|
Türkiye Paris anlaşmasını imzalıyor
Paris Anlaşması, iklim değişikliği konusunda yasal olarak bağlayıcı bir uluslararası anlaşmadır.
Bu anlaşma, 2015
yılında
Paris’te düzenlenen 21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansında (COP21) içinde Türkiye’nin de bulunduğu 196
ülkenin imzasıyla kabul edilmiş ve 2016 yılında da
yürürlüğe girmişti.
Türkiye bu anlaşmayı imzalamıştı. Ancak bu uluslararası anlaşmanın TBMM’de onaylanması gerçekleşmemişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan salı
günü
BM Genel Kurul konuşmasında Ekim ayında TBMM açıldığında bu anlaşmanın onaylanmak üzere TBMM’ye gönderileceğini söyledi.
Yani artık Türkiye Paris anlaşmasını hem imzalayan hem de onaylayan taraf ülke olacak.
PARİS ANLAŞMASININ AMACI NEDİR?
Paris anlaşması
tüm ülkeler için uzun dönemli
hedefler koyar.
Başta
küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelere kıyasla yüzde 2’nin çok altında, tercihen 1,5 santigrat derece ile sınırlamayı amaçlamaktadır.
Bu anlaşmanın uygulanması ve anlaşmadan etkili sonuç elde edilmesi ekonomik ve sosyal dönüşümü zorunlu kılıyor. Bu kapsamda
, hedeflenen amaçlara ulaşılması için ülkeler tarafından yürütülen ve giderek daha iddialı hale gelen iklim eylemlerinden oluşan 5 yıllık bir döngü üzerinde çalışılmakta.
Yani ülkeler sera gazı emisyonlarını azaltmak için atacakları adımları ve ulusal olarak belirlenmiş katkılar olarak bilinen iklim eylemi planlarını sunarlar.
En önemlisi de Paris Anlaşması, iklim değişikliğini azaltmak, dayanıklılığı güçlendirmek ve iklim etkisine uyum sağlama yeteneklerini geliştirmek için
gelişmekte olan ülkelere finansman sağlamak konusunda önemli bir katkı sunma amacı taşıyor.
Özetle, hedefler, eylemler ve bunları hayata geçirmek için finansman
sağlama Paris Anlaşması’nın önemli hususlarıdır.
GELİŞMİŞ VE
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER AÇISINDAN PARİS ANLAŞMASI
Paris Anlaşması’nda, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayrımı var.
Bu ayrımın net bir şekilde yapılması, diğer bir ifadeyle hangi ülkenin gelişmiş ve gelişmekte olduğu konusu en önemli tartışma konularının başında gelmekte.
Gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeler ayrımı şu açıdan önemli: Dünyayı kirleten ya da
küresel ısınmaya sebep olan gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin sera gazı salınımlılarını azaltmak için destek vermesi gerekiyor.
Çünkü, gelişmekte olan ülkeler
ekonomik büyümelerini arttırmak için daha çok enerji tüketirler.
Dolayısıyla, bu ülkelerin enerji bağımlılıklarını azaltması ve daha az enerji faturasını yüklenmesi
için
sahip oldukları fosil yakıtlarına daha
çok ihtiyaçları var
. Gelişmekte olan ülkelerin Paris Anlaşması nedeniyle fosil kaynaklarından vazgeçmeleri bu ülkelerin bir nevi cezalandırılması anlamına gelecektir.
Bir gelişmekte olan ülkenin yanlış grupta, yani gelişmiş ülke olarak tanımlanmasının daha da maliyetli olacağı açıktır.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Türkiye daha önce gönüllü olarak BM İklim Sekretaryasına sunduğu hedeflerde, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 21 daha az artırmayı hedeflediğini belirtmişti.
Yeni dönemde Türkiye’nin, 2030 yılına kadar olan planlarını daha uzun dönemli olacak şekilde yeniden hazırlaması gerekiyor. Gelişmekte olan ülke olarak da
uluslararası finansman desteği sağlandığı takdirde Türkiye’nin daha fazla emisyon azalımı sağlayabilmesi planlanıyor.
Tabii ki bu planda yer alacak hedefler ekonomik ve sosyal dönüşümü gerektiren adımlar olacak. Bu adımlar, özellikle enerji yoğun sektörlerin ve
iş dünyasının bakış açısını dönüştürecek.
En önemlisi de son dönemlerde gündemde olan yeşil mutabakat kapsamında yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, çevre dostu yatırımlar ve
üretim ve Paris
Anlaşması daha
çok
konuşacağımız konular olacak.
#Türkiye
#Paris anlaşması
#TBMM
3 yıl önce
Türkiye Paris anlaşmasını imzalıyor
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset