|
Herkesin kızı var benim çuvaldızım var
Tefrika roman 13

Geçen yaz “Aile Sırları” üzerine bir seminer programına katıldım. Çok etkileyici bir ders idi. Yaz okulu için gelen iki İtalyan hoca Akdeniz Kültürü ve Akdeniz Kültürü’ndeki aile sırları üzerine çok çarpıcı seminerler verdiler.

Annemin Kasım 1999 depreminde koca hastanede henüz ameliyat olmuş yaşlı bir kadın ile kalma hikâyesini ben neden bilmiyorum sorusunu kendime sorarken İtalyan hocaların verdiği o seminer geldi aklıma. Onların teorisi ile şu an benim öğrendiğim şey arasında bir bağlantı kurabilir miydim? Şimdi ben bir “aile sırrı” ile mi karşı karşıyaydım? Yok canım! Olur mu öyle şey. Annem kendi hayatını anlatmaktan hiç hoşlanmaz. Sır saklamak başka bir şey ketumluk başka şey. Mesele annemin kendi hayatını anlatmaktan hoşlanmamasıysa o zaman niye babaannem “Kusura bakma Müberra” diyerek ta Düzce depremine kadar gitti? Olayın bir sır olarak ortaya dökülüp dökülmediğini öğrenmenin tek yolu şu an herkese o günü yeniden anlattırmak.

“Sizin bildiğiniz ama benim bilmediğim zaman dilimini hadi hepiniz anlatın sırayla” dedim. Bu tür isteklerim bitip tükenmeyen bir zenginliğe sahip olduğu için kimse şaşırmadı. Kasap et derdinde keçi can derdinde diyen olmadı. Ki Gülderen Yenge ile babaannemden böyle bir söylem beklerdim. Annemin bana anlatmadığı “kızın adı deprem” olayını herkes kendi bakış açısı ile ortaya serdi. Türkan halanın evini tamir ettirmek için toplanmış iken onun skype’ı terk etmesi ile birlikte olay annemin medyaya çıkmamak için Karslı kadının başında bekleyen hemşire rolünü arkadaşına pas etmesine kadar geldi. Başhekim örnek davranış olarak durumu medyaya haber verince ki amcama göre tamamen hedef saptırmak için böyle yapıyor. Çünkü Ağustos depreminden sonra hastane için ayrılan güçlendirme takviyesi “cebellezi olmuş”. Başhekim hasta yakınlarının isyanını bastırmak için fedakâr hemşire portresinin altına sığınmayı planlamış. Annem ekrana çıkma teklifini reddedince annemin yerine başka bir hemşireyi çıkartmış, depremde hastasını yalnız bırakmayan fedakâr hemşire rolüne. Dublör olarak kullanılmak istenen hemşire inandırıcı bir performans gösteremeyince çekim yayınlanmamış.

Annem dünü anlatan bir kadın değildir, günü anlatan bir kadın da değildir tamam. Ama bana bir cevap borçlu.

Annem bütün bu konuşmaları mutfaktan duyuyor olmalı. Su ısıtıcı ile çay demlemek kaç dakika sürecek ki zaten. Türkan halanın internet üzerinden görüntülü iletişimini sonlandırdığını duyduğu halde... Annem niye içeri gelmiyor?

Babaannem, “Hadi Cüneyt git bak karına” dedi.

Şaşkınım. Herkesin bildiği benim bilmediğim bir şey olduğundan artık adım gibi eminim.

“Baba sen dur ben bakarım anneme” diye ayağa kalktım. Babaannem “Sen otur baban baksın!” dedi.

Gülderen yenge benim iyice bocaladığımı fark edince babamın mutfağa gitmesini fırsat bilip anlatmaya başladı: “Annenin hastanede Karslı kadının başını beklediği sıra sen yuvada idin. Seni almaya ben gelmiştim. Herkesin annesi geldiği senin annen gelmediği için mi yoksa hakikaten depremden korktuğun için mi bilmiyorum bir hafta boyunca sen hiç kimse ile göz teması kurmadın. Seninle konuşmaya çalışıldığında ağlayarak cevap verdin. Annen bu duruma çok üzüldü. O kadar serinkanlı olan annen ne zaman deprem olsa...”

“Hay Allah. Ortamı hoş tutmak için açtığım konu ne kadar gergin bir konu imiş. Benim yüzümden...”

“Yok, senin yüzünden olacak bir şey yok. Bu konu olmasa da başka bir konu olurdu. Biz şimdiye kadar Türkan halan ile babaannenin karşılıklı sakin sakin konuştuğuna hiç tanık olmadık.”

Yengemin söylediklerinden hiç hoşnut olmadığını belirtmek için babaannem ayağa kalktı ve gürledi: “Hadi Bilge beni aşağı indir. Herkesin kızı var benim çuvaldızım var işte!”

“Nereye gidiyorsun ANNE! Yengeme haksızlık otur oturduğun yerde”

Bu defa gürleyen amcamdı. Babaannem amcama ters ters baktıktan sonra kalktığı yere değil cam kenarına geçti. “Hadi ama Cüneyt çayı zemzem ile demleyeceksiniz! Zemzem almaya Kâbe’ye mi gittiniz! Getirin şu çayı.”

Çaylar geldi. Çayın rengi mi daha kırmızı idi annemin gözleri mi?

Hiç sessiz içildi çaylar.

#Aile Sırları
#Anne
#Ağustos depremi
#Zemzem
5 yıl önce
Herkesin kızı var benim çuvaldızım var
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…