|
Cumhurla cumhuriyetin arasındaki bağı tahkim etmek…

Hasan Onbaşı’nın torunuyum ben. Adımı dedemden aldım. Balkan Harbi’nden Dumlupınar’a, Kocatepe’ye, kadar 11 yıl cepheden cepheye koşmuş bir Anadolu evladının torunuyum.

Seferberlik bakiyesi bir adamın en küçük torunu.

Seferberlik yıllarından sonra köyüne döndüğünde, “İstiklal Madalyası” ile şereflendirilmiş bir Anadolu evladının, en son torunu.

Dedem Hasan Onbaşı’nın savaş hatıralarını ocak başında dizinin dibine oturup dinlemişliğimiz vardır.

İnönü Savaşları’nı da dinledim, Erzurum cephesinden, katır sırtında Polatlı’ya taşıdıkları topların hikayesini de…

İşte öyle bir seferberlik bakiyesinin bakiyesiyim.

Dedem ile babamın hikayesi ise, Şerif Mardin’in, Türk modernleşmesini anlatırken kullandığı, “Öğretmen imama yenildi” metaforunun birebir yaşanmışlık halidir.

Osmanlı’nın küllerinden yeniden doğan bir devletimiz var: Türkiye Cumhuriyeti. Modern bir ulus devleti olarak inşa ettik. Uluslaşma sürecindeyse birçok sıkıntı yaşadık. Hatta, tedrici dönüşüm bazen radikal dönüşümü de içerdi ve “kırılgan” alanlarımız oluştu.

GELİŞMİŞLİĞİ BATI TAKLİTÇİLİĞİ OLARAK GÖREN ZÜMRE, CUMHUR İLE CUMHURİYET ARASINA SET ÇEKTİ

Daha sonraysa, bir “Batıcı zümre” devleti kendi tekeline alıp, halkla (cumhur) devlet (cumhuriyet) arasına büyük bir set çekti.

Cumhuriyetimizi demokrasi ile geliştirme mücadelemizse 10 yılda bir akamete uğratıldı. Milletin demokratik taleplerinden daha çok, Batıcı azınlığın talepleri kabul gördü. İlginç olan cumhuriyet eliti olarak kendilerini tanımlayan bu azınlığın en belirgin özelliği “Batıcı” olmalarıydı ve Batı’ya öykünmeleriydi. Osmanlı’nın son döneminde ve cumhuriyetin ilk yıllarında alenen, mandacılığı savunan bu Batıcı zümre, daha sonraları “çağdaşlık”, “modernlik” gibi kavramlarla kendine yer edindi. Demokratik yollarla iktidar olamayan bu zümre her seferinde, demokrasi dışı güçlerle ittifak yaparak, iktidarların alaşağı edilmesinde rol oynadı.

Ancak 2007’den sonra hem 10 yılda bir demokrasimizi inkıtaa uğratan askeri vesayet hem Batı’ya öykünen azınlık geriletildi.

15 TEMMUZ GECESİ, CUMHUR İLE CUMHURİYET BULUŞTU

En son 15 Temmuz 2016’da FETÖ’cüler kullanılarak yapılmak istenen iç işgal ve darbe teşebbüsü devlet ile milletin el birliği ile püskürtüldü..

O gece “cumhur” ile “cumhuriyet” arasına inşa edilen bariyer yerle bir oldu.

Cumhuriyet eliti olduğu iddiasıyla ortalıkta fink atanların gerçek yüzleri ortaya çıktı.

“ÖĞRETMEN İMAMA YENİLDİ” YA DA DEDEMİN BABAMIN KALBİNE BIRAKTIĞI TOHUM YEŞERDİ

Büyük Savaş sonrası köyünün ve civar köylerin imamlığını yapan Hasan Onbaşı, en küçük oğlu Mustafa’yı Köy Enstitüsü’ne vermişti. Öğretmen okulundan mezun olmuş ve bir cumhuriyet aydını olarak yetişmiş olan Mustafa, 50 yaşına geldiğinde babası Hasan Onbaşı’nın onun kalbine bıraktığı minicik tohumun yeşerdiğini fark etti, milli ve manevi değerlere sahip çıktı. Son nefesini verirken, dudaklarını ıslatan pamukta “zemzem” vardı.

Tıpkı Mustafa’nın hikayesi gibi, Türk milleti de 15 Temmuz gecesi, devlet ile millet arasındaki bariyeri yerle bir etti. Değerleriyle buluştu.

DEMOKRASİMİZİN GENÇLİK DÖNEMİNDEN OLGUNLUK DÖNEMİNE GEÇMEK İÇİN MUTLAKA SİVİL BİR ANAYASA YAPMALIYIZ

2003’den bu yana Türkiye’de demokrasinin gereği olarak, bazen ileri bazen geri adımlarla inşa edilen yeni bir durum var. Bunun adına ben “Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşme evresindeki gençlik dönemi” diyorum.

Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bu dönüşüm yaşanıyor. Birçok sıkıntıya rağmen, demokrasimiz güçleniyor. Cumhuriyetimizin 100’ncü yılındaysa inşallah olgunluk dönemine atım atacağız.

Bu sürecin tamamlanması içinse en önemli sacayağı kesinlikle “sivil bir anayasa”dır.

***

Dün 30 Ağustos Zafer Bayramı’mızın 99’ncı yıl dönümüydü. Çekilebileceğimiz son vatan parçası Anadolu’yu düşman işgalinden kurtardığımız ve Batılı emperyalistlere “Burası bizim vatanımız” diye haykırdığımız bir zaferin yıldönümünde Anıtkabir’de Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan, özel deftere çok anlamlı cümleler yazdı. “Demokraside, adalette, hak ve özgürlüklerde hayata geçirdiğimiz reformlarla, cumhurla, cumhuriyetimiz arasındaki bağı tahkim ediyoruz” cümlesi en çok dikkatimi çeken oldu.

Bu cümle, genç cumhuriyetimizi olgun cumhuriyete geçişinin anahtarıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anıtkabir defterine yazdığı cümlelerin tamamı ise şu şekilde;

“Aziz Atatürk; bağımsızlığımıza giden yolun altın halkalarından Büyük Zaferin 99’uncu yıl dönümünde bir kez daha huzurunuzdayız. Bu tarihi günde zatıalinizi ve aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyoruz. Türkiye’yi bizlere çizdiğiniz hedefler doğrultusunda parlak bir geleceğe taşıyoruz. Savunma sanayiinde attığımız adımlarla milletimizin göz bebeği olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin caydırıcılığını her alanda daha da artırıyoruz. Demokraside, adalette, hak ve özgürlüklerde hayata geçirdiğimiz reformlarla, cumhurla, cumhuriyetimiz arasındaki bağı tahkim ediyoruz. Emanetiniz olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti emin ellerdedir. Ruhun şad olsun.”

Millet ile devlet barıştıkça, Türkiye daha da güçlü oluyor farkında mısınız?

#Cumhur
#Cumhuriyet
#Hasan Onbaşı
#15 Temmuz
#Demokrasi
3 yıl önce
Cumhurla cumhuriyetin arasındaki bağı tahkim etmek…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi