|
Kim daha masum, kim daha cahil?

Çarşı tenha. Ortalıkta dolaşanlar daha ziyade liseli gençler. Hediye seçiyorlar. Esnaf onlara bir şey satmaya çalışmaktan ziyade dolardan kimin ne kadar zarar ettiğini, fiyatlar oturuncaya kadar sadece Tarım Kooperatifi’nden alış veriş edin diyen WhatsApp grubu mesajlarını, havalar biraz daha soğursa gelecek olan doğal gaz faturalarını konuşuyor.

İki gün önce kapalı olan ikinci el kitap satan sahaf, yorgun ve bezgin bir halde pasajın dışına çıkardığı kitapları seyyar raflara diziyor.

Üç genç kız yaklaşıyor seyyar rafa. Kitap almanın iyi bir hediye olup olmadığını tartışıyorlar. “Ahsen Öğretmen kitap uyarlaması dizileri de çok seviyor, filmleri de” diyor içlerinden biri.

“Yani. Bir kitapla kapatırım diyorsun.”

“...”

“E aklında bir kitap var mı? Bak burada Masumlar var. Ahsen Öğretmen, Naci Hoca’ya bayılıyor. O hangi şiiri okursa Ahsen Öğretmen de bize onu okuyor.”

Üçü birden gülüşüyor. “Taktı mı takıyor ha!” diyor “kitapla kapatırım, diyorsun” cümlesini sarf etmiş olan.

Konuşmalara pek katılmayan, sadece “Ben hiç kimseye hediye almayacağım, kimse de bana hediye almasın” diyen, “Bu kitap, dizinin kitabı olamaz. Onun adı başka.” diyor.

“Niye ki, oyuncular bile diziden hep Masumlar diye bahsediyor, verdikleri söyleşilerde.”

“Siz bilirsiniz, bence bu kitap değil.”

“Abi sen bu kitabı okudun mu?”

“Okudum, ama bir hayli zaman geçti üzerinden. Bahsettiğiniz diziyi de hiç izlemediğim için bilemeyeceğim aradığınız kitap bu mu?”

“Sen aklında kalanları söyle, biz gerisini tamamlarız.”

“Bir fotoğrafçı var, Tatar fotoğrafçı.”

“Ha” diyor bir an önce arkadaşına Masumlar kitabını aldırmak isteyen, “böyle değişiklikler yapabiliyor senaristler. Romandaki Tatar fotoğrafçı dizide Ceylan karakterine dönüşmüş demek ki. O da Han’ın kâğıt toplayıcısı olarak fotoğrafını çekip sergiledi.”

“Tatar fotoğrafçı erkek. Roman paralel anlatım ile ilerliyor” diyor sahaf.

“Evet evet, dizilerde hep geriye dönüşler oluyor. Flash back tekniği.”

“ ...”

Aslında aynı şeyden bahsetmediklerini anlayarak susmaya karar veriyor Sahaf.

Arkadaşını hediyesiz bıraktırmamakta kararlı olan, “Mezarlık sahnesi var mı romanda?” diye soruyor sahafa.

Sahaf müstehzi bir şekilde gülümseyerek anlatıyor:

“Bak onu çok net hatırlıyorum. Anlatıcı İngiltere’de ve Witgenstein’ın mezarını ziyaret ediyor. Mezar kazıcıları ile felsefe üzerine konuşuyorlar. Çok etkileyici bir sahne idi. İsterseniz size yerini hemen bulabilirim.”

“O dediğiniz adam dizide yer almıyor. Han, karısının mezarını ziyaret ediyor. Dizi ilk başladığında da annelerinin mezarını ziyaret ediyorlardı.”

Konuşmalara pek katılmayan, sonunda patlıyor: “Yahu bu küçük kitaptan 50 bölümlük dizi olur mu? Masumlar ile Masumlar Apartmanı’nın pek alakası yok. Bak işte internete girdim. Yazarı kadın. Bu kitabın üstünde ne yazıyor? Burhan yazıyor. Gülseren ile Burhan ne alaka ya!”

Sahaf geçlerin bahsettiği dizinin kitabını hatırlıyor. Ama şu ayaz havada biraz eğlenmek istiyor.

“Hadi siz sormaya devam edin, bakalım ben ne kadar hatırlayabileceğim?”

Sahaf, gençlerin hatırlamak konusundaki sıkıntılarını biliyor. Her şeyden “görmüştüm” diye bahsediyorlar, ama gördüklerini tasvir etme konusunda dilleri kelimelerden mahrum. Dilde asılı kalmış bir kelime ile berdevam: Aynen, yani, oha.

“Ben o diziyi seyretmiyorum. Edebiyat öğretmeni seviyor diye bazen Youtube’a düşen videolarına bakıyorum sadece.”

“Evet aynen. Özellikle Naci Hocalı videolar.”

“Sizin seyrettiğiniz dizi var mı?” diye soruyor sahaf.

“Annemin dizilerine takılıyorum bazen.”

Sahaf gençleri zorlamaya azmetmiş bir heyecan ile “A ne güzel. Anneniz mutfakta mı, kamera önünde mi?” diye soruyor.

Masumlar kitabını bir an önce almak isteyen, “Her ikisi de” diyor.

Sahafın ağzı kulaklarında. “Yakınlarda mı oturuyorsunuz?” diye soruyor.

Üçü birden “Evet” diyor.

Sahaf, “Semtimizde hem yönetmen, hem senarist hem de oyuncu bir hanımefendi var ve ben onu tanımıyorum. Çok mahcubum.” diyor.

“Yaaa?” diyor heyecanla üçü birden. “Biz de tanımıyoruz.”

Sahaf yazdığı oyundan bir hayli memnun. Annesi için hem kamera önü hem mutfak seçeneğini dile getirmiş olana dönerek, “Elbette. Sanatçıyı en yakını bile tanıyamaz” diyor.

Sahaf siftah etmediği güne kendince eğlence ekiyor, gençler “yaşlı kuşak” ile alışverişin imkansızlığına dair açmış oldukları dosyaya bir olay daha kaydediyor.

Genç kız, öğretmeni için “sevimli bir hediye” almaya karar veriyor.

Sahafın elinde ektiğinden bir şey kalmıyor.

#İngiltere
#Witgenstein
#Sahaf
2 yıl önce
Kim daha masum, kim daha cahil?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim