|
Kur’an Ayı Ramazan’da böyle bir zihin egzersizine değer. Muhkem ve müteşabihler konusu

Önceki yazımıza şu eklemeyi de yapalım ve devamla konuyu bitirelim: Kuranıkerim’in tamamını muhkem ve tamamını müteşabih gibi gösteren ayetleri, Elmalılı’nın dediği gibi şöyle de anlayabiliriz: Muhkem ve müteşabihlerin sayısı onu anlamak isteyenlerin bilgi, ihlas ve amelde ulaştıkları dereceye göre değişir ve kişilerin bu özellikleri arttıkça müteşabihler azalır ve muhkemler çoğalır. O halde buna şunu da ekleyebiliriz: İşin nihayetinde Resulüllah (sa) tarafından huruf-i mukattaaların dahi tevili bilinmiş, böylece Kuranıkerim herkesin kendi seviyesine göre apaçık bir kitap/ ‘kitab-ı mübin’ olmuş olur.

Müteşabihlerin tanımı ve tarifi için söylenenlerin ortak noktası, böyle olan ayetlerin anlamında herhangi bir sebeple tereddüt bulunması halinde bu zorluğun ancak bilinenlerden hareketle giderilebileceği gerçeğidir. Yani bu mesele salt bir dil meselesi değildir.

Müteşabihlerin mutlaka muhkemlere vurularak anlaşılmasını Kur’an’ın bizatihi kendisi istemektedir. Aksi halde insan Kur’an’ı kendi görüşüne göre tevil etme durumuna düşmüş olur ki, bu konuda Resulüllah ‘Kim Kur’an hakkında kendi görüşüne göre konuşursa, isabet etse bile hata etmiş olur’ buyurmaktadır. İsabet etse bile hata etmiş olması elbette anlama metodundaki hatadır.

Müteşabihleri anlama derecesine ulaşmış alimleri Kuranıkerim, ‘ilimde rusûha ermiş olanlar’ diye vasıflar. Yani onlar bilinmesi gerekenleri bilmiş ve ilimleri artık durulmuş olan alimlerdir. Demek ki, ‘ilimde rusûh’ derecesine ulaşanların, müteşabih ayetlerden anlayacakları şeyler elbette vardır. Ama müteşabihlerin nihai tevilini sadece Allah bilir. Kuranıkerim’de; yanlış yapmaktan korkmak, kalpleri titreyip ürpermek hem ibadetler hem de ahlak konusunda kulluk görevlerini yapıyor olmak, Allah’a sığınıp tevbe etmek bu dereceye ulaşmanın yani rasihûn’dan olmanın özellikleri olarak sayılır. Bilgisini amelle perçinlemek ve böylece adeta test etmek de rusûh’un oluşma şartlarından gibi görünmektedir. ‘Kur’an’ı hakkıyla tilavet edenler…’ (Bakara 121) anlamındaki ayette de bunu destekler bir tevil bulmak mümkündür. Çünkü ‘tilavet’ kelimesinde, okumanın ötesinde, izleme, uyma, tabi olma anlamları vardır.

Kuranıkerim’in elbette deruni ve bitmez tükenmez manaları vardır. Biz bunu da yine Kur’an’ın kendisinden öğreniyoruz. Keza ‘onun bir zahrı/lafzi anlamı, bir de batnı/deruni anlamı’ bulunduğunu bildiren haberler de vardır. Ancak onun ilk olarak Arapça bir Kuran olduğuna, ikinci olarak da bilinmeyenlerinin bilinenlerine vurularak anlaşılması gereğine vurgu yapıldığına göre, Kur’an’dan şifreler, vefkler çıkarma, cifr ve ebced gibi yöntemlerle gizemli manalar arama, yine bizzat Kur’an’ın tehlikeli bulduğu ve fitneye sebep gösterdiği yanlış tevil örnekleridir. Batnın/iç ve deruni mananın muhkemlerden başka bir sınırı ve ölçüsü yoktur. Bu konuda muhkemleri ölçü almayanlar batnın sınırsız dünyasında kaybolur ve Batıniliğin sonsuz versiyonlarından birine saplanmak zorunda kalırlar. Bununla birlikte manayı sadece lafzın/zahrın sınırladığı çerçevede arayanlar da akıl, tefekkür, tedebbür, teemmül, tezekkür ve tefakkuh etme gibi Kur’anî emirlere görev bırakmamış olurlar ve bunlarla talep edilen şeyleri belirsizleştirerek sığ bir zahirilikle yetinmek zorunda kalırlar.

Müteşabih ayetler bir yönüyle de zorlu bir imtihan alanıdır. Acaba insanoğlu bilgisiyle kendisini Kur’an’a dahi hakim bir pozisyonda görüp, onun kendisine anlaşılmak zorunda olduğu duygusuna kapılacak mı? Yoksa her bir kapalı bölmesine yine onun iznini alarak girme tevazuunu gösterecek mi? Ya da bilgisi arttıkça kibirlenip adeta her şeyi bilebileceği zannına mı kapılacak, yoksa bilmediklerinin daha çok olduğunu fark edip tespihi, teslimiyeti ve saygısı mı artacak?

Kuranıkerim’de muhkem ve müteşabih diye iki farklı alanın bulunması bir bakıma da onu anlama ve yorumlama işini öznellikten/ sübjektiflikten kurtarmak ve belli nesnel/objektif kıstaslara bağlamak içindir. ‘Metnin niyeti’ni aşırı yorumdan korumanın yolu, mesela Aziz Augustinus’un da öne sürdüğü gibi, ‘bir metnin belli bir bölümünün belirli herhangi bir yorumu, ancak metnin başka bir bölümünce doğrulandığında kabul edilebilir; metnin başka bir bölümünce çürütüldüğünde ise, reddedilmelidir’.

#Muhkem
#Müteşabih
#Kur'an-ı Kerim
3 yıl önce
Kur’an Ayı Ramazan’da böyle bir zihin egzersizine değer. Muhkem ve müteşabihler konusu
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…