Edep üzerinde duracaktık, sözü uzattık. Edep, imanın ve dünya görüşünün ince detaylarında kendini gösterir. Hayat tarzını, insana ve eşyaya bakışı, insanın etrafındaki her şeyle ilişkisini anlatır. Bu yönüyle edep kültürdür.
Çünkü kültür, edinilen bilgilerin yaşanıp hayat tarzı haline gelmesidir.
Kültür toplumun bütün fertlerine mal olduğu ve ortak değerler haline geldiği zaman daha detaylara doğru kök salar kendisini sanatta, insana ve eşyaya bakışta gösterir, kalıcı ve yaygın hale gelince de medeniyeti oluşturur. Şimdilerde İslam Medeniyeti’nin edep ve kültüründen, sonuçta da medeniyetinden çok az eser kalınca Batı kendisini en gelişmiş ve nihai medeniyet olarak görmeye başladı. “Medeniyet” kavramı teknoloji ve dünya görüşünden adab-ı muaşerete kadar uzanan geniş bir olgular kümesini ifade eder. Batı’yı, kendisiyle aynı çağı paylaşan ancak “ilkel” olan toplumlardan ayırır (Norbert Elias’tan, Nilüfer Göle, Modern Mahrem s. 28) diyebildiler. Yani Batı, köklerine bakmadan bugün kendisini ilkelin karşıtı olarak görüyor.