine bütün tarafların onayını kazanmış yeni bir Başbakan’ın görevlendirilmesini sağlayabilirdi. Kays Said’in seçim ilân etmemesi gücü ele geçirmeye yönelik kötü niyetinin göstergesi kabul ediliyor. “El Cezire” televizyonunun Tunus ofisinin kapatılması da cabası. Bütün bunları bir araya topladığınızda Kays Said’in emekleme dönemindeki Tunus demokrasisini nereye doğru götürmek istediği gayet iyi anlaşılıyor.

Kays Said, Anayasa gereğince Meclis Başkanı ve Başbakan’a danıştığını iddia ediyor. Demek ki Meclis Başkanı Meclis’in kapatılmasını, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının askıya alınmasını, Başbakan da kendisini görevden alması yönünde görüş beyan etmiş olmalı. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Kays’ın Anayasa’ya uygun davrandığını iddia etmesi uluslararası kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğu aşikâr. Halk vekillerinin dokunulmazlıklarının askıya alınması tutuklamalar için kapıyı açık bırakıyor. Halk vekillerini örtülü olarak tehdit ederek sindirmeye yeltenen yaklaşımın Anayasa’ya, demokrasiye uygun olduğu kabul edilebilir mi?

Peki ABD ve Batı dünyası Kays’ın darbesini içine sindirecek mi? General Sisi’yi gayet güzel sindiren ABD ve Batı yönetenler dünyasının Kays’a kucak açmaları sürpriz olmaz. Seçilmiş Cumhurbaşkanını askeri darbeyle devirerek hapse atan, binlerce sivili göz göre katleden Sisi’nin ABD ve Batı’da ayaklarının altına kırmızı halılar çekildiğini hatırlayın. Nitekim Kays Said ve taraftarlarının “Tunus darbesi”ne yönelik tuhaf açıklamalarına Batı’dan gelen tepkiler baştan savma, muğlak ve dostlar alışverişte görsün kabilinden pek de öteye gitmiyor. ABD ve Batı yönetenler dünyası Tunus’taki darbeye, “darbe” demekten imtina ediyor. Niye acaba?

Ortadoğu’daki halk düşmanı rejimler ABD ve Batı’nın gerek açık, gerekse örtülü destekleri sayesinde varlıklarını sürdürüyorlar. Batı’dan bu rejimlere yapılan milyarlarca dolar rejimin seçkinlerince iç ediliyor. Bir tarafta güvenlik aygıtları son derece güçlendirilmiş rejimler, bir taraftaysa son derece güçsüz bırakılmış halk kitleleri. “Dengeleyici güç sistemleri”nden veya “Karşı-ağırlık sistemleri”nden mahrum bırakılan bu halklara, ülkelere bahar nasıl gelecek ki?

#Tunus
#Darbe
#Ortadoğu
#ABD
#Kays Said
#Raşid el-Gannuşi
3 yıl önce
Tunus darbesi
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti