|
Gezi’yi Osman Kavala hadisesi üzerinden yeniden hatırlamak
O
sman Kavala’nın
“Gezi’nin finansörü” olduğu gerekçesiyle yargılandığı davadan berat etmesi ve ardından 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili başka bir dosyadan yeniden tutuklanması üzerine bazı defterler yeniden açıldı.

Gezi’nin ne olduğunu hatırlamakta fayda var.

2013’ün Mayıs ayının 27’sinde başlayan bir eylem ve provokasyon Türkiye’nin 2023 hedeflerinden uzaklaştırılmasının ilk adımıydı.

Neydi Gezi? Kimine göre çok masum bir çevre eylemiydi. Bize göreyse, sonu çok daha kanlı olayların yaşanacağı bir kalkışma!

Taksim’deki Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi’ne bakan duvarının 3 metrelik kısmı
“Taksim Yayalaştırma Projesi”
kapsamında belediye ekiplerince yıkıldı. 4-5 ağaç da taşınmak üzere yerinden söküldü.
“Taksim Dayanışma Grubu”
yıkımı ve ağaç taşımayı protesto maksadıyla eyleme başladı, 40-50 kişilik grup da Gezi Parkı’nda çadır kurup parkta sabahladı.

29 Mayıs 2013 gecesi FETÖ’cü polisler yangına körükle gitti. Parka kurulan çadırlar polisler ve zabıtalarca yakıldı. Olaylar kontrolden çıktı.

Gezi Parkı’nda başlayan olaylar Taksim Meydanı’nın işgaline, oradan Türkiye’nin büyük şehirlerine sıçradı. Bütün sol illegal örgütler sahaya sürüldü.

“Mesele, ağaç değil sen hala anlamadın mı”
diyenlerle,
“Panzer insanları eziyor, helikopterlerden çocuklarımızın üzerine ateş açılıyor”
yalanlarını ortaya atanların organizasyonu, kitleleri meydanlara döktü.

Günlerce süren olaylar neticesinde insanlar hayatını kaybetti. Araçlar, işyerleri ateşe verildi. Vandallığın, terörizmin her türü yaşandı. Sureti haktan görünenlerin olayların kontrolden çıkması için nasıl bir çaba sarf ettiği ise zamanla anlaşılabildi.

Gezi provokasyonunun dışarıdan kontrol edildiğine ilişkin iki görüntüyü hiç unutmuyorum.
CNN gibi BBC gibi uluslararası kanalların günlerce Taksim’den yayın yapmasını kast etmiyorum
. Ya da Cladia Rotd gibi provokatif Alman siyasetçilerin Taksim’de fink atmasını da.
KIRIK TÜRKÇE İLE KONUŞAN
KADIN ORGANİZATÖR
Bunlardan birincisi, Gezi olaylarının en şiddetli olduğu günlerden birinde Taksim’e yürümek isteyen kalabalıklara
“kırık Türkçe” ile komut veren bir yabancı kadının, bu komutları polisin yanından vermesi görüntüleri.
Görüntüde, 30/35 yaşlarında
bir kadın, polislerin yanında konuşlanmış
bekliyor. Birden ileriye atılıp kalabalığa sesleniyor. “
Şimdi ilerliyoruz”
diyor kırık Türkçe ile. Sonra polislerin yanına gelip yine bekliyor. Biraz sonra kadın yine kalabalığın önüne gidiyor ve bu kez
“Hadi şimdi oturuyoruz”
diyor. Birkaç dakikalık bu görüntüyü sadece
Ülke tv yayınladı
.
CAMİDEKİ HAÇLILAR
İkinci görüntü yine o dönemde tartışılan bir yerden…
Bezmi Alem Valide Sultan Camii’
nden.
Bana göre, Gezi provokasyonundaki en önemli günlerden biriydi caminin işgal edildiği gün. Zira amaç o gün
Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi’ni işgal etmekti.
Aynı gün, Ankara’daki eylemciler de dönemin
Başbakanı Erdoğan’ın Keçiören’deki evini hedef alınmıştı.

Dolmabahçe işgal girişiminden önce cami bir üs olarak kullanılmıştı. Bundan hiçbir şüphem yok. Polisin müdahalesi sonucu camiye sığınanlar olmuş mudur evet, ancak daha çok o gece o cami bir üs olarak kullanılmıştır.

Cami içindeki en dikkat çekici görüntü ise
bazı insanların giysisinin arkasındaki büyük haç işaretiydi.
Bu giysiler kesinlikle ilk yardım ekiplerinin giysilerinden değildi. Ve kesinlikle o giysilerin arkasındaki “sağlıkçı” işareti değildi. Bildiğiniz “
Haçlı
” işaretiydi.
NASIL OLDU DA KURŞUN HEP
AYNI ORJİNDEKİLERİ BULDU?

Gezi provokasyonunun dışarıdan kontrol edildiğinin ve dışarıdan içimize akıtılmış aparatları eliyle yönlendirildiğinin en çarpıcısı iki görüntüsü bana göre bunlardı.

Daha sonra Almanların Gezi’deki etkisi tartışıldı biliyorsunuz.
Hayatını kaybedenlerin neredeyse tamamının orijini üzerinden bakıldığında çok ilginç bir tablo söz konusu.
Şimdi geriye dönüp baktığımızda,
nasıl oldu da binler insanın katıldığı Gezi kalkışmasında kurşun gidip hep aynı orijindeki gençleri buldu?
Gezi’de karşılıklı şiddeti artıran unsurlar vardı. Gezi’nin içindeki sol terör grupları ile polisin içindeki FETÖ’cü unsurlar karşılıklı olarak şiddeti artırdı.
Çünkü maksat, memleketi
“yönetilemeyen ülke
”, hükümeti
yönetemeyen hükümet
pozisyonuna sokmaktı.

İşte Osman Kavala bu meşum olayın finansörü olduğu gerekçesiyle yargılandı. Mahkeme heyeti 29 ay boyunca her ay “tahliye” için incelediği dosyada “eksik” görmedi, ama son duruşmada “beraat” verdi.

Takipteyiz.

İdlip’te eli tetikteki Mehmetçik için dua ediyoruz

Rand’ın “darbe” iddiası kamuoyunda tartışılıyor. Ama “darbe yapacak” denilen Türk Silahlı Kuvvetleri an itibariyle İdlip’te Suriye ile konvansiyonel bir savaşın eşiğinde. Bize düşen, “Sefere çıkan askerin arkasından konuşmak değil, onlara dua etmektir.” Bozgunculuk yapanları, iç cepheyi yıpratanları ademe mahkum etmektir. Dualarımız Mehmetçik iledir. Rabbim yar ve yardımcıları olsun.

#Gezi olayları
#Osman Kavala
#Organizatör
4 yıl önce
Gezi’yi Osman Kavala hadisesi üzerinden yeniden hatırlamak
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset