|
Özal ve Uğur Mumcu suikastlarını araştıran Savcı Uğur Tonik’in kızını kimler neden kaçırdı?

Uğur Mumcu 24 Ocak, Adnan Kahveci 5 Şubat, Eşref Bitlis 17 Şubat, Turgut Özal 17 Nisan 1993 yılı içinde arka arkaya çeşitli suikast yöntemleriyle öldürüldüler.

Türkiye’nin 8.Cumhurbaşkanı Özal’ın iç ve dış konjonktür uygun olmamasına rağmen 13 Mart 1992’de yapılan MGK toplantısında, yakın çalışma arkadaşları ile birlikte aylar süren çalışma ve araştırmalar sonucunda hazırlanan PKK terörünün bitirilmesi, Kürt sorununun çözümü konusunda genel af da dahil olmak üzere siyasal ve sosyal çözümleri içeren öneri paketlerini sunması toplantının gergin geçmesine neden olmuştu. Kürt sorununu çözmek istemesi Özal ve yakın çalışma arkadaşlarının ölüm nedeni olmuştu.

Özal 1988 yılında Anavatan Partisi kongresinde Kartal Demirağ tarafından kendisine yapılan suikasttan yaralı olarak kurtulmuş akabinde suikast’ın arkasındaki derin yapıyı, Hiram Abbas ve savcı Uğur Tonik’in araştırmalarından tespit etmiş, ancak devlet içinde zafiyet yaratabileceği ve darbe olabileceği endişesi ile soruşturmayı genişletememişti.

Suikastı soruşturan eski savcı Uğur Tonik daha sonra TBMM’de kurulan Horzum Araştırma Komisyonu’na ve Turgut Özal’ın ölümünü soruşturan Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı’na verdiği ifadelerde; Afyon Dazkırı’da 1974-77 seneleri arasında, Ege’de meydana gelen sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilatı kurulduğunu, Kartal Demirağ’ın da bu teşkilatın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettiklerini, Afyon’daki teşkilatın üzerine gidileceği bir sırada “tahkikatın kesilmesi” için Milli Güvenlik Kurulu Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu tarafından tehdit edildiğini, aynı amaçla kızının kaçırıldığını söylediği öğrenilmişti.

Suikast sırasında MGK Genel Sekreterliği görevini yürüten Yirmibeşoğlu halk arasındaki adıyla kontrgerilla olan Özel Harp Dairesi’nin eski komutanlarından biriydi. Cumhurbaşkanı Özal suikast olayının detayları kendisine ulaşınca Yirmibeşoğlu’nu resen emekli etmişti.

Özal, Uğur Mumcu’nun otosuna monte edilen bomba düzeneğinin patlaması sonucu gerçekleştirilen bir suikastla hayatını kaybettiği öğrendiğinde kendisine olayı haber veren özel kalem müdürü Feyzi İşbaşaran’a; gözleri yaşlı olarak, “Eyvah hedef yine benim. Plan işliyor. Artık bunları kimse durduramaz” dediği iddia edilmişti.

Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ı 24 Ocak 2001 tarihinde FETÖ’cü askerler mi şehit etti?

Diyarbakır’da 24 yıl önce, 21 Ocak 2001’de 5 korumasıyla birlikte şehit edilen Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan suikastına katıldıkları gerekçesiyle yargılanan 5 Hizbullah terör örgütü mensubu sanıkla ilgili gerekçeli karar tamamlanmıştı. Mahkeme kararında, sanıkların Okkan suikastından sorumlu tutulmalarına rağmen deliller ve ekspertiz raporlarına göre olay yerinden alınan kan, tükürük ve parmak izi örnekleriyle ilgili yapılan araştırmada sanıklara ait herhangi bir bulguya rastlanmadığı belirtilerek ‘bu cinayeti bunlar (Hizbullah) işlemiş olamaz’ tespiti yapılmıştı. Kararın gerekçesi ise şöyle açıklanmıştı; “Bu suikast incelendiğinde Hizbullah’ın daha önce bu şekilde herhangi bir eylem yapmadığı, suikastın son derece profesyonelce planlandığı, istihbarat sonucu emniyet müdürünün geçeceği yolun ve saatin tespit edildiği, o saatte o bölgedeki elektriklerin kesildiği ve daha sonra 10 koruma polisiyle makam aracıyla giderken eylemin gerçekleştirildiği görülmektedir.”

20 yıl sonra gelinen son nokta bu maalesef. Bu aynı zamanda devletin en iyi korunan İl Emniyet Müdürünü öldürenlerin hala dışarıda olduğunu, fırsat buldukları taktirde yeni suikastlarla Türkiye’de yeniden siyasi istikrarsızlık ve kaos yaratabilecek konumunda oldukları anlamına gelir. Türkiye’nin en iyi korunan Emniyet Müdürü’ne yapılan suikast sıfır hata ile yapılmış, eylemi gerçekleştiren hainler Okkan ve 5 polisi şehit ederek olay yerinden yakalanmadan kaçmayı başarmışlardı. Aslında ortada bir silahlı çatışma yok. Şoke edici bir saldırı var. Silahlar olağanüstü iyi kullanılmış. Kentin en kalabalık caddelerinden birinde, ‘nokta vuruşu’ yapılmış. Yoldan geçerken yaralanan hiç kimsenin olmayışı da bunu gösteriyor. Saldırının, Hizbul-Kontra’yı çok aşan, profesyonelliği öne çıkaran, özel savaş eğitimi almış soğukkanlı ve eylem konusunda uzman kişiler tarafından yapılabilecek tarzda bir eylem görüntüsü vermesi saldırganların kimliklerinin deşifresi açısından önemli görünüyor. Bu süreçte davanın seyriyle ilgili önemli bir gelişme yaşandı. PKK üyeliğinden yakalanan ve itirafçı olarak konuşturulan Yıldırım Begler ve Abdülkadir Aygan, Okkan suikastının Diyarbakır 8. Ana Jet Üs ve 2. Taktik Hava Komutanlığı’nda görevli bazı subaylarca gerçekleştirildiğini itiraf etti. Bu Jet Üssü’nün 15 Temmuz darbe girişiminde TBMM’yi bombalayan uçaklara ev sahipliği yapması ve FETÖ’cü subayların Üs’deki varlığı cinayetin arkasındaki FETÖ yapılanmasına işaret ettiği iddia edilmişti.

ABD seçimlerini Biden’ın kazanması, Biden’ın ABD’nin hedefinde olan ülkelerde gayrinizami harp unsurlarını yeni teknoloji ile takviye ederek ‘ortalığı karıştıracağız ’açıklamaları en fazla ülkemizi hedef alıyor zannımca. Darbe Araştırma Komisyonu Türkiye’de 200 bin civarında ‘gayri nizami harp ‘eğitimi almış kişi olduğunu açıklamıştı. Ancak bu komisyona da FETÖ sızdığından bu sayı bana çok abartılı gelmişti. Bu konuların değerlendirilmesi ülke güvenliği için acil görünüyor. Bizden söylemesi!

#Özal
#Uğur Mumcu
#Savcı Uğur Tonik
3 yıl önce
Özal ve Uğur Mumcu suikastlarını araştıran Savcı Uğur Tonik’in kızını kimler neden kaçırdı?
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler