|
1930’larda 12 yaşındaki bir kıza âşık olmak normal miydi?

“Mülakat”ı şevkle okumaya başladım. Orijinal bir düşünce. Ahmet Hamdi Bey’in sorularına ve Ahmet Cemil Bey’in cevaplarına dikkat kesildim. Böyle de olabilir elbet diye düşünüyordum. Bir kahramanın yolculuğu başka bir kalemin elinden devam edebilir. Başıma geleceklerin, yaşayacağım şokun henüz farkında değildim.

Sayılı sayfalar çabuk bitiyor. “Mülakat”ı bitirdiğimde ben de tükenmiştim. Gençlerin tabiriyle kafamda deli sorular. Kime soracağım. En iyisi Mustafa Özel’i aramak. Ahmet Cemil için bizim “ilk İslamcı roman kahramanımızdır” diyen kendisi değil mi? O halde “artık tarihe mal olmuş bir kahraman”a kendi yazarının bile müdahale hakkı ortadan kalkmış iken nasıl olur da Ahmet Hamdi Bey (ısrarla Ahmet Hamdi Bey diyordum, sanki Tanpınar dersem inşa ettiği edebi metinlerin bendeki izi büsbütün toza toprağa karışacakmış gibi) bir başka yazarın kahramanını imha edebilir? Esasında imha ettiği Mai ve Siyah’ın Ahmet Cemil’i midir yoksa Batılı kadın karşısında Türk erkeğinin zavallı çaresizliği mi?

Dikkatiyle roman kahramanlarını aramızda yaşayan bireylere dönüştüren, iktisat ile edebiyatı asma köprülerle birbirine bağlayan Mustafa Özel’i aradım. “Mülakat”tan haberdarsınız ama ben yine de ola ki gözünüzden kaçmıştır diye haberdar etmek istedim” dedim. Haberdar idi. Lakin henüz metin ile karşılaşmamıştı. Metnin adresini verdim. Hafta sonu BİSAV’a gidince bakarım dedi.

Böylece roman kahramanlarının hukuku üzerine konuşabileceğim tek kapıda dinlenme imkanı bulamadım, aklımdaki deli soruların mihmandarlığında bir müddet kayboldum.

Halit Ziya Bey yarın ahrette Ahmet Cemil’in hesabını Ahmet Hamdi Bey’den soracak mıydı?

Aynı şeyin kendime yapılmış olduğunu düşündüm. Hiçbiryer’in Şahin’i mesela. Romandaki kaderine rağmen kalemim ölümüne razı olmamış, onu öyle bitmemiş gibi biten roman sayfalarında muhafaza etmiştim. O kadar muhafaza etmiştim ki Müjgan’ın hikâyesi Şahin’in ölümünden sonra başlayacağı için yıllardır bir türlü yayınlamayı göze alamamıştım.

Benim öyle müphem bir istikbal içinde bıraktığım Şahin’e yıllar sonra bir başka yazarın sapkın bir karakter olarak yeni kaderler çizdiğini düşündüm. Niye! Neden? Bir yazar başka bir yazarın kahramanını imha etme hakkına sahip midir?

Yazdıklarımdan henüz bir şey anlamadınız büyük ihtimal.

O zaman en başından anlatmam gerekiyor. Erol Gökşen, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şimdiye kadar bir kitabın sayfaları arasında toplanmamış deneme, mektup ve röportajlarını Hep Aynı Boşluk adıyla yayınladı. İşte bu kitabın içinde “Ahmet Cemil İle Mülakat” başlıklı bir metin var. Bu metinde yazar/anlatıcı Mai ve Siyah’ın Ahmet Cemil’i ile karşılaşıyor. Konuşuyorlar. Hayatının geriye kalan yanını, Halit Ziya’nın kaleminden sonrasını öğreniyoruz. Ne var bunda diyeceksiniz? Ben dahi öyle derdim. Anlatıcı sonunda Ahmet Cemil’i 12 yaşındaki bir kız çocuğuna âşık etmemiş olsaydı... Hoş bir kurgu deyip geçerdim büyük ihtimal.

Siz de şaşırdınız muhakkak. O halde mülakatın tam bu kısmını alıntılamama müsaade ediniz:

-Fakat... Memnun değildim. Hayat istediğim gibi değildi. O kadar çok hülya kurmuştum ki, her gün yeni bir sukut-u hayal oluyordu. İsviçre şehirlerinden birinde bir kançılarlık aldım. Ve Avrupa’ ya gittim.

-Şüphesiz orada mesut olmuşsunuzdur.

-Ne gezer beyefendiciğim ne gezer? Vakıa ilk günlerde memnundum. Riyanın çalkalandığı bir diyardan uzaklaşmak, ta gençliğimden beri aksa-yı amalim olan bu muhit-i mamurda, bir mamure-i fen ve edepte yaşamak hoşuma gidiyordu... Fakat sonraları oradan da bıktım, insan talihiyle beraber doğar, bizim talihimiz memnun olmamak ve intibak edememekti.

Bir lahza durdu. Altın tabakasından bana cigara ikram etti, kendisi de bir tane yaktı. Acımak istiyordum.

-İsviçre’den bir macera-yı aşk yüzünden ayrıldım, dedi.

-Şüphesiz çok entelektüel bir kadın...

-Ah, hayır, hayır... Hiç tahmin edemediniz... Asla... Asla... Benim sevgilim, genç bir kız, adeta bir çocuktu. On iki yaşlarında henüz vardı. Melekle çocuk arasında bir sima-yı münevver ki... Oturduğum evin kapıcısının kızıydı, ekseriya ufak tefek hizmetlerimde bulunurdu. Ben kendisine hediyeler alırdım, bu muaşaka iki sene kadar sürdü. Fakat sonunda benim hatam yüzünden nihayete erdi.

Alıntıyı okudunuz...

Şaşırdınız mı? O halde Hep Aynı Boşluk için “Hep Aynı Boşluk Hakkında” adıyla bir değerlendirme yazısı kaleme almış olan Prof. Dr. İnci Enginün’ün satırları kalbinizi bir parça yatıştıracaktır diye ümit ediyorum:

“Mai ve Siyah‘ı okurken hiç yadırganmayan genç Ahmet Cemil, döneminin dışına çıktığında, sadece yadırganan hatta biraz gülünç görünen bir eski zaman efendisi olmuştur. Tanpınar’ın estetiğinde Servet-i Fünun yazarlarının etkisi büyüktür. Öyleyken bu insafsız yazıyı acaba neden yazdı sorusu insanın zihnini kurcalıyor.”

Mustafa Özel ile “roman kahramanlarını imha etme hakkımız var mı?” meselesini tartışamayınca bu defa dikkatiyle her zaman eksiklikleri, aksaklıkları bulan değerli yazar Beşir Ayvazoğlu’nu aradım. Bir roman yazarı olarak soruma vereceği cevap çok önemliydi benim için.

Beşir Ayvazoğlu “Ahmet Cemil ile Mülakat”tan haberdardı. Hatta “Ahmet Cemil ile Mülakat”ın daha önce Edebiyat Üzerine Makaleler’de yayınlandığını söyledi. O halde Beşir Ayvazoğlu, Ahmet Cemil’i İsviçreli 12 yaşındaki kapıcının kızına âşık eden Tanpınar’dan haberdar idi.

Hatırlamadığını, metne tekrar bakacağını söyledi.

Tanpınar’ın Edebiyat Üzerine Makaleler’ine baktım. Acaba bu bahis iki bölüm halinde yayınlanan mektubun ilk bölümünde geçmediği için mi edebi kamuda tartışma yaratmamıştı? Bir ümit bu ihtimalin peşine düştüm. Yukarıda alıntılamış olduğum bölüm aynen yer alıyor Edebiyat Üzerine Makaleler’de.

O halde edebi kamu bu meseleyi neden gündemine almamıştı sorusunu yinelemem gerekiyor. “Ahmet Cemil İle Mülakat” 1933 yılında yayınlanıyor. O yıllarda büyük ihtimal 12 yaşındaki “kapıcının kızı” bir genç kız olarak kabul ediliyordu.

Peki, Ahmet Cemil’i İsviçreli bir kapıcının kızına meftun ederek, esasında Tanpınar ne demiş oluyordu?

Tanpınar sadece Ahmet Cemil’i indirgeyip yok etmiyor, neredeyse Uşaklıgil’in bütün kahramanlarına yeni kaderler çizerek onların etkisini sıfırlama girişiminde bulunuyor.

#Mülakat
#Ahmet Hamdi Tanpınar
#Ahmet Cemil
#Mustafa Özel
5 yıl önce
1930’larda 12 yaşındaki bir kıza âşık olmak normal miydi?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset