|
Evdeyiz evlerden uzak, evdeyiz ellerden uzak...

Yıl Miladi Takvim’e göre 2020, Mart ayının ve Receb-i Şerif’in sonu.

Evdeyiz. Beş vakit, gözümüzün önünde sadece meleklerin saf tutuğu Kabe-i Şerif.

Evdeyiz, evlerden uzak. Evdeyiz ellerden uzak.

Elini nereye koyacağını bilemeyen genç kız telaşesi ile gezegenin ülkeleri birbirinden kopya çekiyor.

Zanaatkârlar elleri ile iş yapar, elleri ile düşünür elleri ile kavrar adeta. Mesleği ne olursa olsun her mesleğin zanaatkârı vardır. Mesleği hekimdir, öğretmendir, mühendistir, aşçıdır, dişçidir, satış elemanıdır vs. ama sadece bazıları mesleğini sanatkârane bir üslup ve incelikle sürdürür.

Zanaatkâr elleri ile beyni arasındaki, elleri ile gönlü arasındaki mesafeyi en aza indirendir.

Günlerdir ellerimiz sanki bize yük. Sabunluyoruz. Sabunlarken sabunlarken ya sular biterse telaşı. Ya yağmur yağmaz ise. Ya İstanbul kurak bir yaza teslim olursa.

Bunlar iyi günlerimiz mi? Allah’ım bugünlerimizi aratma. Şükrümüzü eda etmeyi, ibn el vakt olmayı nasip et.

Çarşamba akşamı saat 18-19 sularında önce çok korkutucu bir gök gürültüsü ardından bir yağmur başladı Maltepe’de. Pencereye koştum. Pencereye koşarken aklımda Necip Fazıl’ın dizeleri: Pencereye koştum: Kızıl kıyâmet! / Dediklerin çıktı ihtiyar bacı! / Sonsuzluk, elinde bir mâvi tülbent, / Ok çekti yukardan, üstüme avcı.

O an herkesin o sadece birkaç dakika süren yağmuru görmesini istedim. Pencereyi açıp ey sokaktaki bahtiyarlar, evlerinde kalanlar göklere bakın göklere diye haykırmak istedim. Gri, mavi göklerden ışıltılı bir tül atılmıştı yeryüzüne. Hava nasıl durgun, nasıl sakin. Gelin teli gibi savrulan yağmur taneleri. Çocuk olsaydım, çocukluğun coğrafyasında hür olsaydım, melekleri gördüm diye bağırırdım.(Şimdi o anı yazarken burnumun delikleri sızlıyor. Kim bilir daha kaç an vardı böyle ömrümde, görecekken görmediğim...)

Dünyanın bambaşka çehreye büründüğü zamanlarda ânı, saati, günü, dünü idrak etmek meselesi beni her geçen gün daha çok düşündürüyor. İnsan bir yanıyla kadim bir kültürün, bir yanıyla değişen bir kültürün parçası. Duyguları kadim, duyarlılıkları kültürel olarak değişiyor diye genelleyebilir miyiz? Duygular, öfke, neşe, sadakat, vefa, hüzün, cesaret vs.

Dün cesarete konu olan bir davranış bugün aptalca bulunabilir. Ya da bugünün aptal davranışları belki yıllar sonra “öncü” davranış olarak kabul edilecektir kim bilir? Yüz yıl önceki toplum davranışları bize ne kadar saçma geliyor bugün.

Yıllar sonra, “evde kalma günleri” diye anlatabilecek bir ömrümüz olacak ise eğer, biz “evde kalma” günlerinden önce marketlerde hiç tanımadığımız insanlarla ayaküstü sohbet eder; her türlü vesile ile maçlar, kına geceleri, düğünler, mevlitler, altın günleri, doğum günü partileri, siyasi parti, sivil toplum organizasyonları ile bir araya gelirdik diye anlatacağız. “Sosyal mesafe”nin içine doğmuş çocuklar yüzümüze korku ve tiksinti ile bakacak belki... Nasıl yani diyecekler .

Sosyal medyada hiç tanımadığımız insanlarla, incir çekirdeğini doldurmayacak mevzular üzerinden kavgaya tutuşur, saatlerce tartışırdık diyeceğiz. Hiç anlam veremeyecek bizi dinleyenler. Ne gerek var ki böyle bir şeye der gibi bakacaklar.

Bu her şeye rağmen senaryonun güzel yüzü.

Belki de bizi dinleyen hiç kimse olmayacak.

“Sosyal mesafe günleri”nde kelimelerimizi yitireceğiz. Ahalinin elinde kalan beş kelime, “yani, ne alaka, eyvallah, aynen, sıkıntı yok” da buhar olup gidecek.

“Sosyal mesafe günleri”nde mesajlaşmayın, telefonlaşın. Skype üzerinden konuşun. Konuşun. Konuşun. Konuşun. Yaptığınız güzel şeyleri anlatın birbirinize. Okuduğunuz duaları, kıldığınız nafile namazları, üç ayların tesbihatını, doğumunu beklediği kardeşi için doğum hediyesi olarak hatim indiren henüz altı yaşındaki torununuzu, okuduğunuz kitabı, seyrettiğiniz filmi, geçmişi peşi sıra odaya sürükleyen o şarkıyı o şarkının sözlerini... Yaptığınız tek çeşit yemeğin lezzetini... Anlatın.

Sesi sese, sözü söze, közü köze ekleyelim.

Sesim geliyor mu?

#Skype
#Zanaat
#Necip Fazıl Kısakürek
#Sosyal mesafe
4 yıl önce
Evdeyiz evlerden uzak, evdeyiz ellerden uzak...
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?