|
Adres Sabitleme Derneği’ni kurmaya nasıl karar verdim?

Yeni taşındığım evi bir türlü tarif edemeyişimi, dikkatsizliğime veriyorlardı. Oysa hayatımda hiç bu kadar dikkatli olmamıştım. Haftada bir gün sadece evin etrafını tarif etmek, tasvir etmek üzere caddede, sokak aralarında dolaşıyorum.

Marmaray’dan gelenler için şu devasa turuncu binayı işaret ederim, diyorum. Hani üzerinde “Dev ekrandan maç keyfi” yazan yer. Bahçesinde plastik palmiyeler, pencerelerinde beyaz patiska perdeler var.

Metrodan inip gelecekler için taksi durağından aşağı dümdüz devam edin, yan yana onlarca ikinci el mobilya satan dükkanlar göreceksiniz. Evet evet, ikinci el yemek odası takımları, yatak odası takımları... Bazılarının hikâyesini hemen anlatıyor satıcılar: Mobilya mağazasından buraya geldi neredeyse. Kız, kına gecesinden sonra kavga çıkarmış. Öyle olunca...

İkinci el mobilya satan mağazaları geçince yağmura rağmen her zaman kapının önünde duran engelli çocuğunun yanında dikiş makinesiyle çeyiz işi yapan kırk yaşlarındaki sarışın kadını göreceksiniz. O kadını göremezseniz - çünkü engelli delikanlının bakım işlemleri için içerde olabilirler- dükkanın vitrini mutlaka dikkatinizi çeker, çünkü başka hiçbir vitrinde göremeyeceğiniz el işleri vardır orada. İşte o dükkanı geçtikten sonra “deli kızın çeyizi” dedirtecek cinsten bulduğu her türlü el işini camekana, kaldırıma, dükkanının kepenklerine asan kadınla karşılaşacaksınız. O noktadan sola dönünce de ev turşuları satan dükkan karşınıza çıkacak. Turşucunun sağ tarafından içeri girince...

En zoru minibüsle gelecek olanlar için tarif vermek. Tarif edecek tek bir belirgin nokta yok. Birkaç mağaza var, onlardan her yerde var zaten. Birkaç market var, onlardan da her yerde var. Tipik bir şey bulup söylemek zor. Mağaza adları da hafıza için hiç yardımcı değil. “Yıkım çalışmalarının yapıldığı caddeden içeri girince...” diye başlasam zaten her yerde yıkım var. Minibüsle gelecek olanlar için “İndiğin yerde bekle ve hemen bana telefon et” demek daha pratik. Tarif edeyim derken gün bitiyor.

En son, adresi bir türlü bulamayan arkadaşıma telefon üzerinden yol tarif ederken arkadaşımın şarjı bitti, başına bir şey mi geldi acaba diye karakola haber vermek zorunda kaldım. Henüz tanışmadığım komşuların kapısını çalıp “Bana misafir gelecekti, evi tarif ederken telefonu kesildi. Şimdiye çoktan gelmesi lazımdı ama gelemedi, ben onu aramaya çıkıyorum. Eğer gelirse lütfen yardımcı olun.” diye dert anlattım.

Araba ile gelenler için kolay. Posta adresini veriyorsun, “Navigasyona yazdık, elimizle bulmuş gibi kolay oldu” diyorlar.

Gençlere tarif etmek de kolay. Onlar cep telefonlarına yazıyor, ekrana bakarak oradan gelen komut ile yürüyüp buluyorlar.

Her hafta tarifleri güncellemem gerekiyor. Tam oldu bu iş diye sokakları, caddeleri tarif ve tasnif etme yükümlülüğünden kurtuldum diyorum ki tekrar başa dönüyorum. Çünkü bir hafta önce önünden geçtiğim, bahçesinde plastik palmiyeler, camlarında patiska perdeler, dev ekran maç keyfi sunan yer kapanmış oluyor. Dükkanlar o kadar hızlı el değiştiriyor ki... El değiştirmekle kalsalar iyi, şekil değiştiriyorlar. Dükkanın yeni sahipleri bir önceki sahibinin hayat tecrübesini/müşteri tecrübesini hiç umursamıyor, sanki önceki sahiplerinin iş yapamaması, dünyanın, ülkenin genel gidişatı ile ilgili değil de binanın renkleri, bahçenin tasarımı ile ilgiliymiş gibi her şeyi yıkıp adeta yeniden yapıyorlar.

Dükkanların el değiştirmesini takip eden ilk haftalarda, sanki yıllardır bu dükkanı bekleyen gözü gönlü aç bir kitle, bahçesinde canlı çiçek, fıskiye olan, ferforje sandalye ve masalı mekâna akın ediyor.

Ben tam adres tarifi olarak bahçesinde menekşelerin, ibrişim ağacının olduğu beyaz ferforje sandalyeli “Gülüm Börek”i geçince diye tarife başlıyorum, tarifin seyri ya “İbrişim ağacı ne ki!” sorusu ile kesiliyor ya da “Emin misin? O bahsettiğin yerden en son ne zaman geçtin?” diye soruyorlar. “İki gün önce” cevabı bile adresin hâlâ güncel ve güvenilir olduğunu ispat etmeye yetmiyor. İki gün içinde börekçi kapanmış, börekçiyi devralan yeni sahipleri yıkım işlemine başlamış olup...

Dernek kurma maceram, tarif edilemeyen adresler yüzünden başladı. En son, telefonda adres tarif ettiğim, bağlantım kesilip yarım gün boyunca karakoldan hastaneye her yerde aradığım arkadaşımdan akşamın geç vakti “Telefonumun şarjı bitince eve döndüm, telefonu şarja taktım, o esnada uyumuşum” diye haber alıncaya kadar ölümlerden ölüm beğendim.

Yaşlı insanların ve çocukların, yaşadıkları evden sokağa çıkmaları, sonra da sağ salim geri dönmeleri artık çok zor. Güvenlik yüzünden değil. Yani güvenlik yüzünden ama başka insanlardan gelecek zarar değil, güvensizlik dediğim şey. Çıktıkları evi tekrar bulmaları hiç kolay değil.

Karakola gidip, “Bana gelecek bir arkadaşım vardı, ona cep telefonu ile yol tarif ediyordum. Telefonu kesildi, sonra bir daha kendisine ulaşamadım.180 dakikadır onu civarda aradıktan sonra size haber vermeyi uygun gördüm” diye dert anlatıyordum ki, aynı dertten mustarip pek çok kişi ile karşılaştım. Kimisi yaşlı anne babasını arıyordu kimisi eski komşusunu.

İşte Adres Sabitleme Derneği’ni kurmaya o gün karar verdim.

Adres Sabitleme Derneği’ne bütün Türkiye’nin katkı vermesini, özellikle devletin ciddi bir fon ayırmasını talep ediyoruz. Hayır, hayır lütfen Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile mukayese etmeyiniz. Mekânsal hafıza, dolayısıyla toplumsal hafıza için mekânları birbirinden ayıracak, ayrılan mekânları kendi içinde bütünlüğe kavuşturacak yapılara ve dokulara ihtiyacımız var. Proust’un, hafıza-hatıra-hatırlama bağlantısında kokunun önemine işaret etmiş olduğu o pek güzel, pek derin cümlelerine aşk ile iman etmiş olabilirsiniz. Hiç itirazım yok. Bu satırların yazarı dahî madlen kurabiye bahsini pek sever. Bireysel hafıza için koku şüphesiz çok önemlidir ve bu her zaman da iç açıcı, iştah acısı kokular üzerinden gerçekleşmez. Bazen rutubet kokan duvarlar, ıslak bez kokusu, lastik çizmede kurumuş çamur kokusu da bireysel hafızayı harekete geçirebilir/geçirir.

Dernek olarak bütün belediyeler ile iş birliği yapmaya hazırız. Sokağın ve caddenin hafızasını korumak için sizlerden gelen önerileri Adres Sabitleme Derneği PK.183, Ketentepe/ İstanbul adresine bekliyoruz. Sokağınızı, mahallenizi, caddenizi başka caddelerden ayırmak ve yıllarca hiç değişmeyecek sembollerle donatmak için neler yapılabileceğine dair görüş ve düşüncelerinizi lütfen bizimle paylaşınız.

Not: Lütfen ağaç gövdelerini dantel ile örtmekten bahsetmeyiniz. Birkaç yerde hoş ve güzel görünen dantel gövdeli ağaçlar her yere yayılınca mekânın hafızasına bir katkı sunmuyor, tam tersine bulundukları her ortamı standartlaştırma işlevi görüyor. Ha market, mağaza zincirleri ha gövdesi dantelli semt ağaçları...

#Marmaray
#Navigasyon
#Gülüm Börek
2 years ago
Adres Sabitleme Derneği’ni kurmaya nasıl karar verdim?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi