|
Koronavirüs sosyal devleti zorunlu hale getirdi

Koronavirüs ile beraber dünyada her alanda olduğu gibi sosyal politika alanında da birçok değişikliğin yaşandığına şahit oluyoruz. Peki sosyal politika alanında öne çıkan hususlar neler?

Öncelikle ülkeler tarafından sosyal yardım sisteminin ve bu sisteme kaynak ayırmanın hayati derecede önemli olduğu anlaşıldı. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte toplumda sosyal riski azaltma konusunda sosyal yardımlara daha çok önem verilecektir.

Bu süreç sosyal politikaların sürdürülebilir olması gerekliliğini zorunlu hale getiriyor. Koronavirüs salgını ile sosyal devlet açısından önde olan Avrupa ülkelerinde bile sosyal politikaların yaşlanan nüfus yapısı karşısında ihtiyaçlara yeterince cevap veremediği anlaşılmıştır.

Koronavirüs salgını sürecinde, sosyal riskin azaltılması için daha adil ve eşitlikçi sosyal politika anlayışının geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıktı.

Ekonomik daralmanın ortaya çıkardığı en büyük toplumsal ve siyasi problem ise işsizliktir. Ekonomilerdeki daralma ile birlikte artan ve artacak olan genç işsizliği, işgücü piyasasına yeni katılanların iş bulma imkanının azalması ve salgından önce sürekli bir işi varken salgınla birlikte işini kaybedenler için uygulanacak sosyal politika uygulamaları daha da önemli hale geliyor.

Konvansiyonel çalışma koşullarının kısa zamanda radikal biçimde değişmesi nedeniyle işsizlik sigortası gibi alternatif sosyal politika uygulamaları sosyal riski azaltmada can simidi oluyor.

Koronavirüs salgını nedeniyle sosyal yardımların kapsamının genişlemesinden dolayı dünyada yeni bir sosyal yardım anlayışının konuşulacağı dönemin de olacağını şimdiden söyleyebiliriz.

En önemlisi de sosyal politika uygulamaları artık popülist politikalar olarak değil herkesin kabul ettiği ve devletin yerine getirmesi zorunlu politikalar haline geldi.

KORONAVİRÜS SALGININDA AVANTAJLI ÜLKELER

Koronavirüs salgınında,

Güçlü sağlık sistemine sahip ülkeler,

Geniş kapsamlı sosyal yardım sistemine sahip ülkeler,

İyi yönetişim kapasitesi olan ülkeler,

Siyasi istikrara sahip olan ülkeler,

Ekonomileri kırılgan olmayan ülkeler,

Kamu borcu yüksek olmayan ülkeler,

Dijital altyapısı güçlü olan ülkeler,

Toplumla güçlü iletişim kuran ülkeler,

Şeffaf olan ülkeler,

Genç nüfusa yapısına sahip ülkeler,

Kamu yönetimi mekanizmalarını hızlı ve doğru işletebilen ülkeler, salgınla mücadele etmede daha avantajlı olup, salgın sonrasında ekonomik anlamda kısa sürede toparlanma imkanına sahip olacaklar.

Bu avantaja sahip olmayan ve birçok dezavantajı bulunan ülkeler ise ekonomik olarak büyük sorunlar ile karşı karşıya kalacaktır.

KEYNESYEN EKONOMİ ANLAYIŞI

1929 yılında büyük ekonomik bunalım sonrasında oluşan işsizlik ve talepteki daralmayı gidermek amacıyla Keynes tarafından önerilen planın hayata geçmesiyle dünya Keynesyen ekonomi politikaları ile tanışmıştı.

Koronavirüs salgını sonrasında talebin daralması ile tüm ülkelerin uyguladıkları harcama bazlı politikalar ve merkez bankalarının ekonomideki aktiviteyi arttırmak için piyasaya para enjekte etmeleri adeta 1929 ekonomik bunalımını anımsatırken Keynes tekrar hatırlanmaya başlandı.

Koronavirüs salgını ile beraber siyasi bakış fark etmeksizin, ağırlıklı görüşün kamu harcamalarının artışıyla beraber devletin müdahalesi yönünde olduğu görülüyor. Açıkçası, devletin gücünün kullanılması gerektiği konusunda güçlü bir eğilim var.

Nitekim yeniden keynesyen iktisat politikalarının ağırlıklı olarak uygulandığı bir dönemi yaşıyoruz.

#Koronavirüs
#Sosyal politika
#Keynes
4 yıl önce
Koronavirüs sosyal devleti zorunlu hale getirdi
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’