|
‘’Cunta’nın lideri olmayı’’ reddeden komutanlar?

Mayıs 1960 yılında darbe istihbaratını alan dönemin Genelkurmay Başkanı Mustafa Rüştü Erdelhun Paşa Ankara dışından takviye kuvvet getirilmesi için emir verir. Genelkurmay Başkanı’nın bu hamlesini CUNTA ile işbirliği içinde olan Savunma Bakanı Ethem Menderes etkisiz kılar. MSB Ethem Menderes ‘takviye kuvvetin genç subaylar arasında yayılmakta olan huzursuzluğu arttıracağına’ Başbakan Adnan Menderesi ikna ederek Başbakan’ı kandırır. Böylece vatan haini Ethem Menderes sayesinde Türkiye Amerikan emperyalizminin önderliğinde ve CHP’nin kışkırtması ve yönetiminde hızla darbe ve kaos sürecine sürüklenmektedir. 27 Mayıs 1960’da bir avuç cuntacının CHP desteğinde gerçekleştirdiği algı operasyonları, asparagas haberler ve çeşitli psikolojik harekat yöntemleri ve söylemleriyle halk ve genç subaylar iktidara karşı zalimce kışkırtılarak darbenin alt yapısı neredeyse hazır hale getirilmişti. Durumun vahametini anlayan Genelkurmay Başkanı Erdelhun paşa darbeyi önlemek için son çare olarak 27 Mayıs’tan yalnızca 1 gün önce cuntacıların da aralarında olduğu subayları Genelkurmay Karargahı’nda toplar. Konuşmasında ‘’Kulağıma gelen bazı haberlere göre Ankara’da 60 kadar subay Sayın Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü ve Millet Meclisi’ni basarak istifalarını isteyecekmiş’’ diye konuşur. Bu durumun demokrasiye, seçime ve TSK’ne büyük zarar vereceği yönündeki açıklamaları artık boştur. Zira Erdelhun paşa bu konuşmadan yalnızca 12 saat sonra 27 Mayıs günü gece saat 3’te tutuklanarak Harp Okulu’na götürülür. Ancak aynı gün Erdelhun’a cuntacı subaylar tarafından daha sonra da üst düzey subaylar tarafından ikinci kez “Cuntanın lideri ol” teklifi yapılır. Demokrasi kahramanı Rüştü Erdelhun paşa bu teklifi ret eder. Emir komuta zinciri içinde mizansen duruşmalarda Rüştü Erdelhun da Adnan Menderes ve arkadaşları ile birlikte idam cezası alır. 27 Mayıs darbecileri, Yeşilçam’da dönemin kötü adam karakterini canlandıran Ahmet Tarık Tekçe”yi ve onun kontrolündeki yüzlerce kişiyi parayla tutarak demokrasi şehidi Adnan Menderes ve Yassıada sanıklarını yuhalattılar hakaret ettirdiler. Parayla tutulmuş bu insanları Türk milletinin tepkisi olarak iç ve dış kamuoyuna yutturdular. Üstelik TSK’nın başı olan Erdelhun paşayı da çok alt rütbeli bir subaya tokatlatarak aşağıladılar.

Demokrasi şehitlerimiz Adnan Menderes,Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu kahpece ve alçakça asılarak idam edildiler. Türkiye başta Menderes olmak üzere demokrasi katillerinden siyaseten hesap soramadığı sürece asla demokratik bir hukuk devleti olamaz. Şehitlerimizin ruhları şad olsun Allah rahmet eylesin.

İKİNCİ KAHRAMAN GENELKURMAY BAŞKANI AKAR MI?

15 Temmuz gecesi FETÖ’cü alçaklar tarafından esir alınarak Ankara Akıncılar Üssü’ne götürülen Genelkurmay Başkanı 300 PÖH kuvvetleri tarafından kuşatılan Akıncılar Üssü’nden kurtarıldıktan sonra bir helikopterle Başbakanlığa gitmişti. Hulusi Akar yanında Mehmet Dişli olduğu halde Tuğrul Türkeş’in odasına girmiş elini yüzünü yıkama bahanesiyle lavobaya girerken Mehmet Dişli’nin de darbecilerden olduğunu Tuğrul Türkeş’e fısıldamıştı. Dişli kısa bir süre sonra gözaltına alındı. Emri veren Hulusi Akar’dı…

İddianameye göre Mehmet Dişli akşam saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı’ndan ayrıldı ve evine gitti ancak 20.46’da özel aracıyla yeniden karargaha döndü, kapıdan kartını okutmadan geçti, saat 21 sıralarında da Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın odasına girdi.

İddianameye göre, Dişli “darbe”nin başladığını Hulusi Akar’a “Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız. Taburlar, tugaylar yola çıktı biraz sonra göreceksiniz” diyerek aktardı. Hulusi Akar’ın sert çıkışına karşı Dişli, kapıda bekleyen ekibe yöneldi ve Genelkurmay Başkanı’na müdahale emrini verdi. Odaya giren darbeci askerler, Hulusi Akar’ı iterek koltuğuna oturttu, havlu gibi bir cisimle ağzını ve burnunu kapattı, iple boğazını sıktı.

Hulusi Akar’ın direnmesi üzerineyse Levent Türkkan, silahını Genelkurmay Başkanı’na doğrulttu ve vurmakla tehdit etti, Akar’ın bu girişime de karşı koymasıyla devreye yine Mehmet Dişli girdi. İddianameye göre Dişli’nin onayıyla Akar’ın elindeki plastik kelepçe çözüldü. Dişli o gece Genelkurmay Başkanı Akar’ın karargahtan Akıncı Üssü’ne götürülmesi talimatını da veren kişi. İddianameye göre onun emriyle Akar, Akıncı Üssü’ne götürüldü. Burada da Mehmet Dişli ve daha sonra Akıncı’ya gelen Akın Öztürk’ün birlikte Genelkurmay Başkanı’nı ikna çabaları sürdü. Hulusi Akar’ın silahla tehdit edilmesi, ağzı ve burnunun havlu ile kapatılıp boğazının sıkılmasına rağmen darbecilere meydan okuması, darbenin başına geçmesi tekliflerini reddetmesinin darbenin başarılı olmamasında ne kadar rolü var bilinmez ancak 15 Temmuz ile ilgili olarak yapılan bazı yargılamalarda FETÖ’nün önemli sayıdaki örgüt elemanlarının darbeye iştirak etmemeleri strateji olarak arafta bekletilmeleri kanaatime göre Genelkurmay Başkanı Akar’ın ‘cunta’nın lideri ‘’olup olmamasına göre vaziyet alacaklarını gösteriyordu sanırım.

#Genelkurmay Başkanlığı
#FETÖ
#Cunta
#27 Mayıs
#Hulusi Akar
4 yıl önce
‘’Cunta’nın lideri olmayı’’ reddeden komutanlar?
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler