|
Cumanın sünnetleri meselesi ve Cuma ile ilgili bazı notlar

Pazar günü yazdığımız zuhr-i âhir meselesini ilk elden tespit için temel hadis kitaplarını ve mezheplerin ilk kaynaklarını taramış, bunu yaparken Cuma ile ilgili gördüğüm bazı önemli noktaları ayrıca kaydetmiştim. İlgilenen herkese faydalı olur diye bazılarını kısaca vereceğim. Ama ondan önce yine usul bilgisi olarak şunları söylemeliyiz:

Özellikle ibadetler konusunda fıkıh mezheplerinin her birinin sahih ve yeterli delilleri vardır. Hiçbirisi için mutlak anlamda yanlıştır diyemeyiz. Mesele tercih meselesidir.

Avamdan bazıları zanneder ki, tek doğru, ilmihal kitaplarında yazılanlardır, kendi mezhebi içinde bile başka görüş yoktur. Ya da ilmihallerde yazılanlara muhalefet etme, mezhebe karşı çıkma anlamına gelir. Oysa mezhep karşıtlığının mantığı olmaz. Mezhep, delile dayalı sağlam ve bütüncül bir anlayış demektir. İlk müçtehitler böyle bir anlayışı başarmışlardır, artık onlara karşı olmak akıl işi olabilir mi?

Ne var ki, işin içine girenler şöyle bir durumla da karşılaşırlar: Bir konuda Rasûlullah (sa) şöyle yaptı, başka bir zaman böyle yaptı gibi rivayetleri sonraki alimler, onu da yapsa iyi olur diyerek birbirine eklemiş ve sanki sünnete uygun olan hepsini birden yapmaktır gibi bir durum ortaya çıkmış olabilir. Cuma’nın sünnetlerinin sayısı meselesi böyledir, göreceğiz. Böyle konularda işin hakikatini öğrenmek isteyenlere şunu tavsiye edebiliriz: Konuyu, mesela Hanefilere göre öğrenmek için onların ilk ve asıl kaynaklarına, Zahiru’r-rivaye denen temel kitaplarına baksınlar. Bütün olarak öğrenmek için ise diğer mezheplerin de yine ilk kurucu kaynaklarına; mesela Muvatta’ya, el-Ümm’e baksınlar. Çünkü sonrakiler hep onlardaki deliller üzerine bina edilmiştir.

Bu usule göre cumanın sünnetleri meselesine gelirsek:

Rasûlullah Efendimiz (sa) öğle vakti girince hanelerinde dört rekât bir namaz kılar, sonra mescide geçip farzı kıldırırlardı. Bunu cuma günü yaptığı rivayeti de vardır. Bu sebeple bazı Hanefiler cumanın ilk sünnetinin bu olduğu kanaatindedirler. Diğer mezhepler bunun Cuma ile alakasının olmadığını söylerler. Hatta cuma günü camide cumadan önce iki rekât tahiyyetü’l-mescid namazından başka bir namaz kılmanın bidat olduğunu söyleyenler bile vardır. Mesele her iki türlü anlaşılmaya müsaittir.

Bazı alimler hadisi şeriflere dayanarak öğle ezanından önceki kerahet vaktinin cuma günü için bulunmadığını söylerler, yani cuma günü tahiyyetü’l-mescid o vakitte de olsa kılınmalıdır derler (Ümm I, 226). İşte cumhura göre cumanın ilk sünneti sanılan namaz budur.

Rasûlullah (sa) cumanın farzından sonra sadece dört rekât kılardı, ashabına da “cumadan sonra kılacaksanız dört rekât kılın” buyurmuşlardı (Müslim). Bazen de iki rekât kılar, hanelerine geçince iki de orada kılarlardı. Hanefilerden Tahavî, “bazıları cumanın farzından sonra, arada selam vermeksizin sadece bu dört rekât sünnetinin var olduğunu, Ebu Hanife’nin böyle düşündüğünü, bazıları da tıpkı öğlenin sonunda olduğu gibi sadece iki rekât sünnetinin var olduğunu söylerler” der (Ma’âni’l-asâr I, 336). Görüldüğü gibi bunların her ikisinin de aslı vardır ve bunlar da Hanefi görüşüdür. Son sünnetin altı rekât olduğunu söyleyenler muhtemelen Rasûlullah’ın mescitte dört kılmasını, hanesinde iki kılmasını birleştirerek böyle söylemişlerdir. O halde altı kılan da asılsız bir iş yapmış olmaz. Cumanın sünnetleriyle ilgili söylenenlerin özeti budur.

Kısaca; camiye girdiğinde iki rekât tahiyyetü’l-mescid namazı kılıp hutbeyi dinleyen, ardından imamla birlikte iki rekât farzı kılan, sonra az da olsa bir kenara çekilip dört rekât sünnet kılan birisi cumayı tam olarak kılmış olur. Meselenin ittifak edilen esası budur. İşi olmayanlar en sonunda iki rekât daha kılarlarsa onlar da asılsız bir iş yapmış olmazlar.

Notlara gelince

Cuma’nın farzından sonra hiçbir şey yapmadan doğrudan sünnete kalkılması, farzla sünnetleri aynı düzeyde tutma anlamına gelebileceği için mekruh görülmüştür.

Cuma hutbesinin aslında namazdan sonra olduğunu, Emeviler zamanında değiştirilip öne alındığını söyleyenlerin Şia kaynaklarından başka hiçbir delilleri yoktur. Ancak Rasûlullah (sa) Cuma hutbesi okurken, onu dinlemeyi bırakıp ticaret kervanını karşılamaya gidenler sebebiyle bizzat kendisi hutbeyi namazdan önceye almıştır (Ebu Davud) ve artık hep böyle kalınmıştır. Buna itiraz olmaz çünkü namazı bize öğreten odur. (Ayrıca bkz. İmam Muhammed, el-Asl, I, 366)

Kalan notları da başka bir yazı da verelim.

#zuhr-i âhir
#Ebu Davud
#Müslim
2 yıl önce
Cumanın sünnetleri meselesi ve Cuma ile ilgili bazı notlar
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak