Doğu Akdeniz’de gerilim zirvedeyken Atina yönetimi Antalya’nın Kaş ilçesine yalnızca 2,1 km uzaklıkta olan Meis Adası’na asker çıkardı. Tam teçhizatlı askerler, feribotlarla ve turistlerin arasına karışarak adaya geldi. Yunan askerlerinin adaya çıkış fotoğraflarını ise Fransız haber ajansı AFP çekerek bütün dünyaya servis etti. Türkiye’yi tahrik etmeye yönelik bu provokasyona hangi yönden bakarsanız bakın stratejik bir aklın planlanmasından ziyade kaba saba fazla düşünülmeden sahnelenen bir orta oyunu ile karşı karşıya olduğunuz izlenimini hissediyorsunuz. Bu orta oyununda, Fransa her zaman olduğu gibi Yunanistan’ın arkasında olduğu mesajını verirken Atina’dan itiraf gibi bir açıklama geldi. Bu itirafa göre olay Meis Karargahı Savunma Komutanlığı’na bağlı askerlerin rutin bir askeri değişimiydi. Yani Meis adasında halen silahlandırılmış bir askeri birlik görev yapıyordu. Lozan ve Paris anlaşmalarına göre Ege’de silahsızlandırılmış olması gereken ada sayısının 23 olduğunu kaydeden Ankara, Atina’nın bu adalardan 16 tanesinde asker ve silah sistemleri bulundurduğunu belirtiyor. Bu 23 adanın gayri askeri statüde olması gerekiyor. Ege’de olmayan Meis adasının da silahsızlandırılmış olması gerekirken Yunanistan’ın hukuk dışı hak ve adalete sığmayan uygulamalarıyla uluslararası hukuku açıkça göz ardı ettiği görülüyor.
Türkiye, Meis ile ilgili tepkisini yazılı bir açıklama ve uluslararası hukuk vurgusu yaparak vermeyi tercih etti. Böylece, devam eden Doğu Akdeniz gerilimine silahsızlandırılmış olması gerekirken Yunanistan tarafından asker ve silah gönderilen adalar boyutunu da sokmuş oldu. Yunanistan Fransa’nın gazına gelerek Meis’te gövde gösterisi yapmak isterken kendi ayağına sıkmıştı. Türkiye, Yunanistan ile yaşanan kıta sahanlığı bunalımında Meis’in coğrafi konumuna dikkat çekmiş ve Yunan ana karasına 580 kilometre uzakta olan sadece 10 kilometrekarelik bir adaya 40.000 kilometrekarelik bir kıta sahanlığı verilemeyeceği tezini savunmuştu. Bu nedenle Yunanistan’ın asker göndermesi, Ankara açısından Meis başlığını gündemde tutmak açısından olumlu bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Yüksek teknoloji ürünü yerli ve milli silah sistemlerimizin muharebe sahasındaki etkinliği ve personelimizin bu sistemleri kullanmadaki üstün başarısı tüm dünyanın dikkatini çekmişti. SİHA’lar, ASELSAN tarafından üretilen KORAL Mobil Elektronik Harp Sistemleri, Türkiye’ye unutulmaz zaferler kazandırmıştır. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 98’inci yıl dönümünde, büyük zaferin 300 İHA ile göklere yazılması şüphesiz Türkiye düşmanı ülkelere açık bir mesaj niteliğindedir. Fransa, Yunanistan, İsrail ve BAE başta olmak üzere 300 drone ve SİHA’nın sürü stratejisi ile küresel bazı devletlerin avcı silah sistemlerini nasıl avladığı bilinmektedir. Özellikle bu konuda bir misal verecek olursak. Fransa’nın Yunanistan’a destek için Doğu Akdeniz’e gönderdiği Fransız firkateyni telsiz konuşmasında Yunan yetkililere “Gemimizin bütün dijital göstergeleri kilitlendi. Navigasyonumuz çalışmıyor. Silah sistemlerimiz ‘off’ konumuna düştü. Üzerimizde tanımlayamadığımız yüzlerce cisim uçuyor. Bunların ne olduğunu anlayamıyoruz. Bütün sistemimizi kilitledi. Geminin bütün dijital sistemi kontrolümüzden çıktı. Bize kılavuz gönderin” çağrıları boşa çıkınca süratle bölgeden kaçtığı Fransız ve BAE medyasınca dile getirilmişti. Bu olaydan sonra “yüzen üs” adı verilen ABD’nin takip ve gözlem gemisi “acil koduyla” Girit’e geldi. ABD’den yapılan açıklamaya göre söz konusu gemi, bölgedeki faaliyetleri gözlemleyecek, örtülü görevi ise Türkiye’nin nasıl bir sistem kullandığını çözmek olacak anlaşılan. Elektronik harp sistemleri dinamik bir sürece işaret ediyor. Koral’in bilinen yetenekleri kadar bilinmeyenleri olduğu da bir gerçek ve işin doğası da bunu emrediyor.
