|
“Müsait olduğumda yarın belki seni ararım...”
I-

Zaman aralığı gittikçe daralıyor. 2020 Mart ayından itibaren, zaman, Karantina Günleri’nden önce Karantina Günleri’nden sonra diye ikiye ayrıldı. COVID 19 neredeyse her aileden can aldı. Allah bu acıyı unutturmasın derken zaman tekrar ikiye bölündü: Büyük Felaket’ten önce Büyük Felaket’ten sonra.

COVID 19 Pandemisi'ni dünya ile birlikte yaşamıştık. On şehrimizin yıkımı sadece bizim başımıza geldi. NEDEN? Sorun şu ki neden sorusuna cevap aramak yerine felaket üzerinden kurası çekilmiş, muktedirler maçı ile performans gösterimi, sosyal hayatın her alanını ele geçirmek üzere.

Karantina Günleri’nin bireysel ve toplumsal davranışlarda nelere sebep olduğu konusunda henüz yeterince çalışılmamıştı ki, “Evden çıkamadığımız günler neymiş, şimdi evlere giremediğimiz/giremeyeceğimiz zamanlara geldik” korkusu bütün Türkiye’yi teslim aldı.

6 Şubat’tan sonraki birkaç gün içinde toplumsal davranışlarda nezaket, şefkat ve merhamet öne çıktı. Mesela yağma haberlerini “mağazası yağmalanan” yüreği engin kişi iptal etti: “İhtiyacı olan alacak elbet. Yağma demeyin. Helâl olsun.”

Bir can daha kurtarmak için kendi canını tehlikeye atan kurtarma ekiplerinin çabasını ekranlardan izleyenlerin payına ne kadar “insanlık”, “ilgi”, “şefkat” düştü? Toplum olarak arama kurtarma ekiplerinden ne öğrendik? 

Aşağıda dikkatinize sunduğum “olay”, 6 Şubat’tan sonra yaşanmış olsa idi insanlar yine de telefonlarını açmaya tenezzül etmez miydi? İyi insanlar kendilerine ihtiyaç olduğunu hissettikleri anda ortaya çıkıyor, lâkin biz gündelik hayatımızı bencil ve hedonistler arasında geçirmeye alıştığımız için iyileri fark etmiyor muyuz? İyilerin iyiliğini fark etmeyenin insanlığından ne kalır geriye!

II-

“Kadın düşüyor, DÜŞTÜ” diye bağrışmalar oldu. Bir tik tok vidyosunun ya da kamera şakasının kadrajına girmekten tedirgin bir halde etrafıma bakındım.

Kadın, tam da çiçekçinin merdivenleri üzerindeydi ve içinde bir insan yokmuş gibi, ağırlığından azat olmuş bir şekilde merdivenlere yığılıverdi. Yere yığılan, can taşıyan biri değil de askıdaki elbiselerdi sanki.

Bağrışmalar, o anı kayıt altına almaya kalkanlar...

Biri ambulans dedi, bir başkası cep telefonunu alıp bir yakınını arayalım ambulans gelene kadar diye bağırdı, öteki yakınını nasıl bileceğiz dedi. Kadının başında bir tartışmadır alevlendi.

Kadını unutup herkes kendi söylediğinin peşinde münazara kazanma havasında ilerlerken; kadının montunun cebinden cep telefonunu çıkarmış olan çiçekçi “En son aramalara bakalım” dedi.

Bir netice hasıl olmadı. Her arama sonrası “İnsanlık ölmüş arkadaş” cümlesinin değişik versiyonları devreye girdi. Aranan numaralardan hiçbiri cevap vermedi. Kimisi aramayı meşgule düşürdü, kimisi “Canım ben seni yarın müsait olunca ararım” diye mesaj yazdı. “Sinemadayım” diye yazan da oldu “Yürüyüşteyim” emojisini gönderen de.

Bir Allah’ın kulu “Acil bir şey yoktur inşallah!” yazmadı. Yazsaydı, esnaf arkadaşınız şu adreste bayıldı, ambulans bekliyoruz diye kadının fotoğrafını çekip gönderecekti.

Bayılan kadının başında bekleyen esnaf telefonunu açmayanlara değil de “Yarın ararım”, “Müsait olduğumda arayacağım” diyenlere kafayı taktı.

Çiçekçi “Şu yarın arayacağım diyene, belki yarın ölmüş olurum aramana gerek kalmaz diye yazmak var” dedi.

“Aman kardeş sakın başına bela alma” diye akıl verdi yaşlı bir kadın.

“Ambulans göründü” diye bağırdı 13-14 yaşlarındaki çocuk. Sanki açık denizde kara göründü diyen varmışçasına bir mutluluk yayıldı kadının başında bekleyenlerin yüzüne. Görünen ambulans, bekleyenlere doğru yönelmedi, caddede yoluna devam etti.

“Ne bekliyoruz, hastane 700 adım yok” dedi eşofman takımları içinde parıldayan yaşsız kadın. “Yok kaldıramayız, tehlikeli olabilir” dedi biri. “Ayaklarını biraz daha yukarı kaldıralım” dedi bedensiz bir ses. “İlk yardım yok mu!” diye had bildirdi biri, “Neyin ilk yardımı!!” diye cevapladı öfkeli bir ses.  

Yaşlı kadın “Ağzına bir şeker atalım, tansiyonu düştüyse de iyi gelir, şekeri düştüyse de.” dedi

“Ağzından köpük geliyor köpük” dedi biraz önce ambulans göründü diye ortama mutluluk vadeden ama vaadi çabuk tükenmiş olan çocuk.

Çiçekçi, “Yaşıyor demek ki…” dedi.

Bir uğultudur koptu. Kadının öldüğünü düşünen olmuş muydu?

12-14 yaşındaki çocuk “Ben sosyal medyaya yazdım, ekipler geliyor” dedi. Çocuğun cümlesi bitmeden ambulans geldi, baygın kadını alıp gitti.

Geride kalanlar aynı sonun kendilerini bekleyip beklemediğinden endişeli, son aradığı kişileri arattı birbirine. “Arkadaş bi arasan şu numaraları. Kontürüm gidecek ama merak baskın geldi şimdi.”

Sadece yaşlı kadın “Benim başıma böyle bir şey gelirse kimseyi aramayın sakın” diye tembih etti. Sanki onun başına gelecek şey tam burada şimdi bu tanıkların huzurunda gelecekmiş gibi. Kadının tembihini kimse üzerine almadı, niye diye soran olmadı.

Herkes biraz önceki kadının kimliğini merak etti. “Bir yerden gizli kamera çıksa da rahatlasak” dedi çiçekçi. Hiç kimse çıkmadı lakin.

#Deprem
#Karantina
#Fatma Barbarosoğlu
1 yıl önce
“Müsait olduğumda yarın belki seni ararım...”
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak