Bir yandan salgının neden olduğu sıkıntılar, diğer yandan İsrail’in Mescid-i Aksa’ya baskını ve Gazze’de Filistinli kardeşlerimize yaşattığı zulme tüm dünyanın sessiz kalması bayramımızın buruk geçmesine neden oluyor.

En önemli meselemiz İsrail’in Mescid-i Aksa’ya baskını ve Gazze’de Filistinli kardeşlerimize yaşattığı zulüm olunca, bu vesileyle birkaç yıl önceki Kudüs’ü ziyaretimde, Mescid-i Aksa’da yaşadığım bir hatırayı sizinle paylaşmak isterim.

Yaklaşık 3-4 yıl önce bir toplantı vesilesiyle Kudüs’e gitmiştim. Kudüs demek Mescid-i Aksa demek. Mescid-i Aksa’yı ikinci defa ziyaret edecektim. Gerçekten Mescid-i Aksa’yı ilk ziyaretim ne kadar heyecanlı ve duygu dolu idiyse ikinci ziyaretimde de öyle olmuştu.

Çünkü Kudüs ve Mescid-i Aksa anlatılmaz yaşanır.

Beraberimizdeki arkadaşlar ile Mescid-i Aksa’ya yaklaştığımızda, girişlerdeki İsrail askerlerinin güvenlik gerekçesiyle pasaport ve anlamsız sorularıyla muhatap olduk.

Tabii olarak, bizi üzen ise Mescid-i Aksa’ya girmek için İsrail askerlerinin buna izin vermesi ya da vermemesi konularındaki kabul edilemez uygulamaları ve tavırları oldu. Biz ziyaretçi olmamız dolayısıyla bunu gittiğimizde yaşıyorsak, Filistinli kardeşlerimiz bunu sürekli yaşıyor.

Hem Mescid-i Aksa’ya girişte kabul edilemez uygulamalar hem de İsrail’in Kudüs’te ördüğü utanç duvarları ve dolasıyla Filistinlilerin yaşadıkları zorluklar nedeniyle de sürekli gerginliğin yaşandığını da söylemek gerekiyor.

Biz İsrail askerlerinin anlamsız sorularına muhatap olurken bu arada Mescid-i Aksa’dan namazını kılıp dönen ve olup biteni gören yaşlı bir Filistinli amcamızın eli silahlı İsrail askerlerine ani ve cesurca çıkışını halen unutamıyorum.

O yaşlı Filistinli amcanın, bizi tanımadığını düşünerek İsrail askerlerine “Siz kim oluyorsunuz da buranın sahibi olan Osmanlı torunlarına pasaport soruyorsunuz? Ne hakla bunu yapıyorsunuz? Siz burada yok iken onlar buranın sahibiydi” çıkışına şaşırmıştım.

O cesur Filistinli amcamızın İsrail askerlerine çıkışının halen kulağımda çınladığını ve amcadan çok etkilendiğimi belirtmek isterim.

Evet biz o cesur amcamızı tanımamıştık ama o bizi tanımıştı.

İşte Filistinli kardeşlerimiz bu kadar cesur oldukları gibi, Mescid-i Aksa ve Kudüs meselesinde bizden beklentilerini de göz ardı etmememiz lazım.

İsrail’in Mescid-i Aksa’ya baskını ve Gazze’de Filistinli kardeşlerimize yaşattığı zulüm yaşanırken gözler 57 üyeye sahip, 1969 yılında İslam ülkelerini tek çatı altında toplamak üzere kurulan ve uluslararası hukuk tüzel kişiliğini haiz bir uluslararası olan İslam İşbirliği Teşkilatı'nı aradı. Peki, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) nerede?

1969 tarihinde Mescid-i Aksa’nın kundaklanması denemesinden sonra kuruluşuna karar verilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Filistin’de yaşananları ne zaman görecek? Ne zaman harekete geçecek?

Bir tek Türkiye’nin çabalarının duyulduğu ve bu teşkilatı harekete geçirmek için Türkiye’nin çabalarına ve zorlamalarına rağmen halen Filistin’deki zulmü görmek istemeyen ve sesi çıkmayan İslam İşbirliği Teşkilatı'na üye ülkeler ne zaman harekete geçecek?

İslam dünyasında Türkiye dışında İsrail’e yönelik bir sesin çıkmaması ne kadar acı.

Evet, sorulacak çok soru var…

Ama bir gerçek var ki Filistin yok oluyor ve adeta siliniyor.

Maalesef ki İslam ülkelerinden ses çıkmadığı gibi batıda da İsrail’e dur diyecek güçlü bir ses çıkmıyor.

Her ne kadar salgının yol açtığı sıkıntılar ve Filistin’deki kardeşlerimizin yaşadıkları zulüm sebebiyle buruk bir bayram geçiriyor olsak da Ramazan Bayramınızı tebrik eder, daha nice bayramlara ulaşmanızı dilerim.