|
Koronavirüs sonrası dönemde para politikalarının geleceği

Her kriz ekonomi politikaları açısından yeni araçları ve önlemleri de beraberinde getiriyor. Zira olağandışı dönemler olağanüstü önlemler gerektiriyor.

Küresel finansal kriz öncesinde geleneksel para politikası araçlarıyla hedeflerine ulaşmaya çalışan merkez bankaları, 2008 küresel finansal krizi sonrasında portföylerine çeşitli yeni politikalar ekleyerek yollarına devam ettiler.

Küresel finansal krizden çıkmak ve etkilerini bertaraf etmek amacıyla faiz politikasıyla etkilemekte güçlük çektikleri piyasa faizlerini miktarsal genişleme (quantitative easing) adımlarıyla düşürmeye çalıştılar. Yani piyasaya daha çok para enjekte ettiler.

Hatta, merkez bankacıları için bir tabu olan negatif faiz politikası uygulaması bile aktif bir araç olarak devreye sokuldu. 2012’de Danimarka Merkez Bankası’nın politika faizini negatif bölgeye taşımasıyla başlayan süreçte Avrupa Merkez Bankası, İsveç ve Japonya Merkez Bankaları da bu yoldan giden merkez bankaları oldu.

Böylelikle, piyasanın ihtiyaç duyduğu likidite adımları genişletici politikalarla sağlanmaya çalışıldı.

KORONAVİRÜS DÖNEMİNDE PARA POLİTİKALARI

2008 küresel ekonomik krizinin etkilerinin giderilmesi için uygulanan para politikalarının dahi tam olarak normalleşmediği bir dönemde bu defa Çin’de ortaya çıkarak büyük bir hızla dünyaya yayılan koronavirüs, para otoritelerinin ana gündemi oldu.

Uluslararası kuruluşların büyüme tahminlerinin bile henüz küresel ekonominin bu denli daralacağını tahmin etmedikleri mart ayı başında Amerikan Merkez Bankası, FED pek de yapmadığı olağanüstü bir toplantıyla politika faizlerinde indirime gitmişti. Bu faiz indirimi piyasalar açısından virüsün ekonomik etkilerinin daha derin olacağının bir sinyali olmuştu.

Diğer yandan, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke merkez bankaları da faiz indirimleri ve miktarsal genişleme politikaları açıklayarak piyasalara ihtiyaç duydukları likiditenin sağlanacağı mesajını vermeye çalıştılar. Tüm bu genişletici politika adımlarıyla virüsün etkisiyle bir buhrana sürüklenen reel sektör desteklenerek hayata tutunmalarının amaçlandığını söylemeliyiz.

NEGATİF FAİZ ORANI

İşte bu dönemde negatif politika faizi tartışması da yeniden alevlendi. Halihazırda birçok Avrupa ülkesinin merkez bankalarının uyguladıkları politika faizleri sıfırın altında. Japonya Merkez Bankası’nda da durum aynı şekilde. Amerikan Merkez Bankası FED’in politika faizi ise 0- 0.25 seviyesinde.

Uygulandığı ülkelerde problemlere kesin olarak çözüm getirdiği henüz kanıtlanmamış olsa da ABD Başkanı Trump, FED’in negatif faiz uygulayarak yatırımları, harcamaları ve ekonomik aktiviteyi canlandırması gerektiği görüşünde. Ancak anlaşılan o ki, sınırsız miktarsal genişleme taahhüdünde bulunan FED, negatif faizler konusunda henüz ikna olmuş değil. Zira, negatif faizlerin ortaya çıkarabileceği yan etkilerin de iyi değerlendirilmesi gerekiyor.

Ancak pandeminin reel sektör üzerindeki yıpratıcı etkileri gün geçtikçe daha da belirginleşiyor. Toz bulutu ortadan kalktıkça düşen ticaret, daralan ekonomiler ve artan işsizlik kendini gösterecek. Daha da önemlisi toparlanmanın ne zaman başlayacağına yönelik de kesin işaretler yok.

Dolayısıyla, bir takım yan etkiler barındırsa da diğer gelişmiş ülke merkez bankaları ve FED merkez bankalarının politika sepetlerine giren negatif faiz silahını pandeminin etkilerini azaltmak için normalleşme döneminde ek bir uygulama olarak devreye alabilirler gibi gözüküyor.

#Koronavirüs
#FED
#Para
#Merkez Bankası
4 yıl önce
Koronavirüs sonrası dönemde para politikalarının geleceği
Çocuğumuzda ne zaman otizmden şüphelenmeliyiz
“Medya Hokkabazları” nereden koşuyor?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar