|
Sosyal politikalarda nasıl bir değişim olur?

Ekonomideki gelişmeler ile sosyal politikalarda olası değişiklikler çok yakın ilişki içerisinde. Mesela, küreselleşmenin yoğun bir şekilde yaşandığı 1980’li yıllarda sosyal politikalarda ve başta da yoksulluk ile mücadelede yeni bir yaklaşımın benimsenmesine neden oldu.

Özellikle yoksullukla mücadele konusunda başta Dünya Bankası olmak üzere bir çok uluslararası kurum ve kuruluşlar, ticarette ve sermaye hareketlerindeki serbestleşme ile beraber artacak GSYH ile sosyal harcamalara daha çok kaynak ayrılacağı dolayısıyla yoksulluğun azalacağını bekliyorlardı.

Yoksulluğun azalmasının şartı ortaya çıkan milli gelirin adil bir şekilde paylaşılmasıydı.

Ancak, 1990’lı yıllarda yaşanan ekonomik krizler, serbestleşmenin beklendiği gibi her ülkede aynı olumlu etkiyi sağlamaması ve dolayısıyla azalan milli gelir yoksulluğun daha da artmasına neden oldu. Bu süreç hem küreselleşmeye hem de küreselleşmenin öncüleri olan uluslararası kurumlara olan güvenin azalmasını da beraberinde getirdi.

Bu durum hem sosyal politikalarda yeni bir bakış açısını zorlarken diğer yandan yoksulluğun yeniden tanımlanmasına ve yeni araçların kullanılmasını sağladı. Yani yoksulluğun parasal olarak ölçülmesinin yanında farklı göstergelerle yoksulluğun yeniden tanımlanmasını zorunlu kıldı.

BM öncülüğünde başlatılan yeni yaklaşımlar ile hem yoksulluğun tanımlanmasını hem de yoksullukla mücadelede yani araçların kullanılması zorunlu hale getirildi.

2000’Lİ YILLARDA TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKLAR

Türkiye, 2000’li yılların başında yaşanan ekonomik kriz sonrası dönemde artan sosyal riski azaltmak için başlatılan yeni projeler ile yoksullukla mücadele kapsamında sosyal politikalarda yeni bir dönemi başlattı.

Sosyal politikaların önemli bir aracı olan sosyal yardımların GSYH ile birlikte artması yoksullukla mücadelede önemli bir adım olduğu gibi sosyal politikaların artık vazgeçilmez bir politika olduğu ve sosyal yardımdan yararlananlar açısından da artık bu yardımların bir kazanım olduğu bir kabul haline gelmiş oldu.

Diğer yandan, sosyal harcamaların GSYH içindeki payının artması ile beraber tematik olarak verilen sosyal yardımlar ile bir çok yeni dezavantajlı kesimlerin hedef kitle haline geldiği ve dolayısıyla bir çok kesimin sosyal koruma içine alındığını görüyoruz.

Doğal olarak, tematik olarak yapılan yardımlar ve kapsanan yeni dezavantajlı kesimlerin sayısı arttıkça yapılacak yardımların sayısını da arttıracaktır. Bu da sosyal yardımların yönetilmesi konusunda bir çok sorunu da beraberinde getirecektir.

COVİD-19 DÖNEMİ VE SOSYAL POLİTİKALAR

Sosyal politikalar, salgın ile beraber öne çıkan önemli konuların başında yer aldı. Bu dönemde hem mevcut durumda sosyal yardım alan bir çok kesimin hem de Covid-19 nedeniyle işini kaybeden, geliri düşen ya da gelirini tamamen kaybeden yeni kesimler sosyal yardımlarda hedef kitle içerisinde yer aldı.

Dolayısıyla, salgının kontrol altına alınması için uygulanan tedbirler ve kısıtlamalar ne kadar önemliyse bu tedbirlerin ve kısıtlamaların uzun vadeli olması ve etkin sonuç vermesi ancak bu kısıtlamalarda etkilenecek vatandaşa verilecek yardımlar ve destekler ile birebir ilgili olduğu tartışma götürmez.

Bu nedenle, Covid-19 dönemi ülkelerin sosyal politikalarının gücünü ve etkisini adeta test edildiği bir dönem olması nedeniyle, ortaya çıkan ya da çıkacak olan aksaklıkların tespit edilip Covid-19 sonrası yeni sosyal yardım modellerini düşünmemiz gerekiyor.

#Ekonomi
#Küreselleşme
#Dünya Bankası
#sosyal politika
3 yıl önce
Sosyal politikalarda nasıl bir değişim olur?
Biden sonrası ihtimaller
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...