|
Gençler örnek insanları, onlara benzeyerek yaşatabilirler

Gençliği kötülüklerden korumanın ve toplumun yönlendirici gücü haline getirmenin ilk şartı anne babanın, yani ailenin korunmuş olmasıdır dedik. Buna ne kadar vurgu yapılsa azdır.

İnsanlarda aidiyet ihtiyacı, sayılma ve itibar görme ihtiyacı vardır. Bu bir yönüyle insanın zaafını ve eksikliğini de gösterir. Demek ki insan var olabilmek için başkalarına muhtaçtır. O halde gençliğin bu ihtiyacını karşılamayan tedbirler eksik kalır.



Bunun için zamana ve zemine göre fikirler üretmek gerekir. Kuranıkerim’de uzunca anlatılan ‘Ashab-ı Kehf’ güzel bir örnektir. Bunlar Kur’an ifadesiyle ‘Allah’a iman eden bir grup genç’ idiler. Toplumun fesadından ve baskısından uzaklaşıp âdeta bir kamp ortamı yaşadılar. Demek ki iyi olabilmenin bir yolu da kötüden ve kötülerden uzaklaşabilmektir. Bu sebeple Allah (cc) müminlere ‘kendinizi koruyun ve dürüst/sadık insanlarla beraber olun’ buyurmuştur. ‘Bir gün gelecek kendilerine haksızlık edenler ellerini ısırıp, ah keşke Resul'ün yolunda olsaydım, keşke falanı filanı arkadaş edinmeseydim. Çünkü onlar beni Allah’a kulluktan alıkoydular’ diyecekler (Furkan 27-29). Şeytana kul olup şeytanlaşan insanlar, cin şeytanlarından daha zararlıdır.

Resulüllah Efendimiz'in gençlik yıllarında ‘Erdemliler birliği’ diyebileceğimiz ‘Hilfu’l-fudûl’ adlı bir derneğin üyesi olduğunu herkes bilir. Bu gençlerin hedefi Mekke toplumunda görülen haksızlıkların önüne geçmekti. Peygamber olarak yaratılan, ama henüz risaletle görevlendirilmeyen bir gencin işe bununla başlatılması anlamlıdır. Sanki ilk hedef insanlara yardım etmedir. Peygamber olduktan sonra bile kendisine o günler hatırlatıldığında ‘bugün olsa öyle bir birliğe yine katılırım’ diyecektir. O halde gençler böyle oluşumlarla kendilerini bulabilir, topluma ve insanlığa hizmet etmenin tadını alıp kimlik ve aidiyet oluşturabilirler.

Osmanlı'daki ‘fütüvvet hareketleri’ de böyle gençlik faaliyetleridir. Fütüvvet zaten gençlik demektir. Ana hedefleri; eline, diline, beline sahip olup insanların ihtiyaçlarını karşılamak için birlikte çalışmaktı. Demek ki önce kendisini kurtarmak, sonra insanlığı kurtarmak için çalışmak gerekir.

Dünyadan ve insanlardan koparılmış bir din, gençleri tatmin etmiyor. Zaten biz buna Müslümanların kendi elleriyle kurdukları tersinden laiklik diyoruz. Bursa’da genç bir vaiz il müftülüğünün de desteğiyle böyle projeler üretmeye çalışıyor. Mesela çevre temizliği bilinciyle işe başlayabiliriz diyor. Ta ki gençler somut bir hedefle bir araya gelebilsin ve heyecan duyacakları bir iş yapabilsinler. Sonra bilgilerini ve imanlarını artırma süreci başlar; okur, dinler, tartışır.

İki üç ay önce Konya’da Ali Ulvi Kurucu hocanın yakınları olan genç girişimcilerin, fabrikalarının büyük bir salondan oluşan yönetim odasını aynı zamanda kütüphane, okuma ve tartışma mekânı yaptıklarını, meseleyi sözde bırakmayıp, değme ilahiyatçıları geride bırakacak kadar okuduklarını, buna düzenli zaman ayırdıklarını görmüştüm. Geldikleri düşünce ve tahlil seviyesi beni şaşırtmıştı. Çünkü hayat ile dini birleştirmişlerdi, hem üretip hem okuyorlardı. Başkalarının eğlence mekânlarında harcadıkları paraları ve zamanı onlar bu akademi düzeyindeki tartışma ortamında kullanıp ileri fikirler ürettiklerine şahit olmuştum. Girişimlerini beş altı yabancı ülkeye taşırmışlar. O halde gençlere milli, dini bilgi ve kültür verirken onları aynı zamanda girişimci yapabiliriz. Böylece hem düşünür, hem üretirler. Tersinden laikliğin çıkmazında boğulup kalmazlar. Bugün dünyayı yönlendiren yazılım firmaları kurmak pek çoğu için bir başlangıç olabilir.

Gençlik programları için camileri buluşma mekânları yapmak da çok isabetli olur. Dünya ile ukbayı birleştirme fırsatı bulmuş, hareketlerinin bir süre sonra dünyevileşmesinin ve eğlenceye dönüşmesinin de önünü kesmiş olurlar.

Her hâlükârda vazgeçilemez olan iş, okuyarak tartışmak ve öğrendiklerini eyleme geçirmektir. Okumadan yapılacak tartışmalar, sürekli buğday akmayan değirmen taşlarının kendi kendisini öğütmesine benzer.

Bu açık ve şeffaf hedeflerle bir araya gelen gençler, zaman zaman birbiri ailelerini de küçük hediyelerle ziyaret ederlerse hem onlara güven verir, çocuklarının emin ellerde olduğunu hissettirir, hem de ailelerin desteğini de almış olurlar.

Aklıma basit gibi gelen şöyle bir uygulama da geliyor. Birliktelikler kuran gençlerin her birine genç bir sahabinin, ya da tarihteki bir İslam büyüğünün adı verilip onun gibi olması teşvik edilmiş olabilir. Gençlere kendi aralarında Ali, Musab, Erkam, Talha, Usame gibi genç sahabilerin, ya da Tarık, Salahaddin, Fatih gibi İslam komutanlarının adları verilebilir. Her biri bunlardan biriyle özdeşleşip onun hayatını okur, öğrenir ve anlatır. Bizim vaktiyle Ebuhureyre dediğimiz arkadaşımız Mehmet Göktaş, şimdi Türkiye’nin sayılı davetçilerinden biri. Musab dediğimiz arkadaşımız Erdinç Ahatlı şimdi iyi bir hadis doçenti.

#Gençlik
#Örnek
#Toplum
6 yıl önce
Gençler örnek insanları, onlara benzeyerek yaşatabilirler
Casus uçak krizinden Ahmed Şah Mesud"a
Kamu tasarruf mu etmeli, fitness mı yapmalı?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…