|
Duanın da edebi vardır

Dua ile ilgili olarak Cuma günü söylediklerimizi tamamlamaya çalışalım, ama önce bugünlerde Whatsapp grupları yoluyla tedavüle giren ve Resulüllah’a çirkin bir iftira içeren uydurma sözlerle başlayalım: Güya Ramazan Cuma günü başlar ve on beşi de cumaya denk gelirse pencerelerinizi kapayın ve artık olacak büyük felaketlerden kendinizi koruyun, anlamında uzunca bir söz. Hadisçilerin buna verdiği hüküm: Münkerdir, uydurmadır, kısaca iftiradır. Bu tür haberleri yayanlarda dikkatimizi çeken bir özellik var, bunlar yüzlerce sahih hadisten söz etmezler de hep gider böyle uydurma garip sözleri bulur ve yayarlar. Bunda şeytanın bir müdahalesi olduğu kesin. Birileri de bu yapılanları bahane ederek Sünnet’e ve hadislere toptan karşı çıkarlar. İşte size iki hastalıklı uç.

İmdi dua edebini de biz Kuranıkerim’den ve onu Resulüllah’ın beyanından öğreniyoruz. Bunun genel prensiplerine baktığımızda gördüklerimizden biri şudur. İbn Kayyim’in dediği gibi, dua tazim ve talep duası olmak üzere ikiye ayrılır. Yani kul dua ederken ya Allah’ı yüce sıfatlarıyla tazim ve tebcil ederek isteyeceğini O’na bırakır, talebini sadece hal diliyle arz eder, ya da rabbim bana şunu şunu ver diyerek doğrudan ister. Her ikisi de caiz olmakla beraber birincisi daha makbuldür. Çünkü Allah kulunun kalbini bilir ve O’nun kulunu dua ettirmesinin asıl maksadı da onun kendisini hakkıyla tanımasıdır. Bu sebeple ‘duasında beni tazim ve tespih ile yetinenin ben de talep edeceği şeye kefil olurum’ anlamında bir kudsi hadis de vardır.

Bu açıdan Kuranıkerim’e baktığımızda ilginç örneklerle karşılaşırız. Allah bize örnek diye pek çok peygamberin yaptığı duaları nakleder. Bunlar bize aynı zamanda duanın önemli bir edebini de öğretir. Görürüz ki, bu dualarda peygamberler Allah’tan mal mülk ve dünyalık istememişler, hatalarını ve acziyetlerini itiraf ederek özellikle bağışlanma talep etmişlerdir. Sanki bakın onlar peygamberken istiğfar edip af diliyorlar, siz de onları örnek alın, denir gibi. Mesela Âdem (sa) ve Havva annemiz şeytana kanmalarından sonra şöyle yakarmışlardı: ‘Rabbimiz biz kendi kendimize haksızlık ettik, eğer sen bizi bağışlamazsan biz kesin kaybederiz’. Onların dualarında öne çıkan özellik, hatanın itirafı ve bağışlanma talebidir, yani istiğfardır. Yunus’un (sa) duası da böyledir. O, ‘Allah’ım, senden başka ilah yoktur, seni tespih ederim, ben kendime zulmettim’ tespihine devam ettiği için Allah onu bağışlamıştır. Ve Eyyub (sa): ‘Rabbim, artık dayanamıyorum, senden merhametli kimse yoktur’ demekle yetiniyor ve onca ıstırabına rağmen, bana sağlık ver demeye dili varmıyordu. Ama Nuh (sa) gibi, ‘rabbim, ben bu kâfirleri bunca yıldır gece gündüz hakka davet ettim, onlar ise küfürde ısrar ediyorlar, yeryüzünde bunların bir tanesini bile bırakma’ diyenleri de vardır. Bu da yine kendi şahsı için bir talep değildir. Gerçi şahsi için olması da caizdir ve Zekeriyya (sa) gibi hayırlı bir evlat isteyenleri de vardır. Ama o da bunu belki de şahsı için değil, mesajının sürdürülmesi için istemiş olabilir. Nitekim ayetin devamı bunu gösterir ve bu duanın semeresi olan oğlu Yahya da (sa) bir peygamberdir.

Hata ile birisinin ölümüne sebep olduktan sonra Medyen’e doğru tek başına firar eden Musa’nın (sa) duasında da başka bir zarafet vardır: ‘Rabbim, senin bana vereceğin hayra benim ihtiyacım var’. Yani ben neyin benim için hayırlı olduğunu bilmiyorum, bunu sen biliyorsun, ben senden hayırlı olanı istiyorum diye niyaz ediyor. Sonuç, salih bir kulun kızıyla evlenmesidir.

Şimdi Kuranıkerim’de bize öğretilen dualardan bir kaçını görelim:

Biz günde onlarca kez okuduğumuz Fatiha’da; ‘Rabbimiz, bizi doğru yola koy’ diye dua ederiz. Demek ki, asıl ihtiyacımız budur.

‘Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver’. Bu dua kadar bütün güzellikleri toplayan bir başka dua yoktur. Geçen yazımızda dediğimizi hatırlarsak, demek ki, dünyamızın harap ve perişan olmaması için, ele güne muhtaç olmadan çalışmamız da bizden istenmiş oluyor. Dünyamızın da güzel olması gerekiyor. O zaman güzel olanın ne olduğunu da kaynağından öğrenmeliyiz.

‘Rabbimiz bizim mevlamız sensin, inkârcılara karşı bize yardım et’ diyoruz, o zaman da bunun gerçekleşmesi için aklımıza hemen Allah’ın şu sözü geliyor: ‘Siz Allah’a, yani İslam’a ve Müslümanlara yardım ederseniz Allah da size yardım eder’. Önce kendi görevimiz.

‘Rabbimiz bizi kâfirler için bir fitne yapma’. Yani biz perişan, muhtaç, mazlum ve geri kalmış olmayalım ki, onlar bizi görüp de İslam’dan soğumasınlar. Esas fitne budur.

#Dua
#Allah
#İnkar
#Kafir
4 yıl önce
Duanın da edebi vardır
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı